31 Ekim 2010 Pazar

Bir Soru Bir Yanıt


Soru : Kırmızı kart görmediği halde görmüş gibi davranan kimdir?

Yanıt : Holosko

30 Ekim 2010 Cumartesi

Allen Iverson Beşiktaşımız'da

NBA'de 4 kez sayı kralı olan, kariyer ortalaması 26 sayının üstünde olan The Answer artık kulübümüzün sporucusu. Tüm dünyada yankı uyandıran böylesine büyük bir transferi gerçekleştirmek çok büyük bir başarı.

Sol omzunun başındaki dövmede yazan 'Only The Strong Survive' cümlesi, Iverson'un adeta hayatını özetliyor. Iverson'ın da acıklı bir hayat hikayesi, sorunlu bir aile yaşantısı ve yaşadığı güçlükler var. Lise yıllarında ırkçı bir grupla çıkan kavga sonucu 4,5 ay hapiste kalan Iverson'a, özellikle hapisteyken sağ koluna yaptırdığı panter dövmesi nedeniyle, ABD'nin dindar ve ırkçı kesimi oynadığı çoğu maçta tepki göstermiştir. Iverson'ın cevabı ise hiç durmadan sayı atmak olmuştur.

Maddi imkansızlıklar nedeniyle öğrenimini yarıda kesen Iverson, NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi draftı olarak gösterilen 1996 seçmelerinde birinci sırada seçilerek Philadelphia 76ers formasını giymeye başlamıştır. 1997'de Yılın Çaylağı seçilen Iverson, 2001 yılında ise dünyanın en iyi basketbolcusu ödülüne layık görülmüştür. 4 kez NBA sayı kralı olan, 11 kez NBA All-Star maçına davet edilen Iverson, artık kariyerine kulübümüzle devam edecek.

Bizleri çok sevindiren bu transfer aynı zamanda kafamızda bazı soruların uyanmadına da yol açmıştır.

Adına Cola Turka ekleyerek mücadele eden basketbol takımımızda daha geçen seneye kadar oyuncular paralarının ödenmediği için antremanlara çıkmıyor, takım kaptanı hukuki yollara başvurmayı ima ediyordu. Buna yöneticilerin cevabı ise 'kulaklarını çekeceğiz' oluyordu. Şimdi ise 4 milyon dolarlık bir transfer yapılıyor. Geçen seneden bu seneye neler değişti, bilemeyiz. Ancak bu rakam her şeyden önce 'Cola Turka' adının gereksiz olduğunu gösterir. Dünyada adına reklam almadan başarıdan başarıya koşan kulüpler varken, Iverson'ı transfer edecek güçte olan kulübümüzün adının böyle reklamlarla kirletilmesine bir son vermenin zamanı geldi de geçiyor. Ayrıca madem 4 milyon dolarlık bir basketbol transferi yapılabiliyor, o zaman neden 5-6 ay önce medyaya malzeme verecek kadar kötü bir anlayışla oyuncuların parası ödenmiyordu? Bunu gerçekten merak ediyoruz. Hentbol şubesinin mali sorunları da 4 milyon doların çeyreğinin çok daha altında bir miktarla çözülebilirdi. Yöneticilerimizin bir kez daha bu konular üzerine yoğunlaşmasını talep ediyoruz.

Bu transferle birlikte basketbol şubesi ve diğer amatör branşlara üvey evlat muamelesi reva gören yönetim anlayışının son bulmasını umuyoruz.

Iverson'ı Beşiktaş'a kazandıranlara teşekkürler...

SonBarikat

29 Ekim 2010 Cuma

Beşiktaş Kartal Yuvası

Trabzonspor maçından önce, bu takım iyi gidiyor, oynadığı 14 maçta vs. vs demiştim. O günden sonra tepetaklak olduk resmen. Üst üste ligde 3 mağlubiyet, arada Porto yenilgisi. Takıma nazar değirdim, başını yedim resmen.

Şaka bir yana bizim için durumun özeti: Yukarıdaki fotoğraf. Guti, golü attıktan sonra öyle bir tavır sergiledi ki, sayfalarca yazıya, cümleye bedel.

Bu kadar sıkıntıya, bu kadar eksiğe ve olumsuzluğa rağmen nedense takımdan çok ümitliyim ben. Tabi bazı oyuncuların gitmesi ile bu umut gerçeğe dönüşecektir. Ruhunu kaybetmiş Holosko, bal yapmayan arı ifadesi bile kendisine övgü olacak olan Tabata yine bu maçın fenaları idi.

Beşiktaş, kendisini eksi yapan olumsuzluklarından sıyrılırsa, devre arası çok olumlu hamlelerde bulunacaktır diye umuyorum. Ki burada Schuster'e güvenim sonsuz.

Cenk, İsmail, Ersan, Necip, Onur... Böyle bir kadro hayal değil. Ve bunu gerçekleştirecek cesarete sahip olan hoca da başımızda.

Kayserispor maçı sonrası, Schuster'in Necip ve Onur hamlesine " kreş" benzetmesi yapan kendini bilmezler, elbette ki bu maçı kazandıran iki isimin Necip ve Onur olduğunu görmezden gelecektir. Adres: Beşiktaş Kartal Yuvası.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Orta Saha Çökünce


Bu akşam ki mağlubiyet sonrası, " Q7 ve Guti olmadan Beşiktaş kazanamaz, kazanırsa da zor kazanır." diyenler artacaktır. Her iki oyuncunun da " özel "oldukları aşikar, mevcut yetenekleri ile her an her şeyi yapabilecek kapasiteye sahipler ve Beşiktaş'ın ofansif anlamda en önemli isimleri konumundalar. Bunların hiçbirine itirazımız yok. Fakat Beşiktaş'a maç kaybettiren, bu iki oyuncunun yokuluğundan ziyade; Beşiktaş'a maç kazandıran orta sahanın yok olmasıdır.

Yeni sezonla birlikte, Ernst-Necip-Guti orta sahası hem bize keyif veren futbolun mimarı oldu, hem de Beşiktaş'ın aldığı galibiyetlerde imzasını attı. Marco'nun transferinden sonra hoca, Ernst-Marco-Guti üçlüsüne döndü. Fakat hem Guti, hem de Marco'nun aynı zamanda sakatlanması Beşiktaş'ın en önemli alanını zedeledi.

Ki buna rağmen endişe duymadık(m). Ernst'in yanında hali hazırda bir Necipimiz(bana göre Marco yerine her daim Necip oynamalı) vardı zaten, aylardır yüzüne bakılmayan Fink de 3. adam olacaktı. Fink'i bu akşam eleştirmek haksızlık olur bana göre. Aylardır adamın yüzüne bakılmadı; ancak son derece disiplinli şekilde mücadele etti yine de. O'nun yerinde bir Brezilyalı olsaydı, kazan kaldırırdı.

2. golü yedikten 2 dakika sonra Tabata atılınca, bizim için iş değişmeye başladı. Schuster de tüm riskleri alarak, Fink-Holosko değişikliğini tercih etti. Evet, o dakikaya kadar harika bir orta sahamız yoktu. Fakat bu değişiklikten sonra berbat bir orta sahamız oldu. Fink'in oyundan çıkışı ile o bölgede hakimiyeti elimizde tutamadık. Böyle olunca hem 3. gol geldi, hem de dönen topları almakta zorluk çektik.

Orta sahadaki bu sıkıntıya, eksik kalmışlığa ve kötü oyununa rağmen Beşiktaş maçı kazanabileceğini gösterdi. Bizim adımıza sevindirici olan tarafı bu.

Bireysel olarak oyuncularımıza bakınca; Ernst'in ne zaman heykelini dikeceğiz merakla bekliyorum. Ben, her zaman Nobre'ye kızmışımdır. Bana göre Beşiktaş'ta oynayacak kapasiteye sahip değil ve yetenekli bulmuyorum kendisini. Ancak uzunca bir süredir öyle bir Holosko var ki, Nobre şirin gözüküyor gözüme, siz anlayın durumu. Adam, oynama arzusunu kaybetmiş gibi. Kazansak da, kaybetsek de onu etkilemiyor. İnanmadan oynuyor.

Tabata, yetenekli bir adam. Antep'te daha çok iş yaptığı da su götürmez. Beşiktaş için çaba da harcıyor. Ama bu yeterli değil ne yazık ki. Çok koşuyor, çok mücadele ediyor, çok iyi niyetli... Bunlar, Beşiktaş'ın topçusu olmak için ilk kriterler değil ne yazık ki. Oyundan atılışı bize pahalıya mal oldu bu akşam.

Bu mağlubiyet sonrası çok üzgün olurdum normalde. Tribün, resmen bana hayat verdi. Hakan'ı yuhalayanlara gösterdiği tepki ve peşine gelen sağanak gibi tezahuratlar iyi hissetmemi sağladı.

Çok özlemiştim takımı. Yenilse de farketmez, yeter ki yeşil çimlerin üstünde Siyah-Beyaz daim olsun.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Kısa Kısa ( hala Bayburt'tan )

- Bu takım bu sene şampiyon olmasa bile bu futboluyla benim gönlümü kazanmıştır. Futbol ezberimizi bozdu Schuster. Rapid Wien karşısında 2-1 öndeyiz ama hala saldırıyoruz. Öyle alışmışız ki o skora sahip olduğumuzda o dakikalarda defansa daha fazla önem vermeye.

- Dili dışarda Q7 ve saçları her daim bakımlı Guti. Oynadıkları futbol bir yana sahada ki imajları bile daha marjinal. Yakından göremedik daha.

- Yeni besteler ve yeni pankartlar taraftarında sezona iddialı girdiğinin göstergesi. Formanda ter olmaya geldik aslında bir kaç senelik maziye sahiptir ama ancak girebilmiş tribünün içine. Güzel de olmuş.

- Beşiktaş yarın Trabzon'a geliyor. Bana mesafesi 2-3 saat arası. Gidemesek bile yakınımızdan geldi de geçti diye sevineceğiz.

- Şeref Bey'de maç izlemek bir yana Semt havasını bile özledim. Belki gelirim bu aralar. Bir maça denk gelemesek bile bir Dolmabahçe yolu yaparız sessiz sakin bir günde.

- Sağlıcakla kalınız.

marmara