29 Eylül 2009 Salı

Kısa Kısa

- Rıza Çalımbay'a pankart açanlar aynı Rıza Efendiye minnattar oldular bu haftasonu. Hayat ne kadar tuhaf demi didim kendi kendime. O pankart gün gelip böyle müsait yer bulur kendine.

- Cm2010'da Beşiktaş'la bir başlangıç yaptık. İlk sezonda 2 kupa alarak ile Denizli kadar başarılı oldum sayılır. Yıllardır Fifa serisi devamında Pes oynamayı tercih etmiştim. Takımı şampiyon yapmak zor değil ama alınan bir beraberlik sonrası yönetimin dırdırını çekmek, oynatmadığın futbolcunun nazıyla uğraşmak çok kasıyor beni.

- PS2'den Psp'ye geri dönüş yaptık. Daha da bırakmam sanırım.

-Ligi dışarıdan takip ettik bu hafta sonu. Daha 7. hafta sonu sonu olmasına rağmen tansiyon gırla yüklsemiş durumda. Benim için ise daha ferah bir gözlem imkanı verdi. Çok eğlenceli züper ligimiz var yahu. Yorumcuların ise tadından yenmiyor.

- Acun Devler ligi diye bir proje yaratmış. Eski futbolcular kurdukları kadrolarla bir lig oluşturuyorlar. Sergen'in kadro başarılı olsun, Pascal'ın kadro gönüllerin şampiyonu olsun. Mecnun gibi konuştuk gönüllerin şampiyonu felan ama öyle.

- Ne varsa Siyah beyaz filmlerde var. Bertolucci izledim az önce. Yemişim devamlılık hatalarını, izletiyor kendini işte.

- YemekSepetinden yıllardır yemek söylerim birkere hediye çıkmadı. Aynı yerde çalıştığım bayan arkadaşım aradı bugün. Gülerek açtı telefonu, yemek sepetinden yine hediye kazandım diye. Bu 4 ya da 5. hediyesi. Dört bir yanım talihsizlik hikayeleri.

- Ömer'in blogda Beşiktaş'lı bloglara göz atarken yeni bir tanesine denk geldim. Bannerimizi çalmış. Eğer bu satırları okuyorsan sana bir banner yapabilirim kara kartal kardeşim.

- Bayramın karesi ya da kare ası; Aziz, Sinan, Levent, Arda. Önümüzdeki bayram kontra bekliyorum. Adnan, Demirören, Kızıl ve Tuncay.

- Fd'nin yazı sonlarında sevdiği gibi severim seni Beşiktaşım.
Ama onun gibi de küsmem asla. Bilirim çünkü küsülemez sana, gidilemez bir yere. Adnan Bostancıoğlu'dan sonra Fd'de tekrar başladı Beşiktaş yazmaya. İkisi de küsüp gitmiştiler. Hayırlı olsun.

22 Eylül 2009 Salı

Beşiktaşım Benim...#5 ( 2 Mart 2003 Beşiktaş - Göztepe )



100. yılın en güzel maçlarından biri. Kutlamaların da başlangıcı olan bu maçta, Şeref Görkey yaşayan en yaşlı Beşiktaşlı futbolcu olarak 100.yıl meşalesini yakmıştı. Feyyaz'ın kolunda ne de güzel görünmüştü.

Her 2 devrede sahaya farklı formalar ile çıkılmıştı. Mest olmuştuk adeta. Herkes gol atmıştı.Hani bize şans verseler, bizde atardık:)

Pascal'ın 3 kişiye diklenmesi, İlhan'ın harika golü,Kapalı'nın locasız güzel hali, Halkın Takımı pankartı.Güzeldi vesselam.

Özledik be Beşiktaş...

Arşive katmak isteyenler için:

Beşiktaş-Göztepe(2002-2003)

20 Eylül 2009 Pazar

to be continued... Daha beteriyle



Teknik-taktik yazacak pek Beşiktaşlı yoktur bu maç sonrası. Takım sonuca gidemiyor. Ligin 6. haftası ama hala takım şablonu belli değil. Maç öncesi hangi sistemle çıkacağımız merak ediyoruz. Hangi süpriz oyuncuyu nerede izleyeceğiz diye konuşuyoruz. Neden  ? Çünkü Denizli diye bir hocamız var. Taraftar içten içe eleştirsede tribünde hakkında tezahurat yapmaktan çekiniyor. 2 kupa sayesinde taraftarın sevgisini kazanmadı ama saygısını kazandı.

Tribün çatmalıydı birine. Numaralının bastırmasıyla demirören aldı nasibini. Kısa süreli tezahuratlarla.
Neden ? Çünkü takım kaybetti. Takım gol atamıyor. İki renkli takımın epey gerisinde kaldık diye. Taraftarın kıstası ligdeki konum. Tabata 3 gol atsa bugün, antepe başkan olsana denilmeyecek Demirören'e. Şampiyon olduğumuz gün gözyaşları akarken denilmeliydi İstifa diye. Şimdi çok anlamsız kalıyor.

Denizli, Demirören ve taraftar. Fena durumlardayız. 
İlacımız yok gibi. Geçmiş Olsun.

Tepetaklak



Keşke kaybettiğimiz sadece 3 puan olsa. Kaybettiklerimiz, eksilerimiz gitgide artıyor. Hem sportif anlamda, hem de Beşiktaş'ın sahip olduğu, Beşiktaş adı ile özdeşleşen değerler anlamında.

Saha içine bakalım önce. Geçen senenin şampiyon olan takımının belirli bir 11'i yok. Şu an hangi Beşiktaşlı'ya sorarsak soralım, 11'i sayamaz. Her maç farklı bir diziliş, her maç farklı bir taktik. Yerleri değişen ya da kadroya alınmayan oyuncuların hangi gerekçe ile bu muameleye maruz kaldığını bilmiyoruz.

Bu seneki en pahalı 2.transfer olan İsmail Köybaşı kadroda yok. Oyuncuya verilen yüksek bonservis bedeli, onun her daim şans bulacağı anlamına gelmiyor elbette. Ancak İsmail ne kadar kötü performans sergiledi ki bu maçın 18'inde yer almayı haketmedi. Kaç maç üstüste izledik?

Bir maç oynayan, bir maç oynamayan İbrahim Üzülmez; Manchester gibi mühim bir karşılaşmada tercih edilirken, bu maç ne oldu da oynamadı? Eğer ki Manchester maçındaki performansı ise buna sebep, geride oynadığı diğer karşılaşmalarda farklı bir çizgi çizmemişti ki İbrahim?

Manchester maçında planlarda olmayan Bobo, bu maçın planlarında yer alıyor. İstenen maçı alması. Bunun adı rotasyon falan değil. Bunun adı günü kurturabilmek adına girilen riskler. Ya tutarsa mantığı ile hareket etme.

Bu mantık, Beşiktaş'ı bolca puan kaybı ile başbaşa bıraktı. Üstelik ligin başında. Beşiktaş, üretken değil. Ceza sahasının yayında dolanıp, duran, içeri girmeyi başaramayan, rakibi ısırmayan, mücadele ediyormuş havası yaratan ve bir türlü sonuca gidemeyen bir takım görünümünde. Gol pozisyonumuz yok ki golümüz olsun. Geride kalan maçlarda ara ara kıpırdanmalar oldu. Ve o kıpırdanmalara umut bağladık. Ama hakikat fena vurdu.

Beşiktaş korkulan bir takımdan ziyade, rakiplerin puan alabilmeyi rahatlıkla başardığı bir takım haline geldi. ( Ligin geride kalan haftalarına da bakıldığında. )

Biz zaten her sene şampiyon olan bir takım değildik. Ama bu denli de kahretmezdi bizleri. Şampiyonluk yarışından koptuğunda bile keyif verirdi. Rakipler oynamaktan çekinir, sıralamada konumu ne olursa olsun Beşiktaş ile oynamanın ciddiyeti içerisinde olurdu. Bunun geri kazanımı kolay olmayacak.

İşin saha dışı kısmı daha vahim ve daha mühim. Bulunduğumuz durumun baş sorumlusu Yıldırım Demirören. Yaşanan onca şeye karşı sorumluluk almayan tek adam bugüne kadar. Hep hatalı olan yolladığı oyuncular ve hocalar. Kendisinin gram suçu yok. Adamın zihniyeti bu. Ben bu kadar para harcadım lafı ile kulübün anasını ağlatıyor. Geçen sene şampiyon olan takımın en büyük artısı pozitif tavrı ve yüksek motivasyona sahip olmasıydı. Demirören ligin bitimi ile yaptıkları ile yerle bir etti bu durumu.

Günler süren Mehmet Topuz hikayesi, şampiyonluktan daha çok konuşuldu Beşiktaş'ta. Hoca ile anlaşılmamış olması bu hikayenin daha da uzamasına sebep oldu. Şampiyon takım, sahipsiz takım görünümünde idi.

Zapotocny'nin ayrılış şekli hoş değildi. Ve takım içerisindeki diğer yabancı oyuncuları da etkiledi. Beşiktaş'ın 2.kaptanı olan Nobre'nin sene içerisinde sözleşme imzalamaması, sonrasında yüksek rakama imza atması zaten iyi olmayan dengeleri bozdu. ( Tello ile ayyuka çıkan alınan ücretler polemiği)

Bobo'nun 2 sezondur satılmaya çalışılması, takım kaptanı olan Delgado'nun sakatlığının bilinmesine rağmen ameliyatının ertelenmesi, sene sonu ile de izin verilmemesi, sezon hazırlıkları başlayınca ameliyat olması ve haftalar süren dondurma işlemi.

Antep'ten yapılan 2 transfere 13.5 milyon euro ve genç oyuncu Serdar Kurtuluş'un verilmesi, bu transferlere harcanan paranın Antep başkanı ile Demirören arasındaki iş ilişkileri ile alakasının da olduğunun telafuz edilmesi. Bugün tribünün "Antep'e başkan olsana" tezahuratı durduk yere çıkmadı.

Bütün bu maddelere bir dolusu daha eklenir. Vitesi boşa almış şekilde yokuş aşağı iniyoruz. Umutlar az da olsa kongrede.

Bunca yaşanana rağmen hala bu adam seçilirse, onu seçenler de Beşiktaşlı değildir. İnsan sevdiğine bu kadar zarar vermez.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Sen Vardın Hiçbirisi Yokken


Evi taşırken efsane çıktı ortaya. Kaç sene oldu kim bilir oynamayalı. İlk alındığı zamanı hatırlıyorum. Günlerce başından kalkmamıştım. Annemin azarları, çöpe atarım tehditleri. Uçak oyunu üstüne oyun bilmedim ben yıllarca.

Kaseti her yerde satılmazdı. Her kaseti çalıştırmazdı. Tek kaset almıştım, takas yapıyorduk sürekli başka oyunlarla. 

Yeğen gördü, şaşırdı, ne bu diye sordu. Bizim zamanın play stationu dedik. İnanmadı önce. Anlattık biraz da öyle ikna oldu. Beğenmedi eşek sıpası. Bilgisayarla, play station ile büyüyen çocuk ne anlar bunun kıymet-i harbiyesini:)

16 Eylül 2009 Çarşamba

Yenildik ama Yine Gol atamadık



Fotoğraflara tıklarsanız daha iyi boyutta görebilirsiniz.

Maç için  takımı ayrı Denizli'yi ayrı konuşmak gerekiyor. Herkesin neredeyse hemfikir olduğu birşey var ki Ferrari - Sivok ve Ernst bu takımın çehresini etkileyen futbolculardır. Takımı defansif anlamda sınıf atlattıkları gibi defansif oyuncular olmalarına rağmen seyir zevki açısından bizi oldukça tatmin ediyorlar.

Serdar Özkan ismi bu aralar çok sık konuşuluyor. Hala beğenmeyenler olduğu gibi - sonuca gidemediği için olsa gerek - bu performansıyla artık takımın değişmez oyuncusunu olmasını gerektiğini savunanlarda. Ben gelişiminden gayet memnunum. Çok şeyler bekliyorum kendisinden. Bu sefer başaracak umarım.

Takımın gol atamayan golcülerini ne kadar konuşsak boş. Takımda ki adaletsiz yıllık ücretler, yapılan gereksiz transferlerle takımın havasının bozulacağını söylemiştik. Bunun yanında sürekli değişen bir taktik varyasyonu içindeyiz. Denizli kafasındaki şablonu oturtana kadar bakalım daha kaç hafta geçecek ve daha ne taktikler göreceğiz.

Denizli. Kendi ile fikir çarpıştıran adam.Kafasında ki taktiği tam olarak anlamak çok güç. Takımın taktiğini zorlu bir süreçten geçirip yenilemek istiyor olabilir. Ama 1 yıllık kontratı ile ne kadar uzun süreli bir geleceği düşünüyor olabilir merak içerisindeyim. Kendisinden beklenen kısa vadeli başarılar. Geçen sene ki şampiyonluk gibi. Bu takımın ne Arsene Wenger'i ne de Alex Ferguson'u olmayacak kendisi. Öyle bir hoca elbet isteriz ama bu kesinlikle Mustafa Denizli değil.

Gol görmek istiyoruz artık. Ramazanla alakalı olarak Gol orucu muhabbetleri çok geçiyor. Cumartesi bizim bayramımız olacak mı acaba ? Bitecek mi bu gol orucu ?

Manchestere karşı beraberlik iyi bir sonuç olacaktı. Olmadı. Olsun ...

15 Eylül 2009 Salı

Herkesin İnandığı Bir Şey Var Bu Hayatta...Bizimkisi Sensin...

Dün gece seni düşündüm, durdum
Hatıralarla avundum, durdum
Seni aradım, seni yaşadım
Sen, benim için vazgeçilmezsin

Aşığım sana, doyamıyorum
Ne de güzelsin bakamıyorum
Seni sevmeye kıyamıyorum
Bu ne büyük aşk şanlı Beşiktaş

Yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok. Kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi.

14 Eylül 2009 Pazartesi

İdeolojik Pankart Yasak Kardeşim


Emniyet'in bir süre önce aldığı karara göre stadlarda ideolojik içerikli pankartlar bulunması yasaklanacaktı. Bir süredir Beşiktaş tribününden bazı pankartlar stad yönetimi tarafından zaten veto yiyordu. Bugün stada pankart asmaya gittiğimizde Anarşi A'sı var mı sorusu ile karşılaştık. Pankartımızda Anarşi A'sı mevcuttu ama neden sorulduğunu anlamadım. UEFA yetkililerinin ideolojik içerikli bütün pankartları kaldırttığını söyledi stad görevlisi. Bizim pankartıda alamayacaklarını ancak A harfini düzeltebilirsek sorun teşkil etmeyeceğini söylediler. Kapalı'da 50'ye yakın pankart bu gerekçe ile toplatılmış. Güzel bir pankart organizasyonu ya UEFA'nın kuralları doğrultusunda ( yerseniz ) ya da emniyetin yeni kararı ile başlamadan sona erdi.

İdeolojilerden ve ideolojik pankartlardan uzak durunuz. Uslu uslu maçınızı seyrediniz.
Eto'o'dan size ne , Hasankeyf size mi kaldı ? Kanserden ölsün Karadeniz siz sesinizi çıkarmayın, Savaşa karşı olun ama içinizden, Nükleer santraller hayat kurtarır.

13 Eylül 2009 Pazar

Ali Samiyen'e Küfür Edenler ve Galatasaraylılar

Ali Samiyen'e küfür eden Beşiktaşlılar ile bu bloga girip bizim ailemize küfür edenler aynı beyinsizliktedir. Ali Samiyen'e küfür edenler Ali Samiyen'i tanımayı bırakın Şeref Bey'i ve Baba Hakkı'yı bile doğru düzgün tanımazlar etmezler. Bizim ailemize küfür edenler de eminim, bırakın Şeref Bey'i Baba Hakkı'yı tanımayı Ali Samiyen'i bile tanımayan Galatasaylılardır.

Dün gece ki küfür olayını bütün tribüne hatta bütün Beşiktaş camiasına biçmeyi yeltenen Galatasaylılara soruyorum. Bütün tribününüz sütten çıkmış ak kaşık mı ?

Mustafa Denizli Yeter

 
- Denizli'nin yaptığı takımı sabote etmektir.
-Serdar Özkan artık iyi oynamaya başladı. Böyle devam.
- Tek önlibero ve tek forvete değinmek bile istemiyorum. Herkes  yazmış zaten.
- Samiyen'e giriş çok çileliydi, dağıttıkları yağmurları şeffaf torbaydı. Kulübün dağıttığı siyah beyaz güzel bir üründü.
-Tribün olarak etkisizdik. Maç sonrası kavga yine çıktı.
-Yağmur yağmadı ama takım Denizli'ye rağmen Kara Kartallar gibi oynamaya çalıştı.
- Bu maç için Nijerya'daki işinden izin alarak gelmiş bir Beşiktaşlı ile tanıştım. Üzüldüm, hatta ondan daha çok.
-Hakemi konuşmayalım. Konuşsakta hak verecek ve utanacak olan yok zaten.

 

12 Eylül 2009 Cumartesi

Tutarsızlık

 
6 resmi maçta tek galibiyet. Bir şey yokmuş gibi davranmak kafayı kuma gömmekle eşdeğerdir.

Eksikler çok tamam; ancak Beşiktaş'ın 11'ini sayın deseler sayamayız. Hiçbir maç tutturamıyoruz 11'i. Bu akşam da öyle oldu. Rüştü'nün yokluğunda kaleyi gayet iyi götüren Hakan bu maç tercih edilmiyor. Ki oynasa idi böyle saçmasapan 2 gol yemeyeceğimizden çok eminim. Hele yediği 2.gol takımın tüm düzenini altüst etti.

Sol tarafta Anadolu takımlarına karşı İsmail'i tercih etmeyip, Üzülmez ile oynadı ısrarla. Derbiye ise İsmail ile başladı. Ki bana kalsa ne kadar hata yaparsa yapsın hep İsmail'i oynatırım, bu ayrı bir detay. Ancak Denizli'nin bu hamleleri tutarsızlığını gösteriyor.

Ortada Fink-Ernst ikilisini neden bozdu? Diri bir orta saha savunmaya da nefes aldırmaz mıydı? Hafta boyunca Yusuf oynayamayacak dendi, bugün bütün gün sahada idi. 8 milyon verdiğimiz Tabata devre sonunda oyundan alındı.

Gs'nin milli takımlardan gelen oyuncuları forma şansı buldu. Yorgun olduğu gerekçesiyle Tello kadroda bile yoktu. Diğerleri yorgun değil miydi?

Beşiktaş'ın eksiği çok evet. Ancak Beşiktaş geçen sene sahip olduğu en büyük şeyi kaybetmiş duruyor. 90 dakika boyunca mücadele eden ruhunu.
 
Denizli'nin tutarsız tavırları ve oyuncuların sergilemiş olduğu garip performans, Denizli'nin bizle sanki zoraki yola devam ettiğini gösteriyor. Sene bittiğinde ayrılmayı kafasına koyan Denizli, zor bela ikna edilerek yola devam etti. Ancak o ikna sürecinde takım ihmal edildi. Görüntü şu an böyle. Güneşli günler bize pek yakın durmuyor.

Beşiktaş'ın genel sıkıntıları dışında geceye bakmak gerekirse; tüm hafta boyunca medyanın "bittiniz o'lm siz" tadında geçeceğini iddia ettiği maç pek de öyle geçmedi. Rüştü'nün anormal katkısı olmasa maç böyle olmayabilirdi. 
 
Galatasaray tarafına bakınca Mustafa Sarp'a takıldım. Sene başından beri takdir ediyor-dum kendisini. Yapılan yıldız transferleri ile kıyaslandığında O'nun gelişi pek bir sessiz sedasızdı. Ancak Galatasaray'a kısa vadede çok faydalı oldu. Bugün de böyle bir maçta golünü atarak, katkısını daha da arttırdı. Fakat nedense Tabata ile girdiği mücadelede, geride kalan maçlarda bugüne kadar sergilemediği bir tavır ortaya koydu. Güzel rol kesti, tribünlerin gözüne girmiştir iyice. Alkışlar kendisine!!
 
Biz ise sahada zaman zaman iyi şeyler de yapmadık değil. Fakat bu şekilde biten bir maç sonrasında insan ne yazık ki o artıları pek göremiyor.

Çünkü Beşiktaş'ın sıkıntısı müdafaa, orta saha ya da forvet sıkıntısı değil. Ya da eksik oyuncuları..Bunlar bir şekilde hallolur. Eksik oyuncular iyileşir, atılan şutlar yerini bulur vs. vs. Ya da ben polyyanna şarabı içmişimdir.
 
Sıkıntı çok başka, sıkıntı çok büyük.

11 Eylül 2009 Cuma

Samiyen'de Yağmur ve Kara Kartallar


Yarın Samiyen'le birlikte ilk deplasmanı yapacağım. Yağmur yağma durumu çok alakadar etmiyor zira geçen sene ki samiyen deplasmanında da oldukça ıslanmıştık. Hatta bazı arkadaşlarımız hastalanmıştı. Bu sene ise Gs yönetiminin işgüzar ya da kasıtlı davranışıyla yine yağmur altında kalma ihtimalimiz var. Tribünün büyük kısmının üstünü kapatıp sadece deplasman tribünün üstünü açık bırakmak bana göre basit bir hinliktir. Bunun ardından yağmurluk dağıtacağız açıklamaları ise dostane bir tavır değil. Bizim yönetim kontrayı yapıp kendi taraftarına yağmurluk dağıtacağını açıklayarak durumu kurtarmıştır.

Medyanın artık ayyuka çıkmış olan Gs'yi şişirme politikaları ile bağlantılı olarak bu maçta onları favori olarak göstermeleri çok doğaldır. İddaa bile bundan etkilenmiş olacak ki 1,50 ye 4.0 oranlar açıklamış.

Beşiktaş yarın kendine yakışan şekilde oynayıp hakettiği sonucu alacaktır. Takım alakasız kırmızı kart görmesin, rakip takıma olmayan kornerler ve penaltılar verilmesin yeter. Herşey adil olduğunda kazanmamıza hiçbir engel yoktur. Önce Samiyen'de sonra Mabed'de, 4 günde 2 zafer için saldırın Kara Kartallar.

10 Eylül 2009 Perşembe

Beşiktaşım Benim...#4 ( 17 Ağustos 2002 Beşiktaş - Kocaelispor Galibiyet Golü Sevinci)

Uzun süre oldu sayılır. Merhabayı harika gol sevinci ile yapalım. 100. yıldaki 2.hafta maçı. Kendi evimizdeki ilk maç. Uzatmalarda gelen galibiyet golü. O sevinci yaşayan, gören herkes sene sonunda şampiyon olacağımızı biliyordu.



Arşive katmak isteyenler için:

Beşiktaş - Kocaelispor (2002 2003 )

7 Eylül 2009 Pazartesi

Çıngıraklı Top




Boğaz Körler Derneği Atina'da ki Olimpiyatlardan davet alır. Yarışmalara bir futbol takımıyla dahil olmak isterler  ve takımı toparlamaya başlarlar. İşin içine bol miktarda dram öğesi katarak - ki durumda gayet müsait olmasına rağmen - vizyon yapma garantisi varken mizahi bir şekilde konuyu ele almayı denemişler ve bence de çok iyi yapmışlar. Konuk oyuncu olarak İlhan Mansız'da filmde yer alıyor. Zihni Göktay, İlyas Salman ve Osman Tanburacı ise başrodeki isimlerden bazıları. Yönetmenin yorumuyla sonlandıralım.


Haydi Siz de. ''Hayata körü körüne bir çalım atın ! ''


internet siteleri -- http://www.cingiraklitop.com/
18 Eylül''de Sinemalarda.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Tabata ve Onur Bayramoğlu


Beşiktaşımızın bugün Ümit milli takım ile maçı vardı.Seyirciye açık olunca biz de stadda yerimizi aldık. Maçın Tabata için yapıldığı zaten biliniyordu. Gelenlerde zaten Tabata'ya odaklanmıştı. Mustafa Denizli yeni bir tavşan çıkarmıştı şapkadan. bir gariplik vardı sahadaki dizilimde.Kısa zamanda anladık ki golcü yoktu. 4-6-0 taktiği ile oynuyorduk. Her top Tabata'ya atılıyor. Tabata ise sağ ve sol ayağının dışıyla güzel paslar veriyordu. Bir kaç ikli mücadelede fizik yeterziliğinden yerde kaldı yine aynı şekilde başarısız birkaç çalım denemesi oldu. Genel olarak taraftarı tatmin etti. Üstelik çok güzel bir gol atarak.Toraman da sakatlığından sonra ilk kez sahadaydı. Ferrari - Toraman ikilisi şu an için pek iç açıcı gözükmüyor. Ferrari - Sivok birlikteliği daha uzun bir süre devam eder gibi, etmeli de.

2. yarının başlarında Tabata oyundan çıkınca taraftarın hevesi biraz kaçtı. Toraman yerini Erhan Güven'e bıraktı.Tabata sanırım Onur'a.Sağ bek ve sağ açık ise Oğuz Ceylan ve Ömer kazancıdan oluşuyordu. İleride artık genç ( ! ) bir golcü mevcuttu. Can Erdem. Uğur inceman topu yine ayağına doladıkça taraftarın tepkisini çekiyordu. Uğur artık ne yazık ki taraftar tarafından mimlenmiş bir futbolcu. Bu takımın bütün oyuncuları süper teknik olsalar bile taraftar kendini deşarj edecek bir futbolcu bulur.

Değişiklikler sonrası takım biraz bocaladı. O arada Ümit milliler golleri attı. Biz tek tek genç oyuncuları kestirmeye çalışıyorduk . 8 numarayı fark ettim birden. Onur Bayramoğlu. Özellikleri Kaka'ya benzetiliyordu ama ilk defa canlı izleme imkanımız vardı. 2 ayağını kullanabilen, iyi yer tutabilen, sürekli topa yakın oynayan, iyi uzun paslar atan bir cengaveri izlemek beni oldukça keyiflendirdi. Maçta sadece Onur'a adapte olmaya başladım. Bir uzun pası sonrası 14 numara ( ömer kazancı ) topu çok iyi durdurarak güzel bir gole imza attı. Golün atılmasına değil Onur'un asistine sevindim. Bir kaç dakika sonra ise köşe vuruşunda oluşan karambolde sol ayağıyla çok güzel bir gol atarak , günü 1 asist 1 gol ile sonlandırdı. Gol sonrası yine baya sevindim açıkçası.

10 numara sorunundan bunaldık artık.. Neredeyse kadrosunda her sene en az 2 tane 10 numara özellikli oyuncu olmasına rağmen o bölgede istikrarı yakalayamamış bir takımız. Akla ilk gelen 10 numara olan Sergenin bile istikrarlı bir futbol hayatı olmadığını biliyoruz. Muhammed Demirci hep hafızalarda , Yetiş Ya Muhammed muhabbetleri sürekli dönüyor. Onur'u izleyince keyiflenmemin sebebi  10 numara sorunundan 2 sene içinde kesin olarak kurtulacağımıza inandığımdandır. Yetiş Ya Onur.

4 Eylül 2009 Cuma

CL Anket Sonuçları

Kura çekiminden sonra blogun solunda yer alan anket an itibariyle süresini doldurdu.
Şıklarda özellikle ''BİZ'' vurgusunu kullandım. Sonuçları değerlendirelim.




Takımın kısa zamanda toparlayacağını ve lig + cl'de başarılı olacağını savunanların tercihi.




Takımın toparlanana kadar çok geç olacağını ya da
grubun çok zor olduğunu ve avrupa ligi'nin hedef olması gerektiğini savunanlar tarafından tercih edilmiştir.




İrlandalilar da olabilir gerçeği görenlerde olabilir. Zamanla anlayacağız.




İşte en çok oyu alan şık. Hepsi anlamına da gelir. Beşiktaş varsa umut vardır  ancak Valerenga hala hafızalarda diyenler. Ben de oyumu bundan yana kullanmıştım.

2 Eylül 2009 Çarşamba

2 Eylül ; Transfer Dedikodularından Kurtulma Günü


Transfer döneminin başından beri Beşiktaş'la ismi geçen 150'ye yakın futbolcu. Salı günü İstanbul'da , Eşi istemiyor, x takım kafasını karıştırıyor, kulübü bonservisi beğenmedi, kendisi maaşı az buldu, takasla gelecek, sakat olmasa gelecek, seve seve oynarımlar. Yönetimde tanıdığı olduğunu savunup transfer dedikodusu yayanlar, başkana yakın isimlerden edindiği bilgiye göre isim yumurtlayan medya maymunları. Güneşte fazla kaldığından olsa gerek gölgede bırakacak transfer yapacağız diyen yönetici. Delgado 2 aya kadar gelecek transfer yapmam demesi üzerinden 1 ay geçmeden Tabata'yı alan Demirören.
2 Eylül kafaları bulanıklaştırmadan futbola odaklanmanın günü.
Bizim açımızdan  yönetimin bir transfer yapma ihtimalinden kurtulmamızda cabası.Neredeyse yaptıkları her transferde kesin bir hatalı hareket uygulayarak taraftarın çıldırmasını yeterince başardılar.

Artık rahat rahat kendi ilk 11'lerini kurabilir taraftar. Kadrosuna Vdv'yi Q7leri katmadan.

1 Eylül 2009 Salı

1 Sene + 1 Gün



Blogumuz 1. senesini devirdi. Ege ve ben ( marmara ) önce blog isminde çok kararsız kalmıştık. Sonra ise kullanıcı olayını nasıl yapacağımız kararlaştıramadık. Tek bir account ile 2 yazar olarak, mabedimizde ki her maç öncesi takıldığımız Şairler Parkı'nın ismini verdik blogumuza.Arkadaşlara- eşe dosta blogun reklamını yapmama kararı verdik. Eğer iyi birşeyler yazabilirek onlar zaten bizi bulurdu. İlk yorumu sıkı takipçisi olduğumuz Ferdinand'dan almıştık. Arkadaş çevremizden bizi ilk bulan ise Stalker olmuştu. Daha sonraları Ntvspor tecrübesi ve Serencebey dergisine yazı vermemiz yine blog sayesinde oldu.Forumlarda bir çok yazımızın linkini gördüğümde oldum, kendi yazmış gibi imzasız yayınlayanları da.Hızlıca geçiştirdim 1 seneyi, zaten hızlıca geçmiş gibi.

İlk başladığımız güne göre biz de baya yol kat ettik, bloglarda.  Ege'ye bir ara dediğim gibi belki öyle bir zaman gelecek ki bloga aylarca yazmaz olacağız ama yine de kenarda olması ve ara ara girip eski yazıları-yorumları okumak benim için hep çok keyifli olacak.



Okuyan, yorumlayan, arkadaşlarına tavsiye edenler sağolsun.