7 Ekim 2009 Çarşamba

Bana Medyanı Söyle, Sana Ülkeni Anlatayım



Geçen 1 Mayıs'ın ardından Taksim'de gelecekteki eylemlerin nasıl şekilleneceği belli olmuştu. Direnerek. Bıkmadan usanmadan ara sokaklardan çıkarak. Imf ptotestoları-eylemleride bu şekilde gerçekleşti. Devlet babanın kendilerine tahsis ettikleri yerde 10binlerce kişi toplanıp körler sağırlar birbirini ağırlar misali kendi kendilerine kürsüden konuşup slogan atmaktansa ve sıkıntıdan birbirleriyle kavga etmektense 300 kişi ya da maksimum 1000 kişi yenildikçe daha iyi yenilmek için Taksim'e çıkıyor.

Dün iş çıkışı eve gitmek için otobüs duraklarına uğramıştım. Otobüs durağında otobüs olmayacağını aslında daha kazancı yokuşundan çıkarken anladım. Gözler yanmaya başlamıştı ve duvarlarda yazılamalar vardı. İstiklal'e girdiğimde caddenin başında üst rütbeli emniyet yetkilileri ve onların ağzının içine bakan basın görevlileri mevcuttu. Her basın muhabirinde-kameramanında istisnasız gaz maskesi mevcuttu ve büyük ihtimal orantısız güçten bahsediyordu yetkililer. Yüzlerinde maskeleri ellerinde kameraları ile göstericiler taksim'i yerle bir etti demeyi tercih ediyorlardı. Televizyondan ve internetten bakıldığında bu kurgu her zamankinden farksızdı.



İstiklal'de eylemler kısa bir ara yaşıyordu. Bütün ara sokaklara bakan meraklı gözler mevcuttu. Herkes biliyordu ki tekrar tekrar çıkılacaktı o sokaklardan. Ağa Camii sokağında işyeri bulunan bir arkadaşıma uğradım. Olayları oradan daha iyi gözleme imkanım oldu böylece. Tarlabaşı hiç durulmadı, oradan gelenler de hiç kesilmedi tıpkı etkisini yitrdikçe tekrardan atılan göz yaşartıcı bombalar gibi. Biz birkaç saat boyunca sadece dükkanda otururken bu müdahaleye maruz kalıyorduk. Üstelik ortada ne taş atan ne de cam kıran göstericiler mevcuttu. Saat 3'e doğru ufak ufak gruplar geçmeye başladı. 2'şerli gruplar halinde gözleri kan çanağı olmuş arkadaşının yanında ona telkinde bulunan diğer arkadaşıyla. Arkalarında ise kameramanlar. Eylemcilerden biri buralarda limon nereden buluyoruz diyordu sokakta oturan bir adama. Belki de eylemler dışında hiç yolu düşmediğinden olsa gerek bilmiyordu buralarda limon bulamazsın diyen kişinin sivil polis olduğunu.

Artık eve dönme vakti gelmişti benim için. Ama karşılaştığımız manzara yine Demirören'e lanet okumamıza sebep oldu. IMF eyleminde Demirören ne alaka diyeceksiniz. Ağa Camii'nin karşısında yeni inşa edilen Demirören'e aittir. Oradan doğru tarlabaşı'ya doğru ilerleyen bir su kütlesi vardı. Neredeyse bütün sokağı sular altında bıraktı. Binaya ulaştığımızda suyun patlatılan bir borudan kaynaklandığını öğrendik, inanılmaz bir görüntü vardı. Bir işçi borunun patladığı anda fışkıran suya kapılmış ufak bir tehlike atlatmış. Yeterli tektikler yapılmadığı için bilinmeyen bir boru patlatılmıştı.

Binlerce kişi arasından çekilerek Gbt'si yapılan, aynı günde 2 defa Gbt'ye maruz kalan, onyıllardır gençlerin takılma mekanı olan izmir alsancak'ta alkol aldığı için gözaatı yiyen ben, taksim de herhangi bir polisle muhattap olmadan eve varsam şaşardım. İstiklal'de Tünel'e doğru ilerlerken arkamdan gelen bir çevik beni durdurup çantamı didik didik etti. Çantada birşey bulamayınca teşekkür etme ezikliğini yaşamamak için telefonla konuşmaya başladı birden, gözleri ile okey vererek saldı sevgili memurum.

Eylemler neredeyse bitmişti artık. Malzeme sınıntısı yaşayan bir kanalın çalışanları cadde de belki de kapalı olan tek dükkanı bulmuş '' işte görüyorsunuz sayın seyirciler taksim esnafı dükkanlarının kepenklerini kapatarak gittiler'' diyerek zavallı esnaf pis göstericiler temalı bir habere imza atıyordu. Daha sonra gördüğüm bir haberde ise bir medya çalışanı polise muhbirlik yapıyordu. Basın yayın kanununda yapılan haberin kaynağını belirmeme özgürlüğü mevcut iken bizim ülkemizde daha yapılmamış haberin eylemcileri canlı ve canlı deşifre ediliyor.

Anlattıklarım çok büyük şeyler değil. Zaten eyleme bile katılmış değilim. Bize 50-100 metre uzaklıkta yaşanan olayları biz internetten takip ediyorduk. Ama eve gelip yaşananları heryerden takip edince karar veremedim bütün bunlar komedi midir ? trajedi midir ? diye.

Dün ölen kişinin hayatına tecavüz edilmemiş midir ?
Neden heryerde geçiştiriliyor bu konu ? Suçlular belli olduğu için mi ?

Basın-emniyet elele, Daha Güzel Türkiye.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

uzatmadan beğendiğimi söyleyebilirim. elinize sağlık.

Tunç Bozacılar dedi ki...

Peki göstericilerin hiç mi suçu yoktur acaba sevgili Marmara ? Önüne geleni yağmalayan , banka , esnaf ve bilimum çevre bina araçlara zarar veren , devletin değil birebir insanların can ve malına kasteden kişilerin (hayvanoğlu hayvanların) hiç mi suçu yoktur) . IMF protestosu önünde gelen herşeyi yakıp yıkmak parçalamak mıdır ?

Bunu Cihangir'de ikamet edip , arabasını evinin kapısının önüne koymak gafletinde bulunan (!) ve sadece bu yüzden ön camını paramparça olmuş bir şekilde bulan bir insanın duyarlılığında soruyorum ? Arabaya bakmak için inen kız arkadaşımın tüm gün ağladığını , nefes alamadığını ve hastalandığını eklemeden ... Maddi ve manevi zararları göz ardı ederek ...

benim malım zarar görmüş ne ki , orada bir kişi hayatını kaybetmiş ! Polis mi suçludur , medya mı yoksa RTE nezdinde tüm hak sahipleri mi ? Ya da banka atmleri mi ? Banka camları mı ?

?

Şairler Parkı dedi ki...

Kırılan banka camlarını, otobüs duraklarını her yerde gördük. Senin gibi belki haklı olarak isyan eden madur kişileride.

Önceleri aktif olarak eylemlere katılmış biriyim. Ne bir cam kırdım ne de bir kimseye zarar verdim. Ama bilirim ki medya hep kırılacak bir cam haberinin peşindedir. Sorunsuz eylemler hiçbir zaman haber değeri taşımaz bu ülkede. Bu yazıda anlatılmak istenen sende ve halkın genelinde olan, medyanın empoze ettiği öngörüdür. Eylemciler bölücüdür, gerizekalıdır,halka zarar verir. Kendini bilmez 3 kişinin işgüzarlığı bütün eylemi-protestoyu lekeler işte. Kırılan banka camı 2 tane, Ölü sayısı 1. Banka camları her kanalda ondakika haber, ölen adamı geçiniz.

Konuyu saptırmamış tam da işaret ettiğim şeye dönük bir yorum yazmışsın. Medyayı istediğin gibi yorumlamak sana kalmış.

Kırılan cam ve kız arkadaşın için ise sadece geçmiş olsun diyebilirim.
Bende cihangir'de çalışıyorum aynı şeylere maruz kalan arkadaşlarım ne yazık ki var.

marmara

stalker dedi ki...

kayseri maçından önce polis nasıl saldırdı, onu hatırlayın yeter. göstericiye filan bahane bulmak acayip işler. polis ve devlet zaten o bankaları korumak, onların çıkarlarını ilelebet savunmak üzere var. imf dediğimiz şey de hayalet değil; burger king, ing bank, mcdonaldsda vs vücut buluyor. 2001de yandık bittik, servetim yarıyaindi diyen sabancının akbankı o süreçte yaklaşık % 70 büyüdü. bunları görmezsek, görmezden gelirsek sokaktaki üç-beş vandalı konuşuruz; düpedüz yalan haber yapan medyayı aklarız.

éndér_48 dedi ki...

http://f1park.blogspot.com