31 Ağustos 2012 Cuma

Bir Spor Kulübü Beşiktaş

Bu akşamüstü gelen haberlere göre kadın basketbol takımımız ligden çekildi. Kısa süre içerisinde Beşiktaş Jimnastik Kulübü,  2 şubesini kapattı. Hiç lafı uzatmadan, dolandırmadan kulübün tüzüğünde yer alan kuruluş amacı maddesine bakalım: 

"Beşiktaş Jimnastik Kulübü, bir spor kulübüdür. Organlardaki bütün görevler parasızdır. Amacı:
  1. Büyük önder Atatürk'ün hedef gösterdiği doğrultuda "Zeki, çevik ve ahlaklı" sporcular yetiştirmek, sporla amatörce ve izin verilen konularda profesyonelce uğraşmak, taraftarlar, üyeler ve sporcular arasında sevgi ve dayanışmayı kurmak ve geliştirmek, Beşiktaşlılık sevgisini yaymak, tabanı genişletmek, bilinçli taraftar yetiştirmek, Türk sporunun gelişmesine ve milli takımların başarısına katkı sağlamak, Türk sporunu yurt içinde ve dışındaki karşılaşmalarda başarıyla temsil etmek, gençleri spora yöneltmek ve onlara spor yapma olanağı sağlamak, sporcu ile birlikte her kademede spor adamı yetiştirmek, üyelerin sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamak, üyeleri kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlandırmak, yurtiçinde ve yurtdışında spor karşılaşmalarına katılmak, bu karşılaşmalarda Türk sporunu başarı ile temsil etmek.
  2. Beden Eğitimi ile ilgili her türlü spor ve jimnastik ile amatörce uğraşmak, her spor dalında amatör ruhla sporcular yetiştirmek, üyeler ve sporcular arasında sevgi, saygı ve dayanışma kurmak.
  3. Her çeşit spor gösterisi, sosyal - kültürel etkinlikler, maçlar yarışmalar düzenlemek veya bu tip düzenlemelere katılmak, kulübün sportif faaliyetleri için yasaların ve tüzüğün tanıdığı yetkiler içinde lokal, açık veya kapalı spor tesisleri yapmak, kiralamak veya kiraya vermek; bunları yönetmek ve çalıştırmak, her yaştaki sporcuların çeşitli sporları amatör bir ruhla yapmalarını sağlamak
  4. Sporla ve eğitimle ilgili her dereceden spor okulları ile diğer genel eğitim okulları ve kurumları açmak; profesyonel sporcu, teknik direktör, antrenör, monitör, teknik ve idari personeli kendi bünyesinde veya başka eğitim kurumlarında yetiştirmek, almak, çalıştırmak, kiralamak, mevzuata uygun profesyonel spor şubelerini kurmak, yönetmek ve bu tür kuruluşlara üçüncü gerçek veya tüzel kişilerle birlikte katılmak..
  5. Kulübün ihtiyacı olan ikametgah ile amaç ve faaliyetleri için gerekli taşınır ve taşınmaz mallar ile yasa ve sözleşmelerden doğmuş ve doğacabilecek hertürlü haklara sahip olmak, yasalara uygun lokal açık ve kapalı spor alanları, kamp ve konaklama tesisleri almak, kiralamak ve yapmak. Bu amaç ve faaliyetlerini gerçekleştirmek için bağış kabul etmek ve gelir getirici taşınır ve taşınmaz mallara sahip olmak.
  6. Amacına ulaşmak için ticari şirketler , yatırım ortaklıkları ve vakıflar kurmak veya kurulmuş ticari şirketler, yatırım ortaklıkları ve vakıflara katılmak, yardımlaşma, dayanışma kuruluşları kurmak, şube açmak, kurulu ve kurulacak olanlara katılmak, federasyon, konfederasyon kurmak veya bunlara katılmak uluslararası faaliyette bulunmak, yurt dışındaki sporla ilgili dernek ve kuruluşlara üye olmak, üyelikten ayrılmak. Kulübün gelişmesine ilişkin plan ve programlar ile bunları yürütecek profesyonel kadroları kurmak, BJK isim ve logosunun önde gelmesi koşulu ile sponsorluk anlaşmaları ve isim kullanım hakkı sözleşmeleri yapmak.
  7. Sportif alanda eğitici ve aydınlatıcı, bunun yanısıra kulübün faaliyetleri hakkında üyelere ve kamu oyuna bilgi veren sürekli yayınlar yapmak.
  8. Üniversiteler dahil olmak üzere eğitim kuruluşları ve dış ülke kulüpleri ile iş birliği yapmak ve bilgi alışverişinde bulunmak spor okulları açmak öz kaynaktan sporcu yetiştirmek, başarılı sporcuları korumak ve bünyesinden yetiştirdiği sporcuların kadrolarında yer almasını sağlamak.
  9. Kulüp'te spor yapmış ve sporu Kulüp'te bırakmış, Kulübü yurtiçinde ve yurtdışında başarıyla temsil etmiş, sporcu iken veya sporu bıraktıktan sonra sağlık veya diğer nedenlerle madden veya manen zor duruma düşmüş sporcularına sahip çıkmak ve bu durumda olanlara gereken ilgiyi gösterip destek sağlamak."  
Kulübün tüzüğünde amaç bu denli yalın şekilde betimlenmişken, parasal kriz gerekçesi ile şubeyi kapatan yönetim, buna destek verip, "şampiyonluğa oynamayan Beşiktaş'tansa şube kapansın" diyen sözde taraftar ile "bugüne kadar kaç kere gittiniz ki maça" diyerek garip bir savunma mekanizması geliştiren taraftar, ne yazık ki Beşiktaş'ı anlamamıştır. İster alının, gücenin. Hatta umarım alınıp, gücenirsiniz. Zira her şeyi bu kadar sineye çekmek hayra alamet değil.
                                                                                                                                                                              

30 Ağustos 2012 Perşembe

İyi Futbolcular, Kötü ve İyi Sporcular

2007 - 2008 sezonu, Beşiktaş Trabzonspor deplasmanından 2-3'lük galibiyet ile dönüyor. Ama nasıl? 2-0 mağlup duruma düştükten sonra öne geçmesini bildik.Fakat maçta ilginç bir şey oldu. Rüştü, ceza sahası dışında elle oynadığı gerekçesi ile oyundan atıldı. Pozisyonun bir diğer kahramanı ise Umut Bulut'tu. Canhıraş bir şekilde bağırıp, Rüştü'nün eliyle oynadığını iddia etmişti. Hakemin Rüştü'ye kırmızı kartı göstermesiyle de ödülünü almıştı. Ne tesadüf ki o maçın da hakemi Bülent Yıldırım'dı. Daha sonra yardımcısı ile birlikte Rüştü'den özür dileyeceklerdi.


  
Geride bıraktığımız haftada, son dakikalarda penaltı kazandı Galatasaray. Olmayan penaltı pozisyonu hakkında haliyle isyan ettik, konuştuk. Burak Yılmaz, bolca eleştirildi. Umut Bulut da takım arkadaşı Burak Yılmaz'ı savunarak, pozisyonun % 100 penaltı olduğunu söyledi.

Gelelim Burak Yılmaz'a. Beşiktaş forması giyerken, elle gol attığı için eleştirilen, sevilmeyen Burak Yılmaz'a. Kariyerine şöyle bir bakıldığında ceza sahası içerisinde, etrafında uçtuğu vakitler o kadar fazla ki. Aşağıdaki video onunla ilgili görüntüler ile dolu. Cezasahası civarına geldiği vakit, niyetinin ne şekil aldığı ile ilgili. Burak'ın amacının gol olması, golü düşünmesi çok normal. Fakat bunun yapılma tarzı ve bunun normal kabul edilmesi anlaşılır değil.

 http://www.youtube.com/watch?v=Grla8bduWrI

(Videoyu ne yazık ki görüntü olarak ekleyemedim. Link olarak veriyorum.)

Hem Burak, hem Umut iyi futbolcular. Oynadıkları takıma "kazandırmaları" yüksek isimler. Onları iyi kılan şey sadece futbolculukları. Lakin her ikisi de kötü sporcu ve spor ahlakından yoksun isimler. Kendi çıkarları için yalan söylemekten çekinmeyen, başarıya giden her yolun mübah olduğunu sanan, rakip takımdaki oyuncuların da kendileri ile aynı mesleği yaptığını unutan insanlar. Burak Yılmaz, gol kralı olmuş olabilir. Kariyerinin geri kalan döneminde çok daha başarılı günler yaşayabilir. Umut Bulut, bundan sonra çok daha iyi sezonlar geçirebilir. Bu alışkanlıklarından vazgeçmedikleri sürece ikisi de iy futbolcu; ama kötü sporcular olarak anılacaktır. En fazla forma giydikleri kulüplerin taraftarları tarafından sevileceklerdir. Gerçi çok şükür ki Burak Yılmaz formamızı giyerken, hakettiği tepkiyi göstermiştik.

Bir de hem iyi futbolcu, hem de iyi sporcu olanlar var. Ve ne mutlu ki Beşiktaş forması giyiyor bir tanesi. Mustafa Pektemek. Pektemek, sadece saha içerisindeki hal ve tavrı ile değil, saha dışındaki haliyle de etkiliyor beni. Haddinden fazla paraların kazanıldığı ortamda kendini bozmayan nadir isimlerden biri. Mustafa'yı bugüne kadar abartılı gömlek, tişört, pantolonlar ile görmedik. Saç traşından tutun da saçını tarayış şekline kadar abartısızdır. Beşiktaş'ın bünyesinde bu tip oyuncuları bulundurmasından her zaman keyif aldım. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde de dillendiririz sık sık. Koluna taktığı abartılı saat değil, mahcup gülümseyişidir aslolan. Sadeliktir kendimize yakıştırdığımız. Galatasaray maçında da farkını ortaya koydu Mustafa.

       

İlk golden sonra sevinç sırasında Sivok'un ayağına basıyor ve hemen özür diliyor. (02:15'ten itibaren) Ezeli rakibiniz ile oynuyorsunuz, kendi evinizde öne geçmişsiniz ve tüm takım arkadaşlarınızla gol sevinci yaşıyorsunuz; ama arkadaşınıza istemeden yaptığınız anlık bir hareket sonrası "pardon" diyorsunuz. Adrenalin bu denli zirvedeyken bunu es geçmemek. Bir diğeri de attığımız 2. golün hemen öncesinde Melo ile birlikte topa müdahale ediyor. Melo yerde kalıyor. Pozisyon devam etmesine ve hala atakta olmamıza rağmen o anlık dilimde Melo'yu kaldırıyor Mustafa. (06.48'ten itibaren) 

Küçük detaylar mı? Evet. Bizim için kıymetli mi? Defalarca ve yüksek sesle evet. Üzücü olan ise hem Mustafa'nın yaşadığı sakatlık, hem de çirkin biten maç sonu ile futbolun adaletinin olmadığını tekrar görmek. Bizim ülkemizde hep aldatanlar, rol yapanlar, başkasının üstüne basarak yukarı çıkanlar takdir edilir. Sadece futbol değil, her konuda böyledir. Bizim de boynumuzun borcudur bu düzene hem Mustafa'yı hem de Beşiktaş'ı yedirmemek.

28 Ağustos 2012 Salı

Sevdamızdandır Bilesin


Beşiktaş-Galatasaray maçının öncesi. Hikayenin sadece iyi ve güzel tarafının yer aldığı kısım. 
Gözümüzle görebildiğimiz-deklanşöre basabildiğimiz-dilimiz dönüp yazabildiğimiz kadarıyla...


Uzun hasretliği daha ligin 2. haftasına denk gelen bir Gs derbisi ile gidermek isteyen Beşiktalılar semte akın etmişti. Taraftarlar arasında Kazan Yanı ya da Kazan Dibi olarak anılan alanda toplanmaya başlamışlar, tezahuratlarla, meşalelerle akşama hazırlık yapıyorlardı.


Kalabalığı daha net görebilmek için Büyük Beşiktaş Çarşısı'nın üst katlarına çıktığımda sanki maç öncesi semtte bir mekanda değil de tribünde hissetmek mümkündü.







Elinde meşaleyle taraftarı Büyük Beşiktaş Çarşısı'ndan selamlayan kendi güzel kafası güzel abimiz.


Şurada gösterilen Üçlü performansı maç içerisinde gösterilmedi.


Kırmızı formalı taraftar sayısı oldukça fazlaydı.


Kartalın gölgesine sığınan Beşiktaşlılar.


Köyiçi ''bir baba hindi'' ile coşmakla meşgul.




Blogumaza ismini veren ama yoğunluktan dolayı bu maç fazla uğrayamadığımız,
semtin en güzel mekanı Şairler Parkı.


Şairler Parkının hemen üstünde yer alan Okul bahçesine kadar taşmıştık artık.



Dünyanın en güzel yolu. Stada giden ağaçlı yol. Dolmabahçe yolu.


Takım otobüsüne semtin içinden beri eşlik eden taraftarlar artık gidişini tamamen engellemeye başlamıştı.






Samat Aybaba ve futbolcular şaşkınlık içinde durumu izliyorlardı.


Ama taraftarın stadın dibine kadar gelmiş takımın önüne açmaya pek niyeti yoktu.



Samat Aybaba ve Kaptan Toraman durum değerlendirmesi yapıp taktik geliştirmeye çalışıyorlar. İlk defa Şeref Bey'de sahaya çıkacak olan Oğuzhan duruma oldukça yabancı.





Batuhan'dan ya da Toraman'dan gelen teklif ile stada kadar yürümeye karar veriliyor.














Ve artık stada girme vakti. Stada girdikten sonra çektiğim şu fotoğraflarda gördüğünüz üzere binbir eziyetle kendi stadımıza giriyoruz. Çalışan sadece 2 turnike. Sorunlu biletler. İtiş-Kakış. Taraftarın birbirine girmesine sebep verecek bir işkence modeli.





Eski Açık belki de 100.yıl'dan sonra ilk defa bu kadar hareketli-renkli-pankartlı bir maça eşlik ediyordu. Yönetimin Kombine politikası işlemiş ve taraftar kapalı'dan uzaklaşarak 
Eski-Yeni Açık arasında tercih yapmak zorunda kalmıştı.




Hayatınının merkezine Beşiktaşı koyanlar 


                                          
                                                İyi günde Kötü Günde bu taraftar hep yanında

                                         
                                         
                                                          Sol duyulu Beşiktaş taraftarı



                                                                Her şey seninle güzel




                                 Mekanımız Eski Açık ama Gönlümüz Kapalı Senden Başkasına

                                       

                                                Sen ben yok Beşiktaş var Beşiktaşımız var




                                                        Bizde gerçekten çok sakat var.
                                         http://www.youtube.com/watch?v=2RUldEbWwBE


                                          Tribünler hınç ile değil sevdalılarla dolu.












                                                 
                              Optik Başkan Tribünü
       










                                             

Maç başlıyor. Bu dakikadan sonra elim gitmez fotoğraf makinasına. Şu dakikada yaşanılan heyecanı anlatabilecek kadar ya da en azından fotoğraflayacak kadar yeteneğim olsa keşke.

                                       
               

Hikayenin güzel tarafına değinmeye çalıştım. Devamını hep beraber izliyoruz zaten.