31 Mayıs 2009 Pazar

Bembeyaz


Haykırarak dile getirebiliriz, çifte kupa ile şampiyon BEŞİKTAŞ !

Müthiş bir yorgunluk ve dinlencesi yine Beşiktaş.

Bembeyaz şampiyonluk, simsiyah inat.

Tüm abilerimi, ablalarımı, kardeşlerimi, arkadaşlarımı tebrik ederim.

Rahat uyu Şeref Bey, Baba Hakkı, Optik Başkan ve nicesi.

Çok güzeliz.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Şampiyon Kim ?



Bu yazı Planlanmış bir yazıdır.
30.05.2009 tarihinde Gece 04:00'de yazılmıştır.
Başlık yayına geçtiğinde ben büyük ihtimalle semtte olacağım.

Maçın ertesi sabahı eve geldiğimde altında Şampiyon Beşiktaş yorumlarını göreceğimi umarak ...

28 Mayıs 2009 Perşembe

Matias




Var mı kalsın diyen ?
Peki, İyi İnsan olduğundan şüphe eden ?
Ya gitmezse ?

Ah be çocuk, ah be Arjantinli !

Şampiyon olmadan başladık önümüzde ki senenin telaşına ...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Laf Cambazları


Sivasspor'un başkanı Mecnun Odyakmaz'ın açıklamalarını dinledim. Bizim memleketin insanının ne yazık ki genel özelliklerinden biri, sergilemiş olduğu tavır. Başarısızlık halinde özeleştiri yapmak yerine, başka suçlular bulmak. İşimize bu gelir bizim.

Odyakmaz da öyle yapıyor. Hazretleri diyor ki : " Anadolu dayanışmasına inanmıyorum." Bu söylediği cümleyi açmıyor, genel-geçer bir havada söylüyor. Peki bu dayanışmadan kasıtları ne? Teknik direktörleri Bülent Uygun'un her maç öncesi ve sonrası Anadolu'nun desteği ile başlayan cümleleri ile Odyakmaz'ınkiler nasıl bir noktada buluşuyor.

Bülent Uygun sürekli biz Anadolu takımlarının öncüsü olacağız, Anadolu'nun duaları ile şampiyon olacağız diyordu. Sivasspor taraftarları ise kendi evlerindeki müsabakalarda Anadolu takımlarına "kümeye" diye bağırıyordu. Onların da dayanışmadan anladıkları bu idi.

Gaziantepspor ve İBB'nin kendilerinden puan almış olması mı inandıkları "Anadolu Dayanışması"nı zedeledi? Hepsi laf-ü güzaf. "İstanbul'da Laila var, Sivas'ta ise La ilahe İllallah" zihniyeti ile olmuyor bu işler. Başkanı ile, hocası ile, taraftarı ile ve kendilerine has zihniyetleri ile antipatik olmayı başardı Sivasspor. "Şampiyon biziz, birinci Beşiktaş" diyen Bülent Uygun'a hatırlatmakta yarar var. Negatifliğin, sevimsizliğin kupası bu sene size ait.


FotoMaç

Her ne kadar yanlış yazsanızda, biliyoruz ki ;
2 maç kötü oynayan oyuncuları idam sehpasına çıkarmak sizin işiniz .
Ama Tello'yu çıkaramadınız.

Şampiyonluk Primi KOL SAATİ




2008-09 Hentbol Ligi Şampiyon'u Beşiktaş Henbol takımı oyuncularına Yönetim tarafından Kartal Yuvasından birer Kol Saati hediye edilmiş. Bir yönetim kendi kendini rezil etmek için çaba sarfetse bu kadar başarılı olamaz. Ve bunu övünç duyulucak bir durum gibi resmi siteden yayınlamışlar. Oyuncuların suratından ne kadar mutlu ( ! ) olduklarını görebiliyorsunuz.

Teknik ekip ve sporcularımıza Kartal Yuvası mağazalarımızda satılan, Beşiktaş amblemli kol saatleri armağan eden Bülent Deriş, "Bugüne kadar gösterdiğiniz başarılardan dolayı hepinizi yeniden Başkanımız Yıldırım Demirören ve Yönetim Kurulumuz adına kutluyorum. Şimdi bu başarılara bir yenisini daha ekleyip hafta sonu Türkiye Kupası'nı da müzemize getireceğinize canı yürekten inanıyorum. Hepinize tüm Beşiktaş camiası adına şimdiden başarılar diliyorum" diye konuştu.


Türkiye Kupasını kazanırlarsa ne vereceksiniz ?




Haberi ilk önce Ömer'in blogdan gördüm. Buradan

26 Mayıs 2009 Salı

Eğlenceli Wc




















İzmir Kupa Finali'ne giderken Çanakkale'de denk geldiğimiz Wc'ler.
Kapıda Eğlenceli Tualet yazıyor. İçeri bizim ekipten ilk ben girdim. Şaşırıp geri çıktım.
Abi burası Wc'mi gerçekten ? Evet dedi. Her giren arkadaşımız fazladan kaldı biraz :D
Fiyatı 50 Kuruş.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Seni Uzaktan Sevmek Aşkların En Güzeli


Uzaktan sevmek çok zor seni, ne kadar zor olsa da pes edişi asla olmayacak. Maçın sonunda herkes sarılırken birbirine, tribünler delirmişken, insanlar mutluyken; uzakta, bir başına yaşattığın bu hüzün de en az senin kadar güzel.

Ve şimdi Şampiyon Beşiktaşım, ne istersen iste benden!

Seni Yaşamak Güzel Şey


Maç sabahı semtte abilerle-dostlarla-kardeşlerle geniş katılımlı bir kahvaltı...

Şairler Parkında Şampiyonluk havası. Halaylar, Çimenlere kurulmuş Rakı masaları ...

Dolmabahçe yolu yine herzamanki güzelliğinde, siyah beyazlar eşliğinde ...


Stadda maç öncesi Şampiyon hentbol takımımız geçiyor. Zelic ile göze göze geliyoruz. Ondan aldığım tişörtü gösteriyorum ( evet, bir alt posttaki Zelic'in üzerindeki tişört ). Yumruğumu havaya sıkıyorum, bana karşılık veriyor ...

Bütün tribünlerde pankartlar, bayraklar. Maça 2 saat kala neredeyse doldu dolacak stad...

Oyuncular çıkıyor sahaya. Tek tek çağırılıyorlar tribüne ama her seferinde hepsi birden gidiyor.
Siz takım olmak olarak yorumlayın ben Beşiktaş Ulan diyorum.
Gecenin en güzel görüntüsüydü belki de ...

İyi oynayıp kaybettiğimiz maçlara nazire yaparcasına iyi olmayan bir futbolla gelen 3 puan...




Maç sonrası semtte Şampiyonluk provası, saatlerce süren...

Yolda gördüğüm bütün arkadaşlarımın Şampiyonluğu değilde beni özlemişcesine sıkı sıkı sarılması...

Bir tanıdık daha ilişiyor gözüme. Tekerlekli sandalye basket takımımızın oyuncusu Kaan. O da kutlamalara gelmiş bayrağıyla. Semt Bizim Aşk Bizim ...


Son 90 dakika. Hayde Beşiktaş ...






İş bu yazı hakem ve rakip takımdan arındılarak günün güzelliklerini anlatmak için yazılmıştır.

22 Mayıs 2009 Cuma

Şampiyon Beşiktaş!!!













Adımız gibi bildiğimiz sonuç.
Beşiktaş isminin hakkını veren, ruh diye öldüğümüz şu zaman dilimlerinde varlığını gösteren tüm Beşiktaş emekçilerine teşekkürler.

Fotoğraflar Marmara'nın kareleri. O kadar güzeller ve çoklar ki seçmekte zorlandım.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Süzülmeye Az Kaldı


Yine salon dolu değildi,
Yine semtte yalnız bırakıldılar,
Yine onların muhteşem özverisini az kişi gördü.

Yarın kazandıkları takdirde bize bir şampiyonluk daha yaşatacak Kartallar.
Buna sadece bir avuçun şahit olacağını bilmek çok acı.

Nostalji #2

Sergen Attı Şampiyonluk Geldi




Nostaljinin kralıdır biz Beşiktaşlılar için.

Galatasaray korner kullanır.
Yasin rövaşata ile topu defanstan uzaklaştırır.
Ahmet Dursun faule maruz kalmasına rağmen kafa ile topu ileriye indirir.
Ve Sergen topla buluşur, karşısında ise Bülent Korkmaz ...
Bir tek Ercan Taner bu kadar güzel anlatabilirdi herhalde bu golü.

O kadroda bulunan Tayfur şimdi Beşiktaş'ta yardımcı antrenör.
Lucescu Şaktar'ın başında UEFA kupası için Kadıköy'de gün itibariyle.
Sergen'in karşısındaki Bülent Korkmaz ise Gs'nin başında.
100. yıldaki 32 kişilik Beşiktaş kadrosundan bugün tek oynayan oyuncu İbrahim Üzülmez.

Aylardan Yine Mayıs, Yine 33. hafta




**************************

Video'daki Junior ben değilim. İnternet sitesiyle alakam yoktur. Youtube'dan bilgisayarıma , oradan da buraya transferini gerçekleştirdim sadece.

19 Mayıs 2009 Salı

Uyku


Geri döndüm.

Benim 3 günlük halimi özetleyen cümle sanırım bu. 17 Mayıs sabahı şiddetli başlayan bir ateş ve halsizlik hali. Sonrasını hatırlamıyorum. Öyle ki Beşiktaş hem futbol, hem hentbolde kazanıyor. Kendime gelirim, tepki veriririm umuduyla skorlar kulağıma fısıldanıyor. Ne oldu, neden oldu bilmiyoruz. Neyse ki atlattım, Beşiktaş da kazanmış. Şimdiden sen hep uyu geyikleri revaçta:)

Bir sonraki gün öğrendim skoru. Ernst de atmış füzesini, onu göremedim ya yanıyorum. Maçın geniş özetini az önce izledim. Erken bulmuşuz golü, sonrasında Ankaragücü zaman zaman iyi gelmiş. Her ne olursa olsun, baskı yemiş bile olsak, şu 14 günlük periyottan harika bir sonuçla dönüyoruz. 3 maç, 3 deplasman, atılan 11 gol, yenilen 4 gol (biri penaltı), 6 puan+Türkiye Kupası. Maçın tamamını izlemediğim için konuşmam yersiz olur. Fakat maçın hemen başında Ankaragücü tribünlerinde olaylar çıkmış, performanslarını etkilemiştir diye düşünüyorum.

Hentbol takımı 1-1 ile İstanbul'a döndü. Benim uyuduğum vakitlerde 8 sayı fark atmışlar. Maçı yine İzmir bölgesinden hakem yönetmiş. Lig maçını katleden hakem. İzmir ile çok sıkıntılı maçlar yaşıyoruz. Her anlamda. Oyuncuların, tribünün bize tavırları bir garip. Umarım İstanbul'da iş bitecek, oyuncular da daha fazla yorulmayacak. Bir de sonra Antalya'da Türkiye Kupası var çünkü.

Tekrar başa dönelim. Benim bu bilinçsiz geçirdiğim zaman zarfında gördüğüm bir rüya var. Eve geliyorum, bizim apartmanın önünde Leedsliler ile Arsenalliler toplanmış. Mevzu varmış. Hepsinin üstünde forma var ama. Bende içimden hayıflanıyorum. Yahu biz sizi böyle bilmezdik, forma falan ne iş diye. Apartmana sokmuyorlar beni, korkuyorum çünkü annem tek evde. Sonra köşeye bir bakıyorum, Anelka:) Üstünde Arsenal forması, abi naber diyorum. (Burdaki abiye dikkat) İyidir diyor; ama canı sıkkın. Ya benim burda cezam var, Türkiye'de beni apartmanlara sokmuyorlar diye. Benden güzel Türkçe konuşuyor çakal. Zor bela girdim binaya, çıktım eve. Sonra artık nasıl bir geçiş ise ki benim diyen sinemacı yapamaz, birden ana caddede buldum kendimi. Orası nehir olmuş, su harika. Afrikalı kabileler de kendi yaptıkları sallar ile geçiyorlar, fırsat bu fırsat ben de deneyim diyorum. Bir de onların salına bindim.

Uyandım işte ayın 18'i olmuş, sallamışız Ankara'ya 3 tane.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

İyi ki Doğmuşsun Ege



16 Mayıs itibariyle Ege yeni yaşına basmış durumda.
İyi ki varsın .
Yeni yaşın Şampiyonluk getirsin.

15 Mayıs 2009 Cuma

Güldür Yüzümüzü


O hoş iç huzura ermiş durumdayım. Ve bunun tadını çıkarıyorum. Böyle sabahlara uyanmayı özlemişim.

Gün gayet keyifli geçti. Yoldan gelenler ile cümbür cemaat Alsancak. İstanbul'dan gelenler için alışılmadık manzaralar. Karşılıklı tezahuratlar ile saatleri devirme. Tam o sırada Şeref Stadı yazarı yuki the zorba ile ayaküstü sohbet etme fırsatı bulduk.

Yemek yerken Vedat Özdemiroğlu ile karşılaştık. Alacağız kupayı dedi, kısa ve net konuştu:)



Statların önündeki cümbüşü seviyorum. İnsanların telaşı, atkı alanlar, karnını doyuranlar, bilet peşinde koşturanlar. Çocukların her şeye şaşkın bakışları. Bizimki de ilk defa bir futbol maçına gitti. Amatör şubelerden maça gitmişliği var. Her zaman, hiçbirinin bir diğerinden değerli olmadığından söz ediyoruz. Bununla birlikte o büyük coşkunun futbol maçlarında olması sebebiyle, yaşaması gerektiği konusunda hemfikirdik. İstanbul'a götürmem için biraz daha büyümesi lazım. Her yola çıkışımda küsüyordu. Şimdilik sağlam aldık gönlünü. O'nun ve yaşıtları adına çok seviniyorum. Güzel bir gece geçirdiler, bunu da kolay kolay unutmazlar. Hele ki bir çocuk 2. yarı başladıktan sonra sürekli "Gündoğdu"yu bekliyorsa, asla unutmaz.

Takımın neler yaptığına dair birçok şey söylenebilir. Ama ilgilenmiyorum. Kazanmalıydık, ihtiyacımız olan buydu. Olduğu için de çok mutluyum.



Tabi toteme devam ettik. İlk yarı golü yedikten sonra Taksim ile yer değiştirdik. Olmadı. Devre arasında yerimi değiştirdim, birkaç koltuk üste geçtim, basamakta izledim 2. yarıyı. Diziliş belli: Solumda Marmara (koltukta), arkamda ekipten 2 arkadaş (basamaktalar). Ve kesinlikle yer değişmeyecek. 2.gol gelince ve sevindikten sonra herkes yerlerini geri aldı. Sonrası 3 ve 4 zaten:)

3.golden sonra stadı terketmeye başladı F.Bahçeliler. 8-0'da bile insanların terketmediğini gördü bu gözler. Bahanesi olmaz, olmamalı. Pankartlar emektir, her birinde umut vardır. Onları geride öksüz bırakmanın vebali taşınmaz. "Çok bağırdık, sizi kovaladık"lara değil, buna bakarım.

2006 finalinde Musalla Taşı ile gelmişti kupa, bu sefer Burası Beşiktaş...

Hakan Arıkan, seni ayrı konuşacağım Kartalım benim.

Kapalı'daki "Güldür Yüzümü" pankartı çok güzeldi. 19 yıl sonra 2 defa güldür yüzümüzü be Kartalım!



Ey Sen Ne Güzelsin, Ey Kupalarımızın Şehri , İzmir










-Kupa'ya giden yol güzeldi. 1 önceki yazımda prototip olarak gördüğümü belirtmiştim bu kupayı. Şimdi Lig'de ki kupayı almaya sıra geldi.

-Askapuska detaylıca anlatmış yolculuğu. Devamı için oradan devam ediniz.

-Ege Beşiktaş'a uzak olmaktan dert yanar ama 5 senede 3 kupa gördü kendi şehrinde.

- Futbolcuların kupa sevincini izlemek ayrı bir güzel. Hele Hakan Arıkan'ın bayrağı saha ortasına dikmesi ...

- Rakip takım hakkında da söylemek istediklerim var. Kupayı bilmem kaç senedir alamazsan bile büyük takım olabilirsin ama maç bitmeden 15 dakika önce sahayı terkedersen, pankartların kendi stadına alınmıyor diye çok haklı bir şekilde isyan ederken İzmir'e götürdüğün bütün pankartları stadda bırakıp çekip gidersen büyük takım taraftarı olamazsın .

- Çanakkale yolu belki uzun mesafeydi ama manzara açısından oldukça doyurucuydu.

- Darısı önümüzde ki senelere diyeceğim ama zaten bu kupaya ambargo koyduk gibi.

- Foto'daki yavru kartal Ege'nin yeğeni, daha öncede bu blogda fotolarıyla yer almıştı.

- Beşiktaş ; Beyaz Forma Siyah Şorttur.

12 Mayıs 2009 Salı

Huzur


Ev sahipliği yaptığımız nadir günlerden biri olacak yarın. Şehre Beşiktaş gelince, insan bir tuhaf oluyor. Nasıl karşılayacağını, nasıl mutlu edeceğini bilemiyor. Ayda, yılda bir gelmişsin, aman kötü ayrılma burdan.

2006'da kolay unutmayacağımız bir final oldu. Skoru ile, tribün ile ve içimde her daim büyük bir yara olarak kalacak Tümer Metin ile. 2006 finalini her zaman Tümer ile anacağım. Ne kadar inkar etsem de vaktiyle, etmemem en doğrusu anladım.

2007'de göz altına alındık maç öncesi, gerekçesi dillere destan. Günlerce sürecek olan hikayelerde başrolü oynadık. Kordon'da çimlerin üstünde içiyoruz diye aldılar. Ki bizi götürürken, diğer içenlerin arasından geçtik:) Komiser bile bunları niye getirdiniz diye sordu. Adam başı hepimize 58 lira ceza kitlenmişken, ulan öyle iş mi olur bari çevreyi kirletmekten 22 yazalım dediler.

1 sene pas geçtik, sıra 2009. Bu maçın galibinin kupayı alması bizi ilgilendirmiyor. Fenerbahçeliler'in yıllardır süren bir kupa hasreti var ve bu hasreti sonlandırmaya odaklanmış durumdalar. Biz ise sadece kazanmak istiyoruz, bu bir çeyrek final mücadelesi olsaydı ya da grup maçı, hiç farketmezdi. Bu maçı kazanıp, biraz rahat nefes almak istiyoruz.

Beşiktaş aşkına saldırın çocuklar!


Öncesi, Sonrası


Bir süredir uzun uzun yazamadım Beşiktaş hakkında. Kısa kelimelerle, cümlelerle geçiştirdim. Sistem analizlerinden, eleştirilerden kaçındım. Sabırsız bir bekleyiş hakim kısacası.
Vedat Özdemiroğlu'nun Bitsin'leri gibi. Bitsin şu lig bir an önce. Nihai hedefine ulaşan biz olarak ...

Belki lig sonunda bu tür bir yazıyı yazmak daha anlamlı olacaktı ama şimdiden yazmakta fayda var. Şampiyonluk bir süreç-sonuç ilişkisi ise Beşiktaş bu süreçte dışarıya karşı gayet ahlaklı bir yol izlemiştir. Bariz hakem hatalarıyla kazandığı maçlar, sahada çıkan kavgalar, rakip takımı lekeleme gibi unsurlar karnesinde mevcut değildir. Sürecin tek olumsuz yanı Beşiktaş'ın son yıllarda yaşadığı içsel sorunlar, hatalardır. Sezon başı yanlış transferler, devre arası her şekilde eleştirilebilecek oyuncu transferleri ve neredeyse her sene olduğu gibi bu seneyi de 2 hoca ile tamamlaması. Bunların çoğu yönetimsel hatalardır. Teknik-taktik hata ise sezon başından beri süregelen bir kemik kadronun olmamasıdır. Ertuğrul Sağlam zamanında sürekliliği olan bir kadromuz olmamıştı. Denizli ile sezon sonuna yaklaşırken 100. yıl kadrosundaki gibi kadroyu herkesin ezbere söyleyebileceği bir durum hala söz konusu değildir. Değişken kadro ile birlikte değişken taktikler ve oyun varyasyonları ortaya çıktı. Bazı maçlar tam istediğimiz gibi bir Beşiktaş izlerken bazı maçlarda ( sahamızda Ankaraspor'a yenidiğimiz maç ) o günü unutmayı yeğledik. Eğer Beşiktaş sezon sonu Şampiyon olacaksa takımın Süreç ya da Başarıya giden yol'da Futbol olarak çok memnun etmemiştir açıkçası. En azından benim için öyledir.

Ezeli 2 rakibin yarıştan erken koptuğu ligde Anadolu'dan bir büyük daha yaratma yarışı başladı bu sene. ''Sivas efsanesi'', ''fiyat olarak ucuz ama gururlu kadrosu'' , ''5. büyük geliyor'' gibi ifadelerle bir bakıma Beşiktaş'ın şampiyonluğunu istemediklerini dile getirdiler. Halk arasında hakim olan görüş ise ''Sivas'ı şampiyon yapmazlar, Beşiktaş'ı yaparlar'' dı. Bu görüşü savunan kişiler aynı zamanda yıllardır şampiyonlukları çalınan Beşiktaş'ı da destekliyorlardı. Öyle ya yıllardır Beşiktaş'ı değil diğer 2 takımı şampiyon yapıyorlardı o zaman şampiyon belirleyiciler. O öyle değil diyip sonunu da getiremiyorlardı. Sivas ile görüşümü daha önce birkaç kez belirttim. Kocaelispor-Eskişehirspor-Bursaspor taraftarı ile kemikleşmiş yönetim biçimiyle büyük kulüp olabilirler ama Sivas asla. Büyüklük konusunda Proleterya Diktatörlüğüne atıfta bulunan Anarşist bir amcadan Bakunin'den bir benzetme yapalım. Proleterya Diktatörlüğü yoktur, ya proleteryasındır ya da Diktatör benzeri bir şey söyler. Sivas bu sene ki başarısını takip eden senelerde devam ettirdiği takdirde düşük bütçeli bir Anadolu kulübü olmaktan çıkacaktır. Sadece yöresel olarak bir Anadolu takımı olacaktır. Bu konuda Trabzonspor daha doğru bir tavır sergileyip Anadolu takımıyız çığırtkanlığı yapmamaktadır mesela. Tabi ki herşey bir yana kendi adıma Sivas ile şampiyonluk yarışı yaşamak hem keyifli değil hem de bazı ( ! ) Fb ve Gs taraftarlarının Beşiktaş'ın olası şampiyonluğu karşısında kader birliği etmişçesine Sivas'ı desteklemelerini görmek adına sevindirici.

Taraftar . İşin en enteresan yanı. Şampiyonluğa olan özlem taraftara birçok şey kazandırdığı gibi götürdükleride bariz bir şekilde mevcuttur. Küfürlü tezahuratlardan kaçınma ne kadar doğru ise 2 seneden beri devam eden Şampiyonluk için şimdilik susalım ile başlayan cümleler uzun yıllar konuşulacak hatalara yol açtı. Sinan Engin'in geri gelişinde ki cılız tepki, Demirören'i, yönetimi, dernekleri istifaya davet edememe, Tribün içi yaşanan olaylarda tavır takınamama . Bu sene şampiyonluk gelirse herşey çoktan unutulmuş olacak. Sezon başı kimse Demirören istifa diye bağırmaya gerek duymayacak. Çünkü başarılı olmuştur.

Kime göre , Neye göre ?
İnternetin yaygınlaşmasından beri şampiyonluk görmeyen taraftara göre. Çok nettir. Şampiyon Beşiktaş yazısını net aleminde görmek , yazmak isteyenler vardır. Modern zamanlarda yani günümüzde taraftarın çatışma alanı internet alemidir.
18 yaşındaki Beşiktaşlıya göre. En deli çağında Şampiyon Beşiktaş diye bağırmak istediği için. Sokaklarda şampiyonluk kutlamalarının ne olduğunu görmek için.
Spor gazetelerine bağımlı hayat süren Beşiktaşlılar için. İlk sayfada Şampiyon Beşiktaş yazısı altında kocaman bir sevinç fotoğrafı görmek için.
Vb ...

Ben ve biz ( benim gibi düşünen Beşiktaşlılar ) ? Beşiktaş'ı her zaman başarılı görmek isteriz. Yazının başında belirttiğim gibi şampiyonluğu bir Süreç - Sonuç ilişkisini olarak ele alırsak. Beşiktaş'ın hem süreci iyi idame etmesini hem de şampiyon olmasını isteriz.
Yarın ki Türkiye Kupası finali istediğim lig şampiyonluğun bir bakıma prototipidir. Tek mağlubiyetle finale kadar gelinmiştir. Bazı maçlara yedek ağırlıklı kadro ile çıkılmasına rağmen ortalama bir futbol oynanmıştır.

Şimdi önümüzde Türkiye Kupası final maçı ve 3 lig maçı kaldı. Eğer 4'de 4 yaparsak 2 kupa biraz daha anlamlı olur. Sancılı günler devam edecekse şampiyon olsak bile kimsenin pekde hatırlamak istemediği bir sezon olarak hafızalarda yer alacak.

Kupa Finali için bugün akşam İzmir'e doğru yol alıyoruz. Güzel bir İzmir yolculuğu ve güzel bir İzmir bizi bekliyor. Fotoğraf Final maçı için kısıtlı photoshop bilgisi ile bendeniz tarafından hazırlanmıştır.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

nostalji #1

Canım Kardeşim


\


Oyuncular
; Tarık Akan, Halit Akçatepe, Kahraman Kıral, Metin Akpınar, Adile Naşit ve konuk oyuncu olarak Kemal Sunal.

Yönetmen ; Ertem Eğilmez

Mükemmel Müzikler ; Cahit Oben


Türkiye Sinemasının benim için en önemli filmlerinden biridir. Hatta ve hatta Yılmaz Güney'in Umut filminden sonra Türkiyenin Toplumsal Gerçekçi Sinemasında yer alan 2. film olarak bile adlandırılır.


İşsizliği anlatmak için işsiz insanları gösterecek kadar basit bir şekilde anlatır dönemini. Ülkedeki Tv sevdasının birden yaygınlaşmasınıda sadece çatılardaki antenleri göstererek. Küçük çocukların hayallerini ya misketler ya Tv süsler. Abileri ise kolay para derdindedir. Alamanya sevdası sarmıştır dört bir yanı. Kanlarını satacak kadar çaresizdirler üstelik ... Misketler vardır bu filmde, gecekondu semti, çamurlu sokaklar, sobalardan tüten dumanlar.



Filmden kısa bir kesit hazırladım basitçe.









******************************************
Bu aralar eskilere çok sarmış vaziyetteyim. Film, Müzik, Foto hatta Anılar ...
Evde saklayabildiğimiz eskiler vardır, hafızalarımızda saklayabildiklerimiz.
E artık İnternet dünyasıda bir saklama kabı. O zaman burayada birşeyler birikterelim diye düşündüm.
( Ege'ye sormadan yaptık ama onun oralardan bir başlangıç yaptık )
Devamını getirebileceğim tek seri eminim budur.

10 Mayıs 2009 Pazar

Neşet Ertaş


Geçen cuma İstanbul'a giderken ön koltuğumda Neşet Ertaş ve eşi vardı. Uçak alana indi, herkes hareketlendi birden. Neşet Usta da üstteki bagajdan sazını almak için yeltendi. Bundan sonra bir kadın ile arasında yaşanan dialog aynen aşağıda aktarıldığı gibidir. Her hangi bir ekleme ya da abartı yoktur:)

- Aaaa gitar mı o?
- Hayır, Türk sazı.
- Aa çalıyor musunuz?
- Biraz...
- Ne güzel! Nerde çalışıyorsunuz, bizde geliriz birgün dinlemeye.
- Cemal Reşit Rey'de yarın konserim var, tek kişilik.

Bu dialogdaki mimikleri siz tamamlayın:)

+3


Maçı izlemedim bugün. İşten biraz geç çıktım. Kendimce bahane saydım bunu. Golü de ben izlemiyorken atınca, açmadım maçı. Geniş özetini az önce izledim.

Delgado'nun pası ve sonrasında Holosko'nun golü güzel. Yusuf'un direkten dönen topu, Bobo'nun karşı karşıya kaçırdığı gol olsa daha rahat olurmuş. Ama adı Beşiktaş, rahat lügatında yok. Yediğimiz gol çok kötü; izle, izle kahrol. Üzülmez sağolsun güzel asist yapmış. Tello, hareketlilik getirmiş. Kenarda oyuna başlamak yaradı belki de.

Gökçek'in meşhur parmağı yoktu. Onun yerine Aykut Kocaman'ın garip tavırları varmış. Her takım sahaya kazanmak için çıkmalıdır, basit bir madde olan bu ilke tabiki de değişmemeli. Her hangi bir iddiası olmayan Ankaraspor'un hocası Kocaman'ın mimikleri gayet enteresandı. Özer Hurmacı'nın da başını yedi, gözü aydın.

Kalan 3 hafta umarım bir an önce geçer. Zira çok yoruldum. Bu kadar dengesiz ruh hali nasıl toparlanır bilemem.

Şaka maka lideriz.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Sonunda Lider


Çok bekledik be abi.



Tarih ve maçın sonucunu atalım.
Ankaraspor 1 - Beşiktaş 4
09-05-09

Sonunu getirelim artık şu şampiyonluğun.

Sonbahar




Çok geç izlediğim, Sinemada izlemediğim için pişmanlık duyduğum, son 10 dakikasını defalarca izlediğim tek film. Bu filme yorum yapmak çok zor olur. Film ayrı güzel, filmin müzik albümü ayrı güzel. İzleyiniz- Dinleyiniz ...

8 Mayıs 2009 Cuma

İyi ki Doğdun Sarı Fırtına


Birgün doğru zamanda, doğru insanlarla umarım Beşiktaş'ta olacaksın.
Mutlu Seneler Sarı Fırtına

7 Mayıs 2009 Perşembe

10.000 Km Deplasman



Sezon başından beri gitmediğim maçlar aşağıda koyu olarak yazılmıştır. Ankaraspor maçında da tribündeki yerimi alamayacağım. Küsmek mi ? Haşa !

Ne çok deplasman gitmişim, ne çok yol katetmişim demek için yazmadım.
Vakit öldürmek için bir hesaplayalım bakalım diyerek giriştim.
Şimdiye kadar gittiğim deplasmanlar yaklaşık 7500 km'ye denk geliyor.
İzmir 'deki kupa maçı ve eğer gidebilirsem Ankaragücü maçı ile birlikte 10.000 km'ye doğru yol alıyorum.

Uğrunda 10.000 km'ye doğru.
Karşılıksız değil elbet.
Bu blogda hep söylediğimiz gibi ; sadece sahada Kara Kartalları görebilmek uğruna.


1. Yarı

Antalyaspor - Beşiktaş : 2-3

Beşiktaş - Konyaspor: 2-0

Trabzonspor - Beşiktaş: 0-0

Beşiktaş - Gaziantepspor: 3-0

İstanbul Bş. Bld.- Beşiktaş: 1-1

Beşiktaş – Hacettepe: 2-1

Gençlerbirliği - Beşiktaş: 1-3

Beşiktaş- Sivasspor: 1-1

Kayserispor - Beşiktaş: 1-0

Beşiktaş - Kocaelispor: 5-2

Bursaspor - Beşiktaş: 0-0

Beşiktaş - Eskişehirspor: 2-0

Fenerbahçe - Beşiktaş: 2-1

Beşiktaş - Ankaraspor: 1-3

Beşiktaş - Ankaragücü: 1-0

Galatasaray - Beşiktaş: 4-2

Beşiktaş - Denizlispor: 1-0




2. Yarı


Beşiktaş - Antalyaspor: 1-0

Konyaspor - Beşiktaş: 0-0

Beşiktaş - Trabzonspor: 1-1

Gaziantepspor - Beşiktaş: 0-3

Beşiktaş - İstanbul Bş. Bld.: 2-1

Hacettepe - Beşiktaş: 2-3

Beşiktaş - Gençlerbirliği: 3-0

Sivasspor - Beşiktaş: 1-1

Beşiktaş - Kayserispor: 1-0

Kocaelispor - Beşiktaş: 1-3

Beşiktaş - Bursaspor: 0-0

Eskişehirspor - Beşiktaş: 0-2

Beşiktaş - Fenerbahçe: 1-2