29 Mayıs 2015 Cuma

Bilmem Kaçıncı

2 arkadaş 7 sene önce açtık blogu. Beşiktaş sayesinde tanışmıştık. Zaman içerisinde de yakın arkadaş olduk. "Beşiktaş size ne kazandırdı?"nın en güzel yanıtı olduk. Tamamen keyfi davrandık burada. Canımız isteyince yazdık. Öyle bir kitlenin sesi falan da değiliz zaten. Neye inandıysak, neyi doğru gördüysek kendimizce. Bazen dönüp, bakıyoruz yazdıklarımıza. Gülüyoruz, ne saçmalamış diyoruz, vay be diye böbürlendiğimiz de oluyor. Ama şunu farkettim: Buraya en çok veda yazmışız, en çok ayrılık hikayesi var burada. Hep bir hüzün, hep gideni uğurlama. Birlikte gülmeyip, gidene güle güle deme hali.

Bu gece de Bilic ve Sivok'u uğurladık. İşin saha kısmında değilim. Açıkcası umrumda değil. Yeni nesilin ağız büküp, dalga geçtiği "romantik Beşiktaşlılar"danım. Bu iki adama da bakınca güzel şeyler hatırlayacağım ve yüzümde bir tebessüm oluşacak. Bu benim için yeterli. Uzun uzun yazmak, yazabilmek isterdim ikisi için de. O kadar çok veda etmişiz ki bunu doğru şekilde aktaramıyorum bile. Umarım bundan sonra hayatlarında çok mutlu ve başarılı olurlar. Umarım her ikisi de Beşiktaş ismini duyduklarında tebessüm ederler ve kalpleri bir başka çarpar. Ben, her ikisini de çok sevdim. Hatalarıyla, doğrularıyla verdikleri tüm emekler için çok içten teşekkür ederim. Bir evladım yok ama olsaydı  ileride bu iki adamdan da uzun uzun söz ederdim. Neden Beşiktaş hikayesinin içinde her ikisi de muhakkak olurdu. Yolunuz açık olsun.


"Beşiktaş'ta kimi çok sevsek, bir süre sonra çok özlemek zorunda kalıyoruz. Beşiktaş nedir diyene yanıt basit. Beşiktaş, özlemektir."