Türkiye'de şike ilk defa bu denli inceleniyor ve sorgulanıyor. Şu anda sadece son sezonun failleri üzerinden bir operasyon yürütülüyor. Bu bazı çevrelerde nedense sapıtmalara varacak kadar bir tepki ile karşılanıyor. Fenerbahçe'yi nasıl koruyacağını şaşıran Medya organları ve Taraftarlar.
Medya kısmı gayet basit bir şekilde anlaşılabilir. Alışageldiği düzeninin bozulmasını istemeyen yayın organları konuyu nereye çekebileceklerini şaşırdıklarından ellerinin ve dillerinin ilk uzanabildiği yere yöneliyorlar. Bu da tabi ki Beşiktaş'ı da bir şekilde olayın içine geçmişten ya da günümüzden konuya müdahil etmek. Türkiye'de şike eğer en başından beri incelenecekse buna en çok Beşiktaşlılar sevinir. Bursa'nın küme düşmesinde takım olarak ya da bireysel olarak teşvik alan-alanlar var ise cezalarını bulsunlar. Bu adalet duygusu yazılı hukuk kuralları ile sınırlı değildir çoğu Beşiktaş'lının gözünde. ''Ne hali varsa görsün''dür, beter olsundur. Tribünlerinden ''Eyyamcı Hakem'' diye bağırabilen taraftarlar pek tabi ki şike'ye olan tavrı nettir. Ancak Türkiye'den şike'nin tarihini 2004 sezonunu baz alarak yayınlar yapılırsa buna pek tabi ki itiraz ederiz. Bu 2004 sezonunun incelenmesine karşıyız anlamına gelmesin sakın. Beşiktaş'ın liderliğinde ''Ligin tadı yok'' tu. O sezonun şike olayları için pek bir güzel başlangıç tarihi olabilir.
Taraftarlık yazılarak anlatabilecek bir durum değildir. Fenerbahçe taraftarlarının tepkilerini bir yere kadar anlamlandırmaya çalışıyorum. Aklıselim Fenerbahçelilerin yazılarını okudukça aynı durumda olsam aynı şeyi yazardım diyorum. Ki söylüyoruz da şikenin kenarından ya da ucundan müdahil olduğumuz bir durum varsa sorumluları en ağır şekilde yargılansın. Bunu söylerken tuzunuz kuru iken böyle konuşmak olarak algılanmasın. Seba sonrası gelen 2 Başkan'dan her türlü rezillik ve adaletsizliği beklerim. Bu takım Bank Asya'da 5000 kişiye oynasın ama şu adamlara kalmasın demektende gocunmam.
Olayları hepten dışardan izleyen ve durumdan inanılmaz bir zevk alan bir Galatasaray güruhu var ki onları hiç anlamıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi eğer şikenin ve teşvikin son sezonu değil de bütün tarihi incelense bu durumdan en zararlı çıkacak olanın belki de Galatasarayın olacağı gün gibi aşikar. Üstelik bu gizli belgelere felan da gereksinim duyulacak bir inceleme değil. Yapılan açıklamalar her yerde mecvut.
Bugünkü durum karşısında taraftarların vereceği reaksiyon ne şike ve teşvik durumunu korumak kollamak ne de ''biz yokuz biz namusluyuz'' anlayışı olmamalıdır. Bir şerefsizlik ve namussuzluk ithamı varsa bunu haketmeyen birtek taraftardır. Medyanın ve kişilerin yönlendirmelerine maruz kalıp konuyu dar kalıpta savunmak bir anlamda şikeye ve teşvike ortak olmaktır. İşte o zaman ağır ithamlarıda kabullenişe-teslimiyete sebebiyet verdiklerinin farkına varmalıdırlar. Şikeyi ve teşviki suçlular üzerinden, taraftarlık adı altında savunanlar net bir şekilde şerefsizdir.
İtimat edilecek tek durum Şike'nin tarihinde ispatlanan her suça gerekli tepkiyi vermektir. Bu taraftarlık ruhuna ters bir durum değil tam tersi benim sevdiğim oyuna hile bulaştıranı cephe almam gerektiğini gösterir. Futbol asla bizim sevdiğimiz gibi futbol değilse buna aracı olanların cezalandırılmasından rahatsızlık duymamalıyız. Eğer taraftar olarak bu oyunu ve takımını seviyorsan sen utanma. Belki birşeyler düzelir umuduyla sevin. Ve tarafını seç taraftar mısın yoksa suç savunucu mu ? Bizim sahipleneceğimiz bu oyun, bu oyuna oyun katanlar değil.