İslam Çupi'nin 15 Şubat 2000 tarihli yazısı.
"Ey tribünün bir kısmını dolduran Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar, ey
 bağırma özgürlüğü olan Beşiktaş rozetli Beşiktaşlı olmayan 
Beşiktaşlılar, ey sadece sahadaki takımın derecesine bakıp bir kulübü 
şampiyonluklarla ölçüp, başka taraflarını görmeyen Beşiktaşlı olmayan 
Beşiktaşlılar, o “Defolup gitsin” dediğiniz adam artık koltuğundan kalkmış boşluklara hiçliğe gidiyor. Kendini ve kongreyi halis gözyaşlarına bulayarak…
Sizin “Defolup gitsin” dediğiniz, benim ve benim gibi 
İstanbul’un ve Beşiktaş’ın en eski halini bilenlerin baştacı ettiği 
sevgili Süleyman Seba, Şeref Stadı’nın kuzu kadar fareli soyunma 
odalarından aldığı Beşiktaş’ı, on altı yılda Türkiye’nin tesis 
bakımından saraylarla donatılmış bir spor kurumu yapan yüce insandır. 
Siyah-Beyazlı camiada, şimdiye kadar hiçbir başkanın ve yönetim 
kurulunun başaramayacağı işlerin altını imzalamış sevgili Süleyman 
Seba’ya bir tarihi teşekkürü az gören, bütün bu Beşiktaş eserlerinin 
altında mala ve tuğlası bulunan insanı inkar edenler, önce ne İstanbul 
doğumlu ne İstanbul terbiyesi almış bir aileden gelmek yerine, 
İstanbul’u sonradan istila etmiş taşra Beşiktaşlılarıdır.
Yoksa babası ve annesi Akaretler’de doğmuş ve kendisi de o yörede 
büyüyerek Beşiktaş’a sevdalanmış bir futbolsever, o yokuşun başından 
ortasına kadar yürüdüğünde, 1939′un Beşiktaş’ını zihnine getirir. O 
balçık stadın, iki yılda bir Hakkı kaptanın ayak dürtüleriyle yongası 
koptuğu için kale direkleri değiştiğinde, bu yenilenme aşkına bayram 
yapan taraftarları anımsar sonra sadece o yokuşta yükselen siyah-beyazlı
 dev tesislere bakıp sevgili Süleyman Seba’ya binlerce teşekkürü vefa 
borcu bilir. Süleyman Seba, tarihinde sadece zaman zaman sahada 
şampiyonluklar kazanmış bir kulübü Kartal’dan Ümraniye’ye, Erikli’den 
Yeşilköy’e kadar uzanan hinterlandda bir tesis devi yapmıştır. 
Şampiyonluklar gelecek nesiller için sadece arşivlerde kalan 
övünmelerdir ama gelecek siyah-beyazlı nesiller için Beşiktaş, 
İstanbul’un çeşitli yörelerine dağılan tesislerdir. Bunun mimarı on altı
 yıl sonra bir kısım Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlışların “Defolup gitsin” diye kötü uğurladıkları Beşiktaş tarihinin en büyük başkanı Süleyman Seba’dır.
Duydu dolu sözcüklerle kararını ilk defa Milliyet Sorumlu Müdürü Zeki
 Çol’a açıklayan sevgili Süleyman Seba, çok üzgün bir ifade ile en çok “Defolup gitsin”
 ibaresine takılıp kalmıştır. Bu kadar hizmet eden başkan, eğer 1940 
senelerinde İstanbul’da yaşasa idi, o halk böylesine tesislerin altında 
kırk gün kırk gece fiesta yapar, bu eserleri bu kente kazandıran insana 
tapardı.
O eski İstanbul ve o eski insanlar yok artık… Başkanlığı bırakması, 
hem Süleyman Seba için hem de Beşiktaş için doğacak bir özlemin başıdır.
 Aranırsa, iki üç yıl sonra Süleyman Seba’yı bir daha geri getiremeyiz. 
Çağırsak da geri getiremeyiz, ağlasak, sızlasak da geri getiremeyiz. 
İnşallah Beşiktaş böyle bir özlemle baş başa kalmaz, bundan sonraki 
günlerinde…"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder