




































Uzun yıllar sonra tribünü ateşleyen takım-teknik ekip, iyi-kötü
ne yaptığını bilen bir yönetim, kulübüne her anlamda sahip çıkan taraftar ve ilk
4 maçta gelen 12 puan... Bu rüzgarın bir derbiyle sekteyle uğrayabileceği tek
takım Beşiktaş. Sonuçta bu tip maçlarda kötü oynamaya da, gerilimi taşıyamayan
takımlara da, hakemler tarafından doğranmaya da fazlasıyla alışığız. Yine
benzeri oldu, ilk yarının sonlarına doğru rakibe teslim ettiğimiz top pahalıya
patladı. Fırat Aydınus denen kiralık TFF malzemesinin ve isminin yanına
yazdığımız sıfatları fazlasıyla hak ettiğini tekrar tecrübe ettiğimiz
Galatasaraylı oyuncuların katkılarıyla maç çığrından çıktı. Hakeminden
rakip topçusuna, güvenliğinden polisine kadar sinir bozan kim varsa kovalandı.
Peki niye sahaya girildi sorusuna cevap aramaktan ziyade,
direniş sürecinde zihinlerde yeniden biçimlenen çArşı-Beşiktaş olgusunu kendi
senaryolarına oturtmaya çalışanların baskın çıktığı bir günü yaşadık: Marjinal
çapulcular vs. AKP’nin 1453 Kartalları. Olimpiyat Stadı’nın ilkel koşullarından
çıkıp, bu yorumlarla karşılaştığımızda verdiğimiz tepki en hafif tabirle “hadi
lan ordan” oldu. Yıllardır konuştuğumuz, “abi girip anasını belleyeceksin
aslında” vücut bulmuştu. Tribünde deliye dönmüş taraftar, hafızasında
biriktirdiğini kusmuştu nihayet.
“Bundan daha feci haksızlıkları görmüştük, neden şimdi?” Tribüncülere
sallayanlar için sinir bozucu olacak ama yanıtı yine tribünde: İnönü’deki taraftar
profilinde tribünü bilen kesimin kültürü oraya hakimdir –ki 35000’e
oynandığında oranın kimyası bile bozulur; Olimpiyat’ta ise birçoğu stada yakın
ilçelerden gelen, tribün kültürüne uzak, kendini ispat çabasındaki gençler Doğu
tribünün alt katında ve kale arkasında yer alıyor. Birkaç grup dışında tribünün
kemik kitlesinin tamamı Doğu üstte olunca fren tutmuyor haliyle. Kaldı ki
Beşiktaş tribünü her daim uç tepkiler vermesiyle meşhurdur, haksızlığı gördüğü yerde
kendince “cezayı keser”, sonrasını düşünmez. Tribün anlıktır zaten, ortak
hissiyatın tavan yaptığı yerde bir kıvılcımla kitle birbirini takip eder. Bunda
anormal bir durum yok. Dünyayı komploculukla açıklayan iktidar sahibi dinci
zekasına muhalefet etme gayretindekilerin aynı cahillikle karşılık vermesi
anormal ve vahim olan. Beşiktaş tribünü, AKP’ye karşı sokağa çıktığında komplo
arayanlara da, Beşiktaş tribünü kiralık hakeme ve hırsız-sahtekar-çirkef rakibe
karşı sahaya indiğinde komplo arayanlara da aynı cevabı vereceğiz, kimse kusura
bakmasın.
Direniş sırasında çArşı-Beşiktaş sempatisi geliştirip, olayı
çözdüğünü zanneden aklıevveller kadar, kıç üstünde ahkam kesenler de iyi
okusun. Aynı Trabzon, Antep ve Tromso maçlarında olduğu gibi üst araması çok
zayıftı, yüzlerce taraftar turnikeleri patlatıp girdi, maçtan önce turnikelerin
önüne polis gaz attı. Bunları yeni oluyormuş gibi servis eden ya kötü niyetlidir
ya da mevzudan bihaberdir. 40-50 kişiyi bulmayan ve hiçbir ağırlığa sahip
olmayan AKP maşası 1453 Kartalları’nı -ki aralarında tribünün eskileri de
vardır- sabah akşam konuşmak da anca ağız ishaliyle açıklanır. Twitter’da ne
kadar hükümet yalakası dingil varsa meşhur edip, yer sahibi yapan “akıl” elbet
1453 Kartalları’nı da es geçmeyecekti.
Beşiktaş tribünü politiktir; ama bir siyasi gömleğin içine
sokulup olmadık anlamlar yüklenecek kadar homojen değildir. Tribüne gelenin
derdi, önceliği sağ-sol değil, Beşiktaş’tır. Mevzu çıktığında topluca hareket
eder; “Ya Allah Bismillah” da çeker, tek vücut Karagümrük diye de bağırır. Beşiktaşlı
için kendi görüşünden olan değil, Beşiktaş’ı kendisi gibi seven sahiplenen Beşiktaşlı
önce gelir.
Beşiktaş tribününe siyasi misyon biçen hayalkırıklığına
uğrar, uğrasın da. Bu tribün öz evlatlarıyla buraya geldi, bundan sonra da
kendi ayakları üzerinde öyle ya da böyle durmasını becerir, merak etmeyin,
engin siyaset bilginizi kendinize saklayın, bize ilişmeyin.