25 Temmuz 2010 Pazar

Değişen Beşiktaş


Günümüzde endüstriyel futbol başlığı altında yapılan değerlendirmelerin temelinde değişim yatıyor. Beşiktaş'ın da bu değişim konusunda ne kadar başarılı olduğu, geçiş sürecini sağlıklı bir şekilde kendine has yapısına uydurup, uyduramadığı muamma olmaktan çıkmıştır. Beşiktaş, bu geçiş sürecini başarısızlıkla tamamlamıştır. Başarısızlık, ne yazık ki hala devam etmektedir.

Şöyle bir geriye gidelim:

16 yıl başkanlığımızı yapan Süleyman Seba'nın yerine göreve gelen Serdar Bilgili ve para işlerinden sorumlu Hüsnü Güreli, " Beşiktaş değişiminin " ilk adamları oldular. 100. yılda iyi futbol ve şampiyonluk, ertesi sene ise hüsran vardı bizim için. Serdar Bilgili, kendisine küfür edildiği için başkanlığı bıraktığını söylemişti. Ancak, özel işlerine ait borçlarına karşılık Beşiktaş'ın şampiyonluğunun sistemli bir şekilde verildiği iddialarına açıklık getirmemişti. Yine aynı şekilde, Sinan Engin'in Beşiktaş'ın sağladığı avantajları "çirkin bağlantıları" için kullanması da hesapsız kalmıştı. "Beşiktaş adının geçtiği her şeyi satarım" diyen Hüsnü Güreli, tribünün kalbi olan Kapalı'ya yapılan localardan sonra "taraftara nasıl geçirdik?" dediğinde de "nasıl?" diye sorulmamıştı.

BEŞİKTAŞ DEĞİŞİYORDU.

Serdar Bilgili'den sonra başlayan Yıldırım Demirören dönemi, Beşiktaş'ın borçlarını katlayarak gittiği dönem diye adlandırılacak büyük ihtimalle. Sık teknik adam değişikliği, 60 küsur oyuncunun alınması bu dönemin futbol şubesinin özeti. Gelen başarısızlıklar da hiçbir zaman sorumluluk almayan Yıldırım Demirören, suçu her daim teknik heyet ve oyunculara yıkan bir yaklaşım sergiledi. Vasat ve vasat altı oyuncuları, yüksek bonservis fiyatları ile Beşiktaş'ın bünyesine kattı. Aynı oyuncuları elden çıkarırken, zarar hanesine bir çizik daha atıyorduk. Beşiktaş'ın kapısından içeri giremeyeceğini iddia ettiği Sinan Engin'i göreve getirdi. Sivok ve Zapo transferlerinde rol oynadı Engin. Her iki oyuncunun bonservislerine verildiği iddia edilen para hakkında da türlü şeyler söylendi. İtalyanlar başka, bizimkiler başka rakamları telafuz etti. Netleşmedi durum.

BEŞİKTAŞ DEĞİŞİYORDU.

Kulübün futbol takımı bunlarla boğuşurken, futbol harici şubeler yokları oynamaya başladı. Bu şubelerin ortak sorunu maaş alamamak oldu. Basketbol takımı adına sponsor aldı. Sponsorlu dönem, sponsorsuzdan başarısız oldu. Her sene oyuncular ayrıldı, gerekçe maaş oldu. Voleybola yatırım yapılmadı, erkek takımı bir alt lige düştü. Yükselme maçlarının yapıldığı şehire otobüsle gitti. Beşiktaş'ın son yıllardaki en başarılı şubesi konumunda olan hentbol takımı, her sene büyük para sorunları yaşadı, yaşıyor.

BEŞİKTAŞ DEĞİŞİYORDU.

Beşiktaş'ı, Beşiktaş yapan değerlerin en başında gelen özkaynak, acıklı bir hal almış durumda. Beşiktaş'ın en başarılı dönemlerine bakıldığında tablo aynı: Özkaynakla yol almak. Özkaynağın en son çıkardığı isim Nihat Kahveci (istikrar dikkate alınmıştır.) Bundan sonraki isimler ya vasatın üstüne çıkamadı ya da sorunlu oldukları gerekçesiyle verim alınamadı. Sorunlu oyuncular diye bir gerçek yaşıyor Beşiktaş. Serdar Özkan, İbrahim Kaş, Batuhan Karadeniz. Üçü de kulüpten ayrıldı, üçü de ayrıldıktan sonra kulübü suçladı. Oyuncuların, Beşiktaş'ın büyüklüğünü hiç sayıp, ahlaksızca konuşmaları tartışılması gereken bir konu. Fakat burada tartışılması gereken ilk şahıslar kendileri değil. Özkaynak dediğimiz yerde neler dönüyor da, nasıl bir eğitim veriliyor da bu çocuklar ayrıldıktan sonra kötü konuşuyor? Bunca yıldır aşağıdan tonla adam çıkmıştır, tutunan sayısı azdır; ancak hiç kimse ayrıldıktan sonra bu denli küstah olma cesaretini göstermedi. Demek ki aşağıda "Beşiktaşlılık" doğru öğretilmiyor. Doğru öğrendiğini umut ettiğimiz Necip, şimdi tek dalımız.

BEŞİKTAŞ DEĞİŞİYORDU.

Ve biz.. Ne kadar kabul etmesek de ta dibindeyiz değişimin. Beşiktaş, her şeyin en iyisine layıktır. Ancak bu iyi sadece futbol takımı için olmamalı. Quaresma, Guti diye kendinden geçen taraftar, sırf üstünde futbol forması yok diye diğer oyuncuları unutmamalı. Popüler olan futbol yaftasına takılmamalı. Ahmet Fetgeri'yi, Seba'yı dolduran bu taraftardı, bu sene Dalaman'a deplasman yapan bu taraftardı. Herkesi baş tacı etmeyen de bu taraftardı.

-------------------------------------------------------------------------

Yaklaşık 10 gün önce yazdım yukarıdaki satırları. Boş bir anda hızlıca alınan notların bir toparlaması idi. 10 gün önce de, bugün de aynı olan bir şey var. Hentbol takımı hala bu seneye ait maaşlarını alamadı. 1-2 maaş değil, tüm maaşları. Sadece ufak bir dipnot: Hentbol şubesinin yıllık masrafı (tüm oyuncuların, ekibin maaşları + masraflar) 800 bin euro ile 1 milyon arası değişiyor.

2 yorum:

kartalist dedi ki...

Duygularımıza tercüman olmuşsun arkadaşım.Eline,yüreğine sağlık.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

bence bu değişimin tam ortasındayız.

hüsnü güreli'ler falan tamam bir süreci başlatmışlardır ancak bugünkü kadar hızlı bir değişim yaşandığını düşünmüyorum.

geçenlerde -beğenirsiniz beğenmezsiniz- cem dizdar quaresma transerindeki gördüğü yamuklukları açıkladı, yazdı.

cem dizdar beşiktaş camiası içerisinde bir spor yazarı olarak saygın bir yerdeydi. kendine has üslubu ve fikirleri...

o günkü yazısının yorum kısmına baktıysanız görmüşsünüdür. bugünün kitlesi cem dizdar'ı beşiktaş'tan kovdu. artık cem dizdar ve benzerlerinin beşiktaş hakkında konuşmak ve yazmak için başvuracakları kitle yok.

zemin kayboldu. bu insanlar kime yazacaklar, o fikirlerin onlar dışında savunucusu kalmadı ki.

bu ciddi bir değişimdir. hem de gün gün hissettiğimiz bir değişimdir.

bugün guti geldi. gelecek için bu kadar umutlu, bir açıdan da bu kadar umutsuz olduğumuz bir başka gün olabilir mi? işte beşiktaşlı bu iki duyguyu bir arada yaşıyor.

boşvermişliğin rahatlığı ve gutinin gelişinin mutluluğu.. peki yarın ne olacak sorusunun cevabını veren yok.

çıldırt bizi delirt bizi başkan...

büyük başkan.

sahi biz yıllarca seni boşa protesto etmişiz. 15'te çıkmayı denemişiz ne komik.

onlar seni quaresma'yı guti'yi getirmedin diye eleştiriyorlarmış.

öyle tribüne böyle başkan.

hatta bu başkan iyi bile.