16 Ekim 2010 Cumartesi

Orta Saha Çökünce


Bu akşam ki mağlubiyet sonrası, " Q7 ve Guti olmadan Beşiktaş kazanamaz, kazanırsa da zor kazanır." diyenler artacaktır. Her iki oyuncunun da " özel "oldukları aşikar, mevcut yetenekleri ile her an her şeyi yapabilecek kapasiteye sahipler ve Beşiktaş'ın ofansif anlamda en önemli isimleri konumundalar. Bunların hiçbirine itirazımız yok. Fakat Beşiktaş'a maç kaybettiren, bu iki oyuncunun yokuluğundan ziyade; Beşiktaş'a maç kazandıran orta sahanın yok olmasıdır.

Yeni sezonla birlikte, Ernst-Necip-Guti orta sahası hem bize keyif veren futbolun mimarı oldu, hem de Beşiktaş'ın aldığı galibiyetlerde imzasını attı. Marco'nun transferinden sonra hoca, Ernst-Marco-Guti üçlüsüne döndü. Fakat hem Guti, hem de Marco'nun aynı zamanda sakatlanması Beşiktaş'ın en önemli alanını zedeledi.

Ki buna rağmen endişe duymadık(m). Ernst'in yanında hali hazırda bir Necipimiz(bana göre Marco yerine her daim Necip oynamalı) vardı zaten, aylardır yüzüne bakılmayan Fink de 3. adam olacaktı. Fink'i bu akşam eleştirmek haksızlık olur bana göre. Aylardır adamın yüzüne bakılmadı; ancak son derece disiplinli şekilde mücadele etti yine de. O'nun yerinde bir Brezilyalı olsaydı, kazan kaldırırdı.

2. golü yedikten 2 dakika sonra Tabata atılınca, bizim için iş değişmeye başladı. Schuster de tüm riskleri alarak, Fink-Holosko değişikliğini tercih etti. Evet, o dakikaya kadar harika bir orta sahamız yoktu. Fakat bu değişiklikten sonra berbat bir orta sahamız oldu. Fink'in oyundan çıkışı ile o bölgede hakimiyeti elimizde tutamadık. Böyle olunca hem 3. gol geldi, hem de dönen topları almakta zorluk çektik.

Orta sahadaki bu sıkıntıya, eksik kalmışlığa ve kötü oyununa rağmen Beşiktaş maçı kazanabileceğini gösterdi. Bizim adımıza sevindirici olan tarafı bu.

Bireysel olarak oyuncularımıza bakınca; Ernst'in ne zaman heykelini dikeceğiz merakla bekliyorum. Ben, her zaman Nobre'ye kızmışımdır. Bana göre Beşiktaş'ta oynayacak kapasiteye sahip değil ve yetenekli bulmuyorum kendisini. Ancak uzunca bir süredir öyle bir Holosko var ki, Nobre şirin gözüküyor gözüme, siz anlayın durumu. Adam, oynama arzusunu kaybetmiş gibi. Kazansak da, kaybetsek de onu etkilemiyor. İnanmadan oynuyor.

Tabata, yetenekli bir adam. Antep'te daha çok iş yaptığı da su götürmez. Beşiktaş için çaba da harcıyor. Ama bu yeterli değil ne yazık ki. Çok koşuyor, çok mücadele ediyor, çok iyi niyetli... Bunlar, Beşiktaş'ın topçusu olmak için ilk kriterler değil ne yazık ki. Oyundan atılışı bize pahalıya mal oldu bu akşam.

Bu mağlubiyet sonrası çok üzgün olurdum normalde. Tribün, resmen bana hayat verdi. Hakan'ı yuhalayanlara gösterdiği tepki ve peşine gelen sağanak gibi tezahuratlar iyi hissetmemi sağladı.

Çok özlemiştim takımı. Yenilse de farketmez, yeter ki yeşil çimlerin üstünde Siyah-Beyaz daim olsun.

3 yorum:

Bay Kerahet dedi ki...

hakan'a ıslıklayanlara gelen tepki mükemmeldi gerçekten. gözlerim falan doldu hatta. ama ne bileyim. ciddi anlamda sıkıntı büyük be abi. her maç daha çok şey batmaya başlıyor.

"bağırın lan kodumun çocukları-sktrngdn stattan"cı ekip var. hani onu yapacağına beste söyle katılsın millet. ama herkes sinirini bir yerden çıkartma peşinde. önceden üstte 3-4 kavga çıkardı. artık altta da kavgalar gırla gidiyor. ahh ah.

neyse. dertlendim biraz buraya rasgeldi :)

Şairler Parkı dedi ki...

Beleştepe'nin maç yazısına yaptığım yorumu tekrar dillendireyim buradan da.

Runje olayında da aynı haltı yemedik mi güzel kardeşim? Runjeee, Runjeee diye bağırdık. Sonra tüm takımlar dalga geçince Runje ile sinirlendik.

Şimdi de Hakan ve Nihat'a benzeri yapılıyor. Hüküm kesilmeye çalışılıyor. Bu her iki oyuncuya gelene kadar belki hükmü kesilmesi gereken tonla adam var. Ama b u 2 isim üzerine kitlenilmiş durumda. Evvelden tarzımız bu değildi. Bu kadar bayağı değildi daha doğrusu. Yapacağımız protesto ile oyuncumuzu utandırsak, ulan adamlar haklı dedirtsek amenna. Yok onu da beceremiyoruz, direk küfür, direk yuhlama.

Yarın, öbür gün aynısının Necip'in başına gelmeyeceğinin garantisi var mı? Bence yok. Para işin merkezine oturdukça, yerini sağlamlaştırdıkça " para veriyom lan ben,oynayın " cılar çoğalır.

Ben, bu takımdan Nobre ve Holosko'nun gitmesini diliyorum. Fakat bunun yolu stadda ana-avrat küfür edip, hönkürmek değil.

Ege

Ömer dedi ki...

Holosko'nun kötü oynamasına sevinmiyorum tabii ki, yalnız Nobre'yi topun ağzındaki ikinci adam haline getirdiği için mutluyum :)

Şaka bir yana, ikisi de cidden sınırlı yeteneklere sahip. İkisi de aldığı parayı haketmiyor. Ancak Nobre en azından koşuyor, iyi niyetle birşeyler yapmaya çalışıyor. Misal ilk gol öncesi çabası gibi. Ancak Holosko da o da yok, ruhsuz, inançsız, hırssız.

Kendimce Holosko'nun fişini hangi yabancı oyuncuların gönderileceği tam bir muamma olduğu sıralarda izninden feragat etmeyerek, Dünya Kupası'nda çok da oynamamasına rağmen kampa geç katıldığında çekmiştim. Takımdan gönderilmesi mevzu bahisken kampa erken gelmeyecek kadar hırssız bir oyuncu ile ne yapabilirsiniz ki?