28 Nisan 2012 Cumartesi

Bir Umudum Sensin Anlıyor musun?


"1970’lerin sonlarında Mehmet Üstünkaya ve Serpil Hamdi Tüzün önderliğinde gerçekleştirilen devrimi 2010’lar koşullarında yenilemek gerek. Yakın zamanda maddi krizden başarıyla çıkmış dünya kulüpleri de bize örnek oluyor. Bu yol, kendi gücüne dayanarak Beşiktaş armasının ve formasının değerini yükseltmektir. Bu yol, dengeli, uyumlu, maddi sorunları olmayan, sahada terini son damlasına kadar akıtan, rakibe saygılı bir “Beşiktaş Takımı”na yeniden kavuşmaktır."

"Kimseye acı ve gözyaşı vaat edemeyiz. Biz taraftarlarımıza ancak sevinç gözyaşı vaat edebiliriz"

"Şampiyonluk bizim dışımızda 17 takıma da bağlı bir süreç. Ama centilmenlik liginde şampiyon olmak bütünüyle bizim elimizde. "

"Eskisi gibi Beşiktaşlı olmayanların ikinci takımı olmak zorundayız. Futbolla ilgilenmeyenlerin de sevgiyle baktığı bir “örnek takım” olmak zorundayız."

Futbol komitesi yeni üyesi olarak göreve başlayan İbrahim Altınsay'ın bugün söylediklerinden kimi satırlar sadece. Beşiktaş taraftarları olarak, bize ait bir dile öyle hasret kalmışız ki, çölde vaha etkisi yapıyor bu ve benzeri sözler.

Senelerdir Demirören, Kolot, Düren ve türevlerinin çirkin üslupları, bize yakışmayan hal ve tavırları öyle yormuş ve bıktırmış ki bizi; içinde abartı olmayan, boş vaat olmayan, yalın olan şeylere ne denli hasret kaldığımızı daha iyi anlıyoruz.

İbrahim Altınsay, uzunca bir süredir, Beşiktaş taraftarının büyük bir kısmının yönetimde yer almasını istediği isim oldu. Hatta başkanlık koltuğunda görmek isteyenlerin de sayısı az değildi. Kendi adıma ben de hep görev almasını istedim. Seçim döneminde görev almayacağını söylemesi ile de çokça eleştirdim. Çünkü artık Beşiktaş'ın beklemeye, zaman kaybetmeye tahammülü yok. Çünkü artık bizler bahane dinlemek değil, somut hamleler istiyoruz. Sürekli yanlışı dile getirmeniz, sizin doğru yaptığınız anlamına gelmez. Doğrunun farkında olmanıza rağmen, sorumluluk alıp, doğruyu gerçekleştirmediğiniz anlamına gelir. Altınsay, görev almasaydı işaret ettiği tüm noktalar, eleştirdiği tüm detaylar kıymetsizleşecek ve bir anlam ifade etmeyecekti. Uzunca bir süredir tüm yanlışların farkındayız zaten. Bize sürekli bunları hatırlatan birine değil, bu yanlışları düzeltecek birine ihtiyacımız vardı. Nihayet gerçekleşmesi bizleri "Beşiktaş umudu" adına daha da güçlendirdi.

İçinde bulunduğumuz süreçte, ateşten gömleği giymekte tereddüt etmeyen herkesi başımızın üstünde taşırız. Yeter ki bizleri kandırmasınlar, yeter ki boş vaatte bulunmasınlar, yeter ki kendi çıkarlarını Beşiktaş menfaatlerinin önüne geçirmesinler. Bizde Beşiktaş inancı bitmez.

Hoş geldin İbrahim Altınsay!
Umutların en büyüğüsün Beşiktaş!

17 Nisan 2012 Salı

Bir Klasik: Beşiktaş Hentbol

Son 8 sezonda 16 kupa, namağlup şampiyonluk başarısı. Ve bunların tamamı türlü imkansızlıklar içinde gerçekleşti. Beşiktaş'tan ayrılabilirlerdi, ayrılmadılar. Tercihleri hep Beşiktaş armasına layıkıyla hizmet etmek oldu.

Bugün, bir zafer daha geldi aynı ekipten. Defalarca yazdık, çizdik. Bu adamların çektiği sıkıntılardan, kendilerine reva görülen kol saatlerinden söz ettik. Sessiz kalınmasın, görmezden gelinmesin istiyoruz. Hentbolü sevmeyebilirsiniz; lakin şu takıma sırtınızı çevirmeyin. Canlı bir kere izlerseniz, "sahada Kara Kartal"ı göreceğinizin garantisini veriyorum.

Herkese bol bol haketmediği sıfatların dağıtıldığı şu günlerde bir Beşiktaş evladı mı görmek istiyorsunuz? Teknik ekibe bakın, oyunculara bakın.

Aşağıdaki fotoğraf da bugün oynanan maçtan. Sevgili kardeşimiz Recep çekmiş. Yorum yapmak yersiz. Tek bir kare her şeyi harika özetlemiş.

Tebrikler Beşiktaş Hentbol!

16 Nisan 2012 Pazartesi

Dejavu IV

1986-1987 sezonu. Şeref Bey'de Bursaspor ile kupa maçı. Hakem, oldukça kötü yönetir müsabakayı. Skorda kararların etkisi vardır. Maç 1-2 Bursaspor lehinedir. Bursaspor, 3. golü de atar. Pozisyon ofsayttır. Hakem golü verir. Santra yapılacaktır. Düdüğünü çalar hakem. Fakat oyunu başlatmaz Metin Tekin. Hakem uyarır başlaması için. "Sahanıza geçin de başlatayım" der Fırtına.

16 Nisan 2012... Hakem, Beşiktaş lehine faul verir. Maç boyunca kararları ile sinirlendirmiş olan hakeme yanıt Ernst'ten gelir. Eliyle işaret ederek, "bunu da Galatasaray'a ver" der.

Bu berbat ligin, berbat ortamında seneye dair hatırlanacak tek şeydir benim için.

Baba, Hakkını Ödeyemeyiz


Babamızın aramızdan ayrılışının 23. senesi bugün. Onsuz çok şey değişti. Biz, hala ucundan tutup, bırakmama niyetindeyiz babanın öğrettiklerini. Ne kadar hakkını veriyoruz bilemem; onun terbiyesinden almamış olanların evlat diye bağıra basılmasına ne diyordur bilemem. Tek bildiğim hakkını ödeyemeyeceğimiz.

Hakkı Yeten'in vefatı sonrası, "Şenollar, Biroller gider; Sanlılar, Yusuflar gelir" sözünün baş kahramanlarından Yusuf Tunaoğlu şu satırları kaleme almış:

"Kartal Öksüz Kaldı

1963 senesinde, Şenol-Birol ağabeylerimizin Fenerbahçe'ye geçişinden sonra, yıllarca kader birliği ettiğim Sanlı arkadaşımla Beşiktaş'ın genç takımındaydık. Vefatını teessürle öğrendiğim, o zaman kulüp başkanımız olan Baba Hakkı, "Şenol-Birol gittiyse, bizim de Sanlı ve Yusuf'umuz var" diyerek, genç yaşta Beşiktaş profesyonel takımına geçmemize ön ayak olmuştu.

İlerleyen yıllarda babacan tavırlar içinde, yeri geldi bizleri azarladı, zaman geldi sevgiyle bağrına bastı. Amatör ruhunda yatan futbol terbiyesiyle daima doğruyu göstermeye çalıştı.

Düne kadar, "yaşayan en büyük Beşiktaşlı" diye anılan Hakkı Baba'yı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Hakkı Baba'nın rahat uyuyacağına inanıyorum. Yaşarken, kendi adının verildiği stadı görmesi onun en büyük mutluluğu oldu sanıyorum. Tüm Türk ve Beşiktaş futbol camiasına başsağlığı diliyorum."

Aynı gün bir de İslam Çupi yazmış Baba Hakkı'yı:

"Beşiktaş'ın Ölümü

Hakkı Yeten de bu dünyadaki ömür nöbetini bitirip, dünyaların ikincisine göçtü.

Hakkı Yeten, Beşiktaş'ta varılamamış bir sembol muydu, bir dürüstlük, mertlik, ahlakın simgesi miydi, yoksa Siyah-Beyazlı tarihin önemli bir bölümünü kramponları ile yazmış bir futbolcu muydu?

Galiba hepsi...

Benim neslimin ilk gençliği, bir forveti kerrat cetvelinin üstünde yapılan bir okul talimi gibi hep tekdüze bir zihin idmanı ile geçirmiştir.

Sabri, Hakkı, Kemal, Şeref, Şükrü...

En usta kalemin bile, kelime üretirken duracağı bu Beşiktaş'ın unutulmaz forvetinde Hakkı Yeten takım kaptanı idi ve o zamanın futbol kelamı ile sağ iç oynardı.

Bir futbolcudan çok, bütün bir Beşiktaş'tı Hakkı Yeten.

Beşiktaşlı ve diğer kulüp taraftarları, Beşiktaş'ın başkanını tanımaz, Hakkı Yeten'i tanırdı. Beşiktaş'ın umumi kaptanı kim, Beşiktaş'ın asbaşkanı veya veznedarının ismi ne, Beşiktaş'ı hangi antrenör çalıştırıyor diye çeşitli meraklar uyandığında millet bu bilinmezlerin üstüne acele bir sünger çeker, patronun ismini bir hamlede söylerdi.

Hakkı Yeten...

Anlatılamaz karizmatik bir kişiliği vardı Hakkı Yeten'in...

Kendi takım arkadaşları arasında yaydığı korkulu disiplin, her dakika başı tazelenen bir nöbet almak şöyle dursun, Hakkı Yeten'in rakip futbolcular ve hakemler indinde hiçbir futbolcunun bugüne kadar erişemediği anlatılmaz bir saygınlığı vardı.

Kolaylıkla iddia edilebilir ki, oynadığı sürece futbol olayını tek başına idare etmiş adamın ismi tartışmasız Hakkı Yeten'dir.

Tartışmalı gollerde hakemlerin fikrine müraccat ettikleri tek jüri idi Hakkı Yeten. Rakip oyuncular, şayet Beşiktaş takımında bir futbol usulsüzlüğü görmüşlerse, şikayet mercii yine Hakkı Yeten'dir.

Şeref Stadı'nın kale direkleri değişecekse, kararı Hakkı Yeten verirdi. Duşların yanıp, yanmayacağına, idmanlara masörün gelip, gelmeyeceğine, hangi futbolcuya kaç para verileceğine, prim bareminin ne olacağına kimse karar veremez, son söz her zaman Hakkı Yeten'in ağzından çıkardı.

Rivayet, o doğrultudar ki, hiçbir takım arkadaşı oynadığı sürece soyunuk görmemiştir Hakkı Yeten'i. Çünkü o yıkanıp, giyinmeden hiçbir futbolcu duşa girmezmiş.

Ben hatırlıyorum deplasman maçlarını.. Oyun bitip, yıkanma ve giyinme faslı kapandıktan sonra Hakkı Yeten ve takım arkadaşları yola koyulurken, kaptanın elinde büyükçe ve şişkin bir torba dikkati çekerdi.

Ne vardı ki o şişkin torbada? Beşiktaş'a düşen maç hasılatını bile Hakkı Yeten taşırdı.

Bir hafıza ıskası yapabilirim.

1932 yılında Halıcıoğlu Askeri Okul öğrenciliğinden soyunup, Siyah-Beyazlı formayı giydiği günden ölümüne kadar yani 57 yıl, yaşayan en büyük Beşiktaşlı'dır Hakkı Yeten.

Formaların evde öküzbaş çivitine batırıldığı, maçlara yayan gidildiği, futbolun bir amatör aşkla oynandığı, kulüp renklerinin mukaddes bir emanet gibi saklandığı bir dönemin ilahıdır Hakkı Yeten.

Beşiktaş'ta oynadığı sürece dış transfer teklifleri kulaklarında ışımış. Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri, o zamana göre kendisine servetler sunmasına rağmen Hakkı Yeten bırakın Beşiktaş formasını değiştirmeyi, oturduğu Beşiktaş semtini bile değiştirmemiştir.

Futbol hayatına "The End" koyduktan sonra Hakkı Yeten, Beşiktaş'ta antrenörlük, yöneticilik, kulüp reisliği yapmış ve kendisine şeref başkanı payesi verilmiştir.

Yaşamının son 15 yılında Beşiktaş'ın aktif dünyasından çıkıp, kendi kendisini emekli etmiştir Hakkı Yeten.

İnanmış ve görmüştür ki, İstanbul kendi gençliğinin ve futbolculuğunun İstanbul'u değildir. Futbol topu, kendi vurduğu dönemlerdeki kadar temiz süt emmiş değildir. Profesyonelliğin bini bir para kepazelikleri şişirmeye başlamıştır, futbol topunu.

Futbol kulüpleri bir amatörlük mabedi olmaktan çıkmış, lüks otellerdeki dövizli kumar makinesine dönmüştür. Yönetimler, hesabı verilemeyecek para babalarının servetlerine teslim edilmiştir. Futbolculara profesyonel sistem, bin yüzlü yürekli bir karakter panayırının görülmez iplerini vermiştir.

Belki Hakkı Yeten, çoktan ölmüş kendi dünyasının dışında bir dünyada yaşamaya bu kadar tahammül edebildi.

79 uzun yıl, şereflerle yaşanmış lekesiz bir hayatı Hakkı Yeten'ce bitirmenin adıdır, belki bu son ölüm...

Nur içinde yat koca kaptanım!"

Ruhun şad olsun Büyük Beşiktaşlı.
Ne zaman Siyah diye bağırsak, Beyaz'ı duyamıyoruz,
Söylesene bize "Baba" Beşiktaş'a neler oluyor?

12 Nisan 2012 Perşembe

Serpil Hamdi Tüzün / Futbolda Özkaynak Düzeni IV










Bu bölüm ile kitap tamamlandı. Serpil Hamdi Tüzün'e ve yardımları için Ergin Aslan'a teşekkürler.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Serpil Hamdi Tüzün / Futbolda Özkaynak Düzeni III









Not: Kimi sayfalardaki kaymaları mazur görün lütfen. Kitap dikişli değil, ciltli. Tarama işlemi sırasında sıkıntı çıkarabiliyor.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Serpil Hamdi Tüzün / Futbolda Özkaynak Düzeni I













Türkiye'de özkaynak denilince, ilk akla gelen isimlerden olan sevgili hocamız Serpil Hamdi Tüzün'ün "Futbolda Özkaynak Düzeni" adında bir kitabı var. Uzmanlık alanındaki bu çalışmanın ne yazık ki baskısı tükenmiş ve yenisi basılmıyor. Ergin Aslan, hocamız ile bir sohbet esnasında bizim de kulağımızı çınlatmış. Serpil Hoca da bu kıymetli kitabını imzalayarak, bizleri çok mutlu etti. Buradan da tekrar teşekkürlerimizi sunalım.

Ergin Aslan aracılığıyla kitabı tarayıp, bloga koymak istediğimi ilettim. Edinme şansı olmayan arkadaşlar için en azından bu yolu sunmuş olalım. Kitap toplamda 87 sayfa. Her seferinde aşağı yukarı bu kadar sayfa koymayı düşünüyorum. Arşivlere eklenesi bir çalışma.