30 Eylül 2010 Perşembe

Az Biraz Keyif


Oynanan 14 maçta tek mağlubiyet. Mağlup olunan tek maçta da kazanmaya yetecek kadar net gol pozisyonu. Ve buna rağmen, hala ciddi rakiple oynamadı eleştirileri.

Bu akşamdan sonra Beşiktaş gösterdi ki gerçekten iyi yolda. Çok geriye gidip, eşelemeye lüzum yok. Bundan 1 sene öncesinin Beşiktaş'ını akla getirmek yeterli. Öne geçtiği maçlarda dahi endişelendiren, mağlup olduğu ya da berabere olduğu maçlarda 60. dakikadan sonra doldur-boşalta başlayan ve mütemadiyen 70. dakikadan sonra "tamam, bu maç gitti artık" dedirten.

Bir de şimdiye bakalım. Rakip kim olursa olsun sistemden vazgeçmeyen, mücadele boyunca tempoyu düşürmeyen, 90 dakika boyunca disiplini her daim ön planda tutan, koşan, yırtan, isteyen Beşiktaş. Mağlup duruma düşse dahi atacağını bildiğimiz Beşiktaş. Hani işte Bizim Beşiktaş.

Schuster, Beşiktaş'a çok şey kattı. Mağlup olacağımız, kötü oynayacağımız maçlar da olacaktır muhakkak. İşte o dönemlerde hem yönetim, hem taraftar arkasında olabilmeli hocanın. Senelerdir unuttuğu şeyleri yaşatıyor Schuster Beşiktaş'ın. Ve bunu asla eğilip, bükülmeden, bizleri kanser etmeden yapıyor.

Bu akşam ki galibiyet ile Beşiktaş kazanmayı iyice alışkanlık haline getirdi. Takımın bunu benimsemesi, bunun ne demek olduğunu öğrenmesi en önemli detaylardan biri. Bu yüzdendir ki hiçbir zaman mücadeleyi bırakmıyor.

Kalede Hakan ile başlayarak, hem oyuncusuna güvendiğini gösterdi, hem de kolay yem etmeyeceğini. Hakan, yine güzel maçlarından birini çıkardı. Üstüste 2 top çıkardığı pozisyonda eli uzadı adeta. Homurdanan, yuhlayan kesime harika bir yanıt verdi.

Quaresma oynadığı dakikalar içerisinde yine istekliydi. Rapidli oyuncuların başını bolca döndürdü. Ancak adam şanssız. Harika vurdu, direğe çarpan top, içeri girmedi. İkinci yarı Veli ,aynı direğe nişanladı; ama içeri girdi top.

Hilbert'i birçok Beşiktaşlı'nın aksine beğeniyorum ben. Üzerinde ihale ile sezona başladı adam. Buna rağmen iyi performans gösterdiğini düşünüyorum. Bu akşam da çok alışık olmadığı bir mevkide oynamasına rağmen sırıtmadı. Zamanla daha sık görev alıp, güven veren adam konuma geçecektir.

Ernst, Ernst, Ernst... Şampiyon olduğumuz sene en büyük katkısı olan adam olarak her daim anımsanacak. Ancak bu sene bambaşka bir hale büründü. Adamın içinde 2 tane Guti var sanki. Yapmadığı hiçbir şey yok, aksine fazladan katkısı ile herkesi rahatlatıyor. Bu hali ile Alman Milli Takımı'nda oynayabilecek konumda bana göre. O'nun da şanssızlığı Löw. Şu an ki performansı ile Guti ve Q7'den epey önde.

Holosko, geldiğinde bolca umudumuz vardı. Sağolsun, her geçen zaman tüketti. Kendini geliştiremeyenler kervanına katıldı. Bu saatten sonra da değişiklik olacağını sanmıyorum. Zaman zaman patlamaları olacaktır, o kadar. Aldığı parayla, oynadığı oyunu kıyaslayınca bizler de sinirleneceğiz bolca. İyi ki Bobo var.

Beşiktaş, deplasmandan 3 puanla dönüyor. Cebinde toplam 6 puanla. Üstelik mağlup duruma düştüğü bir maçı kazanarak yaptı bunu. Neredeyse Beşiktaş adına klişeleşmiş olan her şeyi yıkarak.

Biraz da keyif zamanı.

26 Eylül 2010 Pazar

Dejavu II

28 Ekim 2001 Denizlispor - Beşiktaş

25 Eylül 2010 Beşiktaş - Antalyaspor

17 Eylül 2010 Cuma

Dejavu

4 Kasım 2003 Beşiktaş - Sparta Prag
Ronaldo

16 Eylül 2010 Beşiktaş - CSKA Sofya
Ernst

5 Eylül 2010 Pazar

Phantom 10 Kaplan Gücündedir


Guiza yeni geldiğinde Sinan Engin bir açıklama yapmıştı. Bobo, 3 Guiza eder diye. Geçen süre zarfında Guiza başarısız olmuş olabilir, hakikaten verimsiz bir oyuncu da olabilir. (ki zerre umurumda değil, F.Bahçe'nin sorunu) Sinan Engin, muhtemelen keh keh diye sırıtıp, ben demiştim demiş de olabilir. Olabilir değil hatta, kesin demiştir. Ancak mesele bu değildir. Mesele, bir oyuncu hakkında yapılan değerlendirme şeklidir.

Şimdi de Aziz Yıldırım benzer yola başvurdu. Alex, 10 Guti eder demiş. Türk futbolunun başındaki isimlerden biri bu adam. Kulüp yönetiyor. Oyuncu değerlendirme şekli böyle. Söyleyeceği bir argümanı yok, kolay yola kaçıyor. Sinan Engin ile benzer tavrı sergiliyor. Oyuncu hakkında 2 tane cümle kur. İyi yönleri ne, eksik yönleri ne diye sor, yanıt veremezler. Ama güç onlarda ya, at babam, tut babam.

Alex'in Fenerbahçe için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu, bugüne kadar neler verdiğini tartışacak değiliz. Benim şahit olduğum en verimli yabancısı Fenerbahçe'nin. Her sene eleştirilir, sene biter, şöyle bir bakılır, takımın en verimli adamı yine o. Ee tamam, kabul. Peki ne alaka Guti-Alex kıyaslaması? Nasıl bir matematik bu? Alex = Guti x 10 Benim diyen matematikçi çıkamaz işin içinden. İşin içinden çıkamadığı gibi matematikle uğraşmayı da bırakır.

Her fırsatta dünya kulübü zırvalarına başvuran Aziz Yıldırım, öncelikle dünya futbolunda yer edinmiş isimler hakkında bilgilense iyi olur.