16 Nisan 2014 Çarşamba

Ruhun Şad Olsun Baba Hakkı

Babamızı ölümünün 25. yılında saygıyla anıyoruz. Ruhun şad olsun baba.


Baba Hakkı'nın güzel anılarından bir tanesi:

Beşiktaş Kulübü İdare Kurulu, toplantıyı açabilmek için başkan Hakkı Yeten'i bekliyordu. Biraz sonra salona giren Hakkı Yeten, teker teker arkadaşlarının elini sıktı. Sonra kenarda oturan hanıma gözü ilişti. Genel Sekreter Enver Kaya'ya gözünün ucuyla işaret ederek "Kim bu?" diyordu. Enver Kaya, "Coşkun'un annesi. Transfer için gelmiş." deyince, Hakkı Yeten hayretini gizleyemedi.  


Yaşı kırkı aşmış, başörtülü, gözlüklü hanım devam etti: " Oğlum Coşkun'u Balıkesirspor'a transfer etmeye geldim. Size Altay'ın sağ açığı Ender'i getirdim. Ender, oğlumdan daha iyi oynar. Onu aramazsınız. Hakkı Bey, Coşkun size kaç yıldır hizmet etti. Evinden ayrı kaldı. Benim bir oğlum Anadolu'da mühendis, biri şarkta üsteğmen, biri İstanbul'da hukuk tahsil ediyor. Yanıma gelse gelse Coşkun gelebilir. Onun için bir hal çaresi bulun da oğlum bizim yanımıza gelip, Balıkesirspor'a transfer olsun. Siz, şampiyonluğu kazanırsak gitmesi için izin veriririz demişsiniz. İşte şampiyon oldunuz, artık bırakın oğlumu."

Yeten, Fehime Ehlidil'in sözünü kesti: Bu yaşıma geldim. O kadar top oynadım. İdarecilik yaptım. Babanın, ağabeyin, dayının, amcanın transfere karışıp, kulüp kulüp dolaştığını gördüm ama annenin transfer için bir kulübe geldiğini ilk defa görüyorum."

Not: 1967 senesinin Temmuz ayında yaşanan bu olaydan sonra Coşkun Ehlidil Balıkesirspor'a transfer olmuş ve Balıkesirspor'un simge isimlerinden biri olmuştur.


Affet Baba
Baba, Hakkını Ödeyemeyiz
Babaya Özlem
Kilometre Taşları / Hakkı Yeten

15 Nisan 2014 Salı

Beşiktaş'ın "Baba"larından Abdülkadir Ziya Karamürsel


"Ağabeyimiz, babamız; şeytan tüyüne sahip bir adamdı..."

Beşiktaş'ın 1909'daki yönetim kurulunda 2. başkan olarak görev yapan ve Hazine-i Hassa Müdürü, İstanbul milletvekili olan Ziyaeddin Karamürsel'in oğlu olan Ziya Karamürsel, 1900 yılında dünyaya geliyordu.

İstanbul Belediye Meclisi'nde 2. başkanlık yapan ve avukat olan Ziya Karamürsel, 1928-1948 yılları arasında Beşiktaş yönetiminde yer alıyordu. Karamürsel, bu yıllarda üç kez (1932-35, 1938-39 ve 1941) kulüp başkanlığı yapıyordu.

Beşiktaş'ın baba lakaplı başkanlarından olan Karamürsel, kırklı yıllarda 8 yılda 7 kez İstanbul şampiyonu olan takımın temellerini atan yöneticilerin  önde gelenlerindendi. Beşiktaş camiası tarafından çok sevilen Abdülkadir Ziya Karamürsel, Beşiktaş'ın 1960 şampiyonluk albümünde şöyle anlatılıyordu:

" Türk cemiyet hayatının, hele kulüp cemiyetçiliğinin nasıl fırtınalı geçtiğini hep bilirsiniz... Beşiktaş muhitinin cevval, zeki ve hareketli bünyesinde kongrelerimiz öylesine elektrikli geçer, dertlerimiz öylesine açığa vurulur, tenkit edilirdi. Bu ahvalde kurtarıcı, bir tatlı adam vardı: Abdülkadir Bey...

Abdülkadir Karamürsel avukattı. Fakat o, mesleki kudretinden çok evvel havayı ısındıran, dumanları dağıtan, ortalığa neşe ve ümit katan bir kudretle duruma derhal hakim olur, kırgınları barıştırır, meseleleri halleder, davaları kazanır bir şeytan tüyüne sahip adamdı.

Beşiktaş'ın ilk babası odur. Beşiktaş'ın her şeyi demek olan Şeref Bey, ona müthiş saygı ve sevgi beslerdi.

Top oynamamıştı. Vücudu ağırdı. Ama futboldan çok iyi anlardı. Maçları kaçırmazdı. Senelerce reislik etti. Ağabeyimizdi, babamızdı. Evindeki saz ve söz alemlerinde Beşiktaş'ın her derdi ve kederi giderilir, Beşiktaş geleceğe gene zinde ve dinç çıkardı."

"Baba" Abdülkadir Ziya Karamürsel, 15 Nisan 1948'de hayata gözlerini yumuyor, binlerce insanın katıldığı cenaze töreniyle sonsuzluğa uğurlanıyordu.

Kaynak: 1903'ten Bugüne BJK (2008 Takvimi)

Beşiktaşlılığı ile de tanıdığımız başarılı gazeteci Banu Güven de çeşitli röportajlarında dedesi Abdülkadir Ziya Karamürsel'den söz eder:

"Büyükdedem Ziyaeddin Karamürsel kulübün kurucularındandır. Dedem Abdülkadir Ziya Karamürsel ise şampiyonluk yaşanan 3 dönemde toplam 5 yıl kulübe başkanlık etmiştir. Mezartaşında ‘Beşiktaş’ın Babası’ yazar."

"İnsanın kökenlerine dair bilgi sahibi olmasının sadece bilgi olarak bir değeri var. Benim için çok değerli olan başka bir şey; anne tarafımdan büyük dedemin Beşiktaş Futbol Kulübü'nün kurucularından ve başkanlarından Ziya Karamürsel olmasıdır. Dedem 'Beşiktaş'ın Babası' olarak tanımlanan o da hatırı sayılır başkanlarından Abdülkadir Karamürsel. Bu da benim için önemli."

"Dedem Abdülkadir Karamürsel'in lakabını taşıyan bir sokak var Akaretler'de. Baba Efendi Sokak. Oradan geçerken dedeyi hatırlamak güzel." 

Ölümünün 66. yılında Abdülkadir Ziya Karamürsel'i saygıyla anıyoruz. 
Ruhu şad olsun.


11 Nisan 2014 Cuma

Slaven Bilic'in Gözyaşlarıyız




Beşiktaş için ağlamışlığım çoktur benim. Valerenga'dan sonra da ağladım, Rosenborg maçında Fransız hakem çocuk gözyaşlarımı akıttı, 2009 şampiyonluğunda içeride Fb maçını kaybettiğimizde de ağladım. Nicesi daha...

Bu akşam Bilic'in şu görüntüsü ise dağladı benim içimi. Taraftarlar, birbirleri gibi üzülüp, sevinirler de kendilerine biraz benzeyen bir topçu, hoca gördü mü haliyle sahiplenirler fazlasıyla. Ama ben hakikaten Bilic gibisini görmedim. Maçın sonunda kulübeye yığılan adam, son dakikadaki o gol sonrasında olduğu yere yığılan milyonlarca Beşiktaşlı'yı canlandırdı resmen.

Hakemler hata yapar, taraftarlar taraflı bakar da bir de kabak gibi ortada olan gerçek oğlu gerçekler vardır. Burada şu dakikadan sonra hele ki şu ruh halimle pozisyon vs konuşacak değilim. Kimseyi ikna etmek gibi bir durumumuz da yok. Ortadaki koca gerçeği görmezden gelen art niyetlinin bayrak taşıyanıdır zira. O bayrak da bizim semalarmızdan eksik olmuyor ne yazık ki.

Ülkenin 111 yıllık kulübünün, en popüler şubesinin hocası "bizi öldüremezler" diye bir açıklama yapıyorsa, bir zahmet dikkate alın. Bir zahmet, bu adam neden böyle bir şey söyleme gereği duydu diye düşünün. Ama lütfen sizi kim öldürmek istiyor gibi aptalca bir soru sormayın. Zeka seviyenizi bu kadar belli etmeyin. Niyetinizin kötülüğünü bu kadar bariz ortaya dökmeyin.

Bilic hocam, senin gözyaşların bizimkilere karıştı bu gece. Bizi öldüremezler hocam, bizi öldüremeyecekler. Biz, birlikte çok daha güzeliz.

8 Nisan 2014 Salı

Seviyoruz Çünkü...


"Belki bunu söylemek bile ayıp ama Beşiktaş'a sadakati tartışılmayan bir hoca olarak, rakiplerin evlerine gittiğinizde onların taraftarlarını görmezlikten gelmek, sizi Beşiktaş'a daha sadık bir hale getirmez. Kartal pençesini yapmak bile bizim adımıza bir artıdır, avantajdır.”


6 Nisan 2014 Pazar

06/04/1987 Feyyaz 4 Metin 1 (Milliyet Gazetesi Manşeti)


 Beşiktaş Şeytanları
Stat kadar büyük bir özür dilemek lazım. Beşiktaşlı olan da, Beşiktaşlı olmayıp futbol yazar olan da mevsim başından beri Ulvi'ye pek ulvi gözlerle bakmamışız. Ulvi, ikinci yarıda Siyah-Beyazlı ekibin geri dörtlüsünden çıktı. Beşiktaş'ın defans aklı kafatasından çıkıp, işkembeci dükkanının vitrinine düştü.

Gökhan stoper olunca Beşiktaş, Antalya Birinci Lig turizm şirketi yerine kaleyi daha çok seven bin ayaklı bir rakibe yakalansa idi, yediği tek gol belki ikiye belki üçe çıkardı. Beşiktaş'ın geri dörtlüsü ile Türk Lirası, dün bir ortak buselik'in önünde şapur şupur... "İkimiz de enflasyon karşısında lordluğu bırakıp mort"

Beşiktaş, dünkü maçı çokcası elindeki bastonuna binen bir güneşli park emeklisi ihtiyar gibi oynadı. Ayakların pek gıcır gıcır, pek çabuk adımlı olmaması normal. Bir haftada ikisi deplasman olmak üzere üç lig maçı. Futbol yerine insan üç parti pişpirik oynasa, bir kere de olsa yere yanlış kağıt atar. Beşiktaş'ın dünkü oyununda süre-i ayak ve sürç-i kafa oluşmuşsa, bunu "bahar yorgunu" veya "lig yorgunu" oluşuna verin. 

Bir Beşiktaşlı kırk yıl koşmaz ki. Bırakın garibim bir yıl da nefes alsın. Teknik direktör Yavuz Sultan Selim ne güzel taktik vermiş. "Olmaya cihanda bir nefes sıhhat gibi"

Beşiktaş, Antalyaspor'u tüm takımı futbol şarjına bağlamasa bile birkaç futbolcuyu şeytan kılığına giydirerek yine de kolay ve açık farkla kazandı.

Metin, çıkıncaya kadar Antalyaspor'un defans palmiyelerini iki büklüm eden sertlikte esen
bir rüzgardı. Teknik bütünlüğünü bazen sakar hareketlere sokup kırdıran harika büyümüşün attığı gole bir dolu bardak içki "fon-dip" olarak kurban edilirdi.

Feyyaz, "kolay mı, zor mu" sorularına hiçbir teknik direktörün cevap veremeyeceği süper goller attı. Delikanlının her golden sonra şerefi olan kapalı tribünün bir kuzeyine, bir güneyine gidişine bakılırsa, dikkatli bir Tv izleyicisi ve galiba da bir "Kuzey-Güney" hayranı.

Yazıyı kesmeye kalksam, Fikret oğlumuz beni keser. Fikret, dün topla sanat kesen bildiğimiz o yontu ustası idi. Fikret, Vakko'nun vitrinini seyreder gibi kendi tekniği önünde beni ve tüm Beşiktaş tribünlerini ağaç ederken, sağ ve sol koridorlara indirdiği 50-60 metrelik kontra paslardaki korkunç isabet yüzdesi ile uzaktan kumandali füze yapan tüm silah fabrikalarının teknolojisi ile alay etti, durdu.

Eh yazıyı artık durdurma zamanıdır. Beşiktaş durağına geldik, galipler inecek.

İslam Çupi