30 Temmuz 2009 Perşembe

8 Numaralı Formasıylaaaa....


Takımı dün akşam beğendim. Geçen seneye nazaran daha derli toplu, ayağa pas yapan, sert oynamaktan kaçınmayan ve kondüsyonunu 90 dakikaya iyi yayan bir takım vardı. Önümüzde uzun bir sezon var ve çok konuşacağız takımı.

Oyuna girmesini bekledim sabırsızlıkla, birkaç dakikada olsa görelim sahada diye. Tekrar Beşiktaş forması ile görmek çok duygulandırdı beni. Umuyorum ki Nihat bu sene bize çok şey katacaktır. Sadece futbolu ile değil, her anlamda.

Hoş geldin yuvana evlat, ah bir de frikik gol olsaydı. Neyse sene içinde atarsın:)

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Sensiz Geçen Günlerin...


Ne zaman aklıma düşse hep aynı yerde takılı kalıyorum. Çıkamıyorum işin içinden, çıkalacak bir yanı da yok gerçi.

Ne olurdu sanki Beşiktaş'ı bir kez daha canlı izleyebilseydi, çok da yaklaşmıştı üstelik. Nasıl şafak sayıldığını anımsıyorum, herkes de bir heyecan, geliyor be hakikaten geliyor diye konuşmalarımız. Sonra duyuyoruz ki O'nda da varmış büyük bir heyecan, sabırsızlık.

Çok güzel olacak bu sene, "Bir Baba Hindi" nasıl yapılırmış gösterecek cümle aleme, Gündoğdu'yu beraber söyleyeceğiz.

Ah olmadı be Mehmet abi...Kara Temmuz'un başrolünde sana da yer verildi. Çok yaktın canımızı, öyle ki sızısı geçmek bilmiyor.

Senden sonra da her şey hızla kötüye gitti Mehmet abi. Biz emanete iyi bakamadık, hakkını veremedik. Ah canım abim affet sen bizi.

Ruhun şad olsun, Vedat abimize de iyi bak.

24 Temmuz 2009 Cuma

Çok Özledik Be Abi !


''Güneş mi diyeyim düş mü diyeyim
İsyan mı diyeyim öçmü diyeyim
Yeni bir dünyaya göç mü diyeyim
Nasıl anlatayım hasretim seni
''



22 Temmuz 2009 Çarşamba

sakallı ve gülen adam

''vedat kaptan oyundan çıkıp yerine quaresma girdi. taraftar çılgınlar gibi quaresma diye bağırıyor. vedat kaptan kale arkasında ki tribünde kendisini alkışlayan bir avuç taraftara selamını gönderiyor''

şu an yaşadıklarımız böyle bir kurgu işte. sahada olabilecek hali bundan farksız değildir.
vedat kaptan'ın futbolculuğunu pek tabi izlemedim. ama çocukluğuma dair beşiktaş ile ilgili hatırladıklarım arasında babamdan sonra hürriyet gazetesinin beşiktaş haberlerini ve vedat okyar'ın köşe yazısını okuduğumdur.

sonraları öncelikle hürriyet gazetesini okumayı bıraktım ardından gazete okumayı. vedat okyar ismi ile alakam sadece vedat okyar bak böyle böyle yazmış diyen babamdan duyduklarımdır.
pek tv lerde izlemişliğim yoktur. benim hafızamda ki vedat okyar, köşe yazısının hemen üstündeki küçük fotosunda sakallı ve gülen halidir.

babamın en sevdiği yazar babamla aynı hastalığa yakalanmıştı. ve o illet hastalığı ben hiç iyi anmıyordum. vedat kaptanla ilgili konuşmaya çekiniyor, içimden umarım ters köşeye yatırır diyebiliyordum sadece.

yoğun bakıma alındı haberi ile birlikte benim bütün umutlarım tükenmişti. dillendiremiyorduk yine de bir umutla. doktorların bile o süreçte söylediği tek şey '' belki bir umut'' tur çünkü.
o bir umutu hep canlı tutsakta yüreğimizde, kazanan taraf hep karşı takımdı.

töreni öncelikle kulüp binasındaydı. süleyman seba'yı karşılayıp elini öperken recep çetin'i görüyorsunuz. sonrasında bu sene de vedat abi için şampiyon olacağız diyen demirören'i. paralel kurgu aynı mekanda sadece 10 dakika içinde gerçekleşiyor. kulübün dününü ve bugününü görebiliyorsunuz.

modern zamanların yaslı zamanları gittikçe kısalıyor dese de birileri modern zamanlara hapsolmamıştır herkes. bizim alfabemizde V harfi vardır, bazıları V'leri çabuk geçip alfabelerine Q'ları eklemiş.

bir bir gidiyor güzel beşiktaşlılar. eski zamanları anarken rahmetli sözcüğü pek bir revaçta şimdilerde.

sakallı ve gülen halinle hatırlayacağım güzel insan, en güzel yıllarını yaşadın beşiktaşın,
en güzel yıllarını gördün. bugünleri ve bizim bile kestiremediğimiz geleceğin beşiktaşını görmemen adına teselli oluyorum sadece.

,,,

forza'da transfer dedikoduları toplamda 800 küsur sayfa konuşan arkadaşlara buradan sesleniyorum.

çok güvenilir bir kaynaktan aldığım bilgiye göre Beşiktaş Quaresma ile anlaşmış.
hadi forzada link verin. Altına yorum yazın abi kaynak tam olarak nedir diye ?

,,,

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Hoşçakal Kaptan


Temmuz şartlanmış, kapıda bekliyor her sene sinsice. Alıp gidiyor çok sevdiğimizi. Bu sefer Kaptan'ı götürdü. Güzel Beşiktaşlılar'dan biri daha aramızdan ayrıldı.

Seni izleme fırsatını elde edemedik; ancak bilme fırsatı da çok güzeldi.

Kaptan kere Kaptan...Büyük Beşiktaşlı...Tek tesellimiz son defa şampiyonluğu görmüş olman.

Çok özleyeceğiz, ruhun şad olsun, ordaki tüm Siyah-Beyaz'a selam et.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Üzerimden Eksilmesin Beşiktaşım'ın Gölgesi


Gün içerisinde nete girme şansım olmadığı için genelde telefon aracılığıyla öğreniyorum gelişmeleri. Akşam eve geldiğimde -varsa bir hareketlilik- okuyorum, akabinde sinirleniyorum. Çoğu kişi biraz sakinleşmişken, ben yeni sinirlenmiş oluyorum.

Kapalı'nın tavanındaki rezaleti de Marmara'dan öğrendim. Öğrendiğim andan beri kendi kendimi yerken, fotoğrafı az önce görmemle kahroldum. Geçtiğimiz sezon içerisinde Fenerbahçe tribünlerinde açılan Telekom pankartı ve dağıtılan ücretsiz kontörler, Galatasaray'ın stad ismi konusunda Telekom ile varmış olduğu anlaşma sonrasında acaba biz neresinden buluşacağız diye düşünmüştüm. Rakiplerimiz bunları yaparken, bizim zeki!! ve de kıymetli!! başkanımız geri kalamazdı. Kalmayacağını da an itibariyle kanıtladı bizlere.

Ne zaman Kapalı'ya girsem, ilk yaptığım iş tavana bakmaktır. O manzara her daim huzur vermiştir bana. Ve akabinde gelen tebessüm hiçbir zaman kontrolümde olmamıştır. O çatının altında olmak bambaşka bir duygudur. Şimdi ise O'nu anlamsız şekilde çirkinleştirmeye yönelik bir girişim var.

3 kulübün başkanları sponsorları gitgide koyunlarında beslerken hep aynı cümleleri söylüyorlar. "Kulüplerimizin gelişimleri ve kalkınmaları için bu anlaşmalar şart; Avrupa'daki rakipler ile boy ölçüşebilmek, yarışabilmek için şart..." Kurdukları cümleler birbirinin aynı, altı boş, devamı yok. Sürekli belli bir eksen etrafında dönen yuvarlak cümleler.

Avrupa'daki rakipler ile yarışabilmek veyahut kulübün gelişmesi için maneviyattan, taraftar için mühim olan değerlerden vazgeçerek gelecek olan paranın kuruşunu ve başarının b'sini istemiyorum. Atılan bir golden sonra deli gibi sevinirken, kafamı yukarıya kaldırdığımda o çirkin yazıyı görmek istemiyorum. Kahrolduğum bir maç sonrasında offf diye isyan ederken, gözlerimi yukarıya diktiğimde bana huzur veren " Beşiktaş" yazısını görmek istiyorum. Sadece Beşiktaş...

Telekom ve Avea Tamam, Nerede Türkcell ve Vodafone


Kapalı'da kutunun her iki yanına yani locaların üstüne Telekom ve Avea reklamları yerleştiriliyor. Avea şu an yapım aşamasında. Bittiğinde Türk telekom , Beşiktaş , Avea şeklinde bir görüntü çıkacak ortaya. Beşiktaş yazısı orada eğreti duracak. Ne olur orayada reklam al yönetim. Vodafone veya Türkcell mükemmel olur mesela.

17 Temmuz 2009 Cuma

Bize Özel!

Bir süredir yazmak gelmiyor içimden. Lig 2 kupa ile bitince "oh, mis gibi bir dönem geçiririz şimdi" diyordum. Pek umduğum gibi olmadı. Hoşuma gitmeyen tonla şey oldu, yalnız olmadığımı da gördüm. Bu dönemde de yazmak yerine okumayı tercih ettim genelde. Geride bıraktığımız sezonun maçlarını izledim bir tekrar, daha eski maçları izledim, bolca gaz verici video izledim. Dolu dizgin yeni sezonu beklemeye koyuldum.

Bu gece formaları da göreyim, şenleneyim istedim. Fena bozuldum. Yakından görünce fikrim değişir mi bilmiyorum. Cola Turka yazısı o kadar kötü ki, korsan gibi duruyor. Adidas ilk senemiz olduğu için bize özel tasarım yapacak deniliyordu. Bu mu tasarım diyorum. Bunu kim çizdi, kim onay verdi gerçekten merak ediyorum. Mümkünse tanışmak isterim, maaş veriyorlar bir de bunu çizene.

Kombinasyonundan harikalar çıkarabilinecek en güzel 2 renki bu denli kötü kullanmış olduklarına şaşıyorum. Çok heveslenmiştim.

Yok foto falan, kızdım.

09-10 Sezonu Formalarımız



Adidas dedik, çubuklu dedik ama beklentilerimizle alakası olmayan tasarımlarla karşı karşıya kaldık. Takım tünelden çıkınca ilk formayı görünce heyecan başlar. Çubuklu forma o heyecanı yine fazlasıyla yaşatır ancak baklava dilimli forma ve üzerinde pençeden başka herşeye benzeyen çizgilerin olduğu beyaz forma için aynısını söylemek çok güç.

Hakan Aksoy 20 gün kadar kısa zamanda bu tasarımları gerçekleştirdiği için Adidas'a teşekkür etmişti. Adidas bu tasarımlar için 20 gün bile uğraşmamıştır.

Yumruklar Havaya


Bir arkadaşımın arkadaşının oğlu. Her ne kadar nevresimi civcivli olsa da kendisi tam bir Yavru Kartal.

"Umarım İbrahim Üzülmez gibi olurum"


Bu sözler yeni transferimiz Erhan'ın röportajından. Deli İbo idol olmuş haberimiz yok.
Röportajın tamamı burada.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Çarşı Şampiyonluk Kutlaması

- Pankartlarla Kuruçeşme Arenanın dört bir yanı süslenmişti. Dört bir yanı diyorum çünkü denizde bile pankart vardı.






-M.J için bu sefer gerçekten birşeyler yapıldı.

-Pankartımız orada yerini aldı. Baya bir insan foto çektirdi. Hatta bizde foto çekilmek istedik ama sürekli önünde foto çektildiğinden fırsat bulamadık.


- Demirören'in konuşmaları orada bulunanları o an için coştursada '' 2 kupayı ben değil takımımız ve siz kazandınız'' dışındaki söylemleri anlamsız ve boştu.

- Taraftar ciddi ciddi Quaresma diye dakikalarca bağırdı. O an da sahnede konuşma yapan İsmail Ünal önce ne olduğunu anlamadı. Daha sonra bu isteği başkana ileteceğini söyledi.
İsmail Ünal futbolcu siparişinde bulunacak yani başkandan. Komik .

- Kıyıya yaklaşan bir tekneye sahilden atlamayan fenerli diye tazahurat yapıldı. Abimizde atladı boğazın serin sularına.

- Demet Akalın, Şebnem Bal ve Alex, Kuruçeşme'ye yakışan sanatçılar olabilir ama bana göre o geceye yakışmadılar.

- Kazım Kanat'ın oğluda geceye katılmıştı. En anlamlı konuşmalardan birisini yaptı. Babasının kanser sonrası Beşiktaş'a koşuşunu büyük bir gururla anlattı. Üzerindeki Beşiktaş formasının sırtında Kazım Kanat yazıyordu.

- Eşber abi ( Eşber Yağmurdereli ) Beşiktaş kazanında Barış kazanır gibi çok güzel sözler söyledi.


- Vedat abi ( özdemiroğlu ) köprüyü işaret ederek kitabından bir şiir okudu. Aslında çok anlamlıydı şiir ama hem Vedat abinin vücuduna karışan alkol oranının yüksek miktarda olmasından hem de taraftarın kendisini çok tanımamasından olsa gerek gereken ilgiyi çok görmedi. Sabri Dino'nun şiirini okumuştu kendi kitabından.


- Adnan Bostancıoğlu - Cem Dizdar - Erdoğan Aktaş gazeteci olan konuşmacılardı.
Cem Dizdar yine kendine yakışan konuşmayı yaptı. ''Avrupa'da başarı felan istemiyorum. Başarılarla büyümedim ben. Kazanınca herşeyi kazanmıyoruz ama kaybedince hiçbirşey kaybetmiyoruz'' dedi.

- Eski futbolcularımızdan biri ve Fabian ile foto çektirdim. Tello'nun türkçesinin Ekrem'den daha iyi olduğuna kanaat getirdim.






-Ferrari ve Zapo'nun gecede olması enteresandı. Zapo içip içip kavga çıkarır diye beklemedim değil. Ben olsam çıkartırdım.

- İsmail Ünal'ı Mustafa Denizli jeepiyle götürdü . Pascal ise geceye mazeret bildirerek gelmedi.

Beşiktaş Magazin haberleri bu gecelik bu kadar.

10 Temmuz 2009 Cuma

Asla Pes Etme!


Kaptan pes etme, lütfen pes etme...

Senden kötü haberler geliyor, iyiye çevir alayını.

Temmuz, bizden çok can aldın. Bu sefer yapma.

Lütfen...

Şükrü Gülesin


Kornerlerin Kralı " Şükrü Gülesin "...

İzleme fırsatımız olmadı O'nu da. Ve şu dönem ile kıyaslayınca sanırım o zamanlarda ki gibi oyuncular hiç olmayacak. Baba Hakkı, Voleci Şeref, Recep Adanır...Nicesi... Şimdilerde eskiyi andığımızda nasıl çekip gittiklerini, nasıl parayı tercih ettiklerini konuşuyoruz. Endüstri işin içine girdi gireli bayrak adamlar birer birer yok oldu.

Şükrü Gülesin'in ruhu şad olsun.

" Romanya ile Milli maç oynadık.Maçtan sonra kebapçı Sait'in otosu ile yurda dönüyoruz. Şipka dağında bir sise yakalandık. 5 km süratla saatlerce dağı aşamadık. Dağ bitti. Gece Zagora'ya geldik. Kendimizi bir otele attık. Bİr odada ben ve kebapçı Sait iki kişilik bir yatakta yatıyoruz. Aynı oda da Şükrü Ağabey tek yatakta... Sabah karşı gir gürültü ile uyandım. Baktım yerdeyim. Öbür tarafta Sait yerde yatıyor... Şükrü ağabey tekmelerine yerde devam etmek istiyor. Gür sesi ile bağırıyordu; "Bir notadan horlayın ulan...Şaşırıyorum.Uyuyamadım!..."

" Şükrü Gülesin kornerden direk kaleye attığı 33 gol ile Dünya Kornerler Kralı olmuştu.B rezilyalı rakibi ise ancak 32 gol attığından, rekorlar kitabına Şükrü Gülesin geçmişti. Ben, Şükrü ağabeyinin liglerdeki 33 korner golünden dördünü izledim. Birkaç futbolcunun ise birer golünü görmüştüm. Gençlerbirliği'nden Zeynel, Dünya Karması'nda ilk oynayan futbolcumuz İsa gibi... İşin hoş tarafı Şükrü Gülesin bu gollerinden birkaçını Fenerbahçeli Cihat Arman'a atmıştı. Cihat, üç direk arasındaki en iyi kaleci idi. Hiç unutmam İnönü Stadı'nda benim önümdeki kornerden deniz tarafındaki kaleye Şükrü ağabey atış yapmış. Uzak direk dibindeki Cihat Arman, biraz çıkar çıkmaz golü yemişti. Şükrü Gülesin böyle bir golü gene Cihat Arman'a attı. Başbakanlık Kupası'nda, Şükrü korner çekiyor. Uzak direğe giden toplara, Kaptan Baba Hakkı fırlar, kafaya çıkardı. Hakkı Yeten, pozisyonu kaçırmak istemiyor. Fırlıyor, sıçrıyor, topa kafa vuramıyor. Çünkü top içeri girmiştir. Baba Hakkı kafasını direğe çarpmıştır.Ş ükrü Gülesin kornerden attığı golün sevinci ile kaptanını kucaklamaya gittiğinde, sert bir sesle aldığı yanıt şudur; "Şu golleri doğru dürüst at oğlum, beni sakatlayacaksın..."

7 Temmuz 2009 Salı

Ve Kapalı'da

Pankartımız yerini aldı. Rüzgara ne kadar dayanır bilinmez ama şu vakitlerde kapalıya en yakışan pankart ancak bu olurdu. Görenler Çarşı yine yapmış yapacağını diyecek, Olsun.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

BLACK


2005 yapımı bir Bolywood filmi. Son bir kaç ayda Slumdog ile başlayan ve burda da yazdığım Amal ile devam eden Bolywood serüvenimin 3 filmi. Her ay bir tane Bolywood izlemek şart oldu artık.

Michelle isminde doğuştan kör ve sağır olan bir kız çocuğu vardır. Ailesi oldukça elverişli koşullara sahip olmasına rağmen çocuklarının hastalığına çare bulamadıkları için sıkıntılı günler geçirmektedirler. Debraj Sahai ise kör çocukları eğitmeye kendini adamış biraz aykırı bir öğretmendir. Michelle'nin ailesi çocuklarını eğitmesi için Debraj'ı özel olarak tutarlar. Şu kısa tanımla filmin kabaca gidişatını tahmin etmek pek zor olmasa gerek.



Bazı filmlerin finalinden çok gidişatıdır kendisine bağlayan, işte bu filmden onlardan biri.
Metanetli bir yol. İlk raunddan kaybedenin son raunnda da bir anlamda kaybettiği ama kavgada rakibine öğrettikleri. Yılmak, savaşmak arasında gidip gelen.

Bir başarı öyküsü izlerken sonunda keyiflenebilirsiniz. Ancak filmin finalinde bu başarıya asla sevinemiyorsunuz. 2 saatlik filmde zaman zaman aşırı dozda dram barındıran sahneler mevcut.
Filmi daha fazla dramatize edip baltalama girişiminde bulunmamış yönetmen. Herşeyi tadında bırakmış ama filmin uncut halinin 3 saate yakın olduğunu tahmin ediyorum.

Oyuncuğun abartı olmadığı filmde görüntü ve kurgu kalitesi teknik olarak üst seviyede.
Müzikler sadece olması gereken yerlerde. Böyle bir filmi Çağan Irmak çekse 4 tane soundtrack albümü çıkartırdı galiba.


''Herkes alfabeye a-b-c-d-e'den başlar sen s-i-y-a-h'den başlayacaksın''
'' Her düştüğünde daha yüksek zıplayacaksın''
'' Karınca dağa tırmandı, kaplumbağa çölü geçti ve ben ... ''


Filmin başrolündeki öğretmen karakterimiz Michelle'nin deyimiyle ''Ö'' Debraj Sahai, Hint Sinemasının en önemli aktörlerinden. Black filmiyle oldukça ödül kazanan aktör aynı zamanda Slumdog'da helikopteriyle Jamal'ın o tualet sahnesinde uğrunda çamura ( ! ) battığı Amitabh Bachhan'ın ta kendisi.

Michelle'nin gerek çocuk karakteri gerek filmin büyük bütününde olan karakteri Rani ablamız kör ve sağır karakterini oldukça iyi canlandırmış.

Filmin İ.M.D.B puanı 8.0 ve 19 tane ödül aldığınıda not düşelim. Bununla birlikte böyle bir filmi 4 sene geç izlediğimden dolayı ne kadar kendimi yadırgasamda Amal ve Black gibi keşfedilesi ne Bolywood filmler vardır acaba ? diye merak etmiyorda değilim.


5 Temmuz 2009 Pazar

Siyah-Beyaz










Nicolas Evarsite, Siyah-Beyaz çekimler yapmış . Hası, doğalı en yukarıda zaten. Renkli çekse ne farkeder?...

3 Temmuz 2009 Cuma

Transferlerimize Zoom ve Geniş Açı'dan Bakış


Futbol sezonunu şampiyonlukla bitirdikten sonra kendi adıma yorucu geçen bir seneyi '' en sonunda bitti'' diye yorumlamıştım. Gülüp eğleneceğimiz bir transfer sezonu beklerken, Şampiyonlar ligine direk katılacak olmamız ve geçen seneden bir hatıratımız bulunduğundan taraftarın çok doğal olarak beklentileri yükseldi. Güzide spor basınımızda hergün ana sayfasından atmaca haberlerle buna çomak tutmaktan eksik kalmadı.

Sezon bitmeden ismi geçen Fink ilk transferimiz oluyordu. Ernst iyi çıktı bir Alman daha alalım mantığıyla bonservesi elinde olan Fink'i tranfer etmek yönetimin en anlamlı hareketiydi. Genelde bonservis parası olmadı imza parası saçmak yönetimin alışagelmiş tranfer politikasıydı ama bonservis vermeden oyuncu almak yeni yeni akıllarına geliyordu. Cisse'ye emekleri için bir teşekkürü borç biliriz. Ama Ernst ile yükselen futboluyla Cisse'yi hatırlamaktansa Ernst öncesi Cisse'yi hatırlamayı yeğlerim. Ernst yanındakinin oyununu pozitif yönde etkileyebilmiştir ama Cisse Ernst öncesi öyle birşey yapamamıştır. Ernst'in yanına şimdi kimi koyarsan koy Fabian abimiz Din,Dil,Irk ıyrımı yapmadan yine yanındakinin futbolunu etkileyecektir.

Tranfer sezonunun ilk ismi Erhan; gelecek vaad eden ve bu vaadini kadroda ilk 11 garantisiyle iliştiren Aydın Karabulut'la takas edilerek gerçekleştirildi. Aydın'la ilgili düşüncelerim bu blogun ilk postlarından biri olmaktadır. O günden bugüne çok şey değişmediği için gitmesi çok üzücü değildir. Ama yeteneklerini inkar etmemek gerekir. Umarım iyi bir yerlere gelir, kafasındaki takıma gideceğini pek düşünmesemde.

Serdar Kurtuluş ve Gökhan Zan henüz takımdan gitmemişti Erhan transfer edildiğinde. Kadroya yedek oyuncu aldığımız görüşü biraz baskındı. Şimdi oradaki tek rakibi ileriye çıkışlarında tehlikeli olduğu kadar kadar orta açma konusunda ise Deli'nin yolunda ilerleyen Ekrem Dağ. Sahadaki savaşçı futbolu ile her zaman Beşiktaş'ın kadrosunda kendisine yer bulabilecektir. Sağ açık oynadığı zamanlarda daha faydalı olduğuda gözükmüştür ama Nihat-Holosko-Serdar Özkan varken bu sene orada oynaması imkansızdır. En iyi ihtimal Erhan ve Ekrem'in sağ bekte dönüşümlü oynayacağıdır. Bu bakımdan Erhan tranferi kağıt üzerinde iyi bir transferdir. Ama Beşiktaş'ın kalesi deniz tarafındaki kale ise kapalının gözünün önünde olan sağ kanat oyuncularımızdır. Orayı koridor gibi kullananları severler koridor gibi kullanılmasına izin verenleri değil. Örnekleri bolca mevcuttur.

İsmail Köybaşı ve Rıdvan transferi bir gecede gerçekleşti. İsmail ile uzun zamandır ilgilendiğimiz zaten medyada yer alıyordu. İbo'nun yaşı hatısı sayılır eli öpülecesice bir rakama ulaşmıştı artık. Bu sefer oldu dediğimiz sol bek tranferimiz 3 maçtan fazla dayanmıyordu Üzülmez'in tecrübesine. Ne sol bekler üzdü bir tek kendi üzülmedi orada Deli. İsmail'in oynayacağı bölgede kendine en yakın oyuncular stoper olarak Sivok-Ferrari ( büyük ihtimal ) önünde Tello, önliberoda Ernst, Fink, kalede Rüştü. Hepsi kalitelerini ispatlamış oyuncular. İsmail burada kendine güvenerek ya yerini garantiler ya da ''yedek kulübesinden Üzülmez''i izleyen Sol bekler 10'' olarak serideki yerini alır. Bu sefer olacak diyerek içimizi ferah tutmak şimdilik en iyi seçim.

Rıdvan ile ilgili şimdiye kadar hiçbir duyumum yoktu çoğunluk gibi. Karşıyaka taraftarı bir arkadaşıma transfer ettiğimizi söylediğimde şaşkınlığı beni meraklandırmıştı. Rıdvan için birçok teklif gelmesine rağmen kulübün satmaya yanaşmadığını bu transferin ancak borç batağında olan Karşıyaka kulübünün nakit para ihtiyacını karşılamak için gerçekleştirebileceğini söylüyordu. Ümit nilli maçlarda izlediğim kadarıyla ileriye bindirmeleri, kısa ve uzun pasları oldukça başarılı. Fizik ve en önemlisi mental olarak eksiklikleri var. Asli görevi olan kademedeki ilk müdahaleleri yeterli değil ve özgüven fazlasıyla mevcut olduğundan çok basit hatalar gerçekleştirebiliyor. Bu haliyle Ekrem'i andıran bir futbol stili var diyebiliriz. Bu sene ilk 18'de kendine yer bulamaması ve sadece Türkiye kupası ilk grup maçlarında oynaması yüksek
ihtimal. Bekleyip göreceğiz. Yanılıyor olmam beni sevindirir.

Adı Ferrari tranferi Düldül. Ege bu akşam telefon edip Ferrari'yi almışız neden haber vermiyorsun dedi. Bir haftada bu adamı 3 kere aldık diyebildim. Ferrari ismini basına erken sızdırmakla hata etmiştir yönetim. Olası bir transferin gerçekleşmemesi durumunda bir hayal kırıklığı yaşanacaktır. Ben bile Pes oyununda aldım hemen Beşiktaş'a arkadaşı. Gelmezse bir daha çıkartamam kadrodan. İlle de İtalyan stoper olsun ister çamurdan olsun görüşü gayet hakimdir. Sivok ve Zapo ile altın suyuna batırılmış stoper transferini gerçekleştirdik. Ferrari ile altın bir transfer gerçekleştireceğiz. Burada lafı geçmişken Zapo'ya değinmek lazım. İlk geldiği günlerdeki performansı önceki senelerden gözü körelmiş Beşiktaş taraftarının gözünü boyamadı desek yalan olur. Zapo ile ilgili en erken teşhisi koyan Stalker arkadaşı buradan kutlamak gerek. Sivok iyi ama arkadaşları kötü tadında Zapo'yu beğenmediğini çok öncelerden dile getirmişti.
Zira Metalist maçındaki kötü oyunu kafamızdaki Zapo'nun koca bir yalan olduğunu bize göstermişti. Ama ah o gollere sevinmesi, yedek kulübesindeki halleri yok mu ? İnsan ona üzülüyor işte. Ferrari - Toraman ya da Ferrari - Sivok her türlü iyi ikili olacaklardır. Ferrari'li Toraman ligde iyi işler çıkarma ihtimali yüksek ama CL'de hafif kalır.

Delgado'nun ameliyat nedeni ile sahalardan uzak kalması bir transfer daha gerçekleşebilir hissi uyandırıyor. Şu anda ki kadro ile Delgado beklenebilir. Delgado her sakatlandığında oraya bir adam alırsak çıkılmaz bu işin içinden.

Nihatla ilgili gerekli postları atmıştık. İnanıyorum ki çok şeyi değiştirecektir. Serdar Özkan'ı şu takıma tekrardan kazandırması bile ihtimaller arasındadır. Denizli'nin Nihat'ı nasıl kullanacağı ise muammadır. Sağ açık, forvet arkası, forvet . Nihat'ı çeşitli varyasyonlarda izlemeye hazırlıklı olunuz. Nihat orada oynar mı kardeşim içerikli köşe yazılarınada !

Nihat keşke geri gelse, Carew'i satmayacaktık adamım gibi temenni ve pişmanlık belirten sözleri 2 sene sonra Bobo için kullanmamak için; Süper lig hiç Bitmesin Bobo hiç gitmesin ...

Transferde bu sene izlenilen olumlu adımlarda Denizli'nin etkisi olduğunu düşünmemek imkansız. Tabi transferin son gününe kadar sağ kanada bir adam daha tranfer yaparlarsa ya da bir orta saha oyuncusu alıp aslında biz onu sol kanat oyuncusu diye aldık derlerse, Denizli'nin transfer üzerindeki etkisi isimli tezimizi çürütebilir yönetim.

Gece gerçekleşen transferler bu senenin modası. Ayık kalın sayın Beşiktaşlılar ...

2 Temmuz 2009 Perşembe

Sivas'ın Işığı Hiç Sönmeyecek


Ucu göğe dayalı
bir merdivendi zaman
beklediler basamaklarında
çıkmadı hiçbiri yukarı
beklediler kaygıları suskun

sona ermişti de konuşmaları
birkaç sözcüktüler geride kalan
birbirinden ayrılarak her biri
dağılmışlardı basamaklara
ellerinde bekleyişin önlemi