18 Temmuz 2009 Cumartesi

Üzerimden Eksilmesin Beşiktaşım'ın Gölgesi


Gün içerisinde nete girme şansım olmadığı için genelde telefon aracılığıyla öğreniyorum gelişmeleri. Akşam eve geldiğimde -varsa bir hareketlilik- okuyorum, akabinde sinirleniyorum. Çoğu kişi biraz sakinleşmişken, ben yeni sinirlenmiş oluyorum.

Kapalı'nın tavanındaki rezaleti de Marmara'dan öğrendim. Öğrendiğim andan beri kendi kendimi yerken, fotoğrafı az önce görmemle kahroldum. Geçtiğimiz sezon içerisinde Fenerbahçe tribünlerinde açılan Telekom pankartı ve dağıtılan ücretsiz kontörler, Galatasaray'ın stad ismi konusunda Telekom ile varmış olduğu anlaşma sonrasında acaba biz neresinden buluşacağız diye düşünmüştüm. Rakiplerimiz bunları yaparken, bizim zeki!! ve de kıymetli!! başkanımız geri kalamazdı. Kalmayacağını da an itibariyle kanıtladı bizlere.

Ne zaman Kapalı'ya girsem, ilk yaptığım iş tavana bakmaktır. O manzara her daim huzur vermiştir bana. Ve akabinde gelen tebessüm hiçbir zaman kontrolümde olmamıştır. O çatının altında olmak bambaşka bir duygudur. Şimdi ise O'nu anlamsız şekilde çirkinleştirmeye yönelik bir girişim var.

3 kulübün başkanları sponsorları gitgide koyunlarında beslerken hep aynı cümleleri söylüyorlar. "Kulüplerimizin gelişimleri ve kalkınmaları için bu anlaşmalar şart; Avrupa'daki rakipler ile boy ölçüşebilmek, yarışabilmek için şart..." Kurdukları cümleler birbirinin aynı, altı boş, devamı yok. Sürekli belli bir eksen etrafında dönen yuvarlak cümleler.

Avrupa'daki rakipler ile yarışabilmek veyahut kulübün gelişmesi için maneviyattan, taraftar için mühim olan değerlerden vazgeçerek gelecek olan paranın kuruşunu ve başarının b'sini istemiyorum. Atılan bir golden sonra deli gibi sevinirken, kafamı yukarıya kaldırdığımda o çirkin yazıyı görmek istemiyorum. Kahrolduğum bir maç sonrasında offf diye isyan ederken, gözlerimi yukarıya diktiğimde bana huzur veren " Beşiktaş" yazısını görmek istiyorum. Sadece Beşiktaş...

Hiç yorum yok: