13 Ekim 2011 Perşembe

Oğuz Çetin'e Sorular


Geçtiğimiz günlerde İbrahim Toraman, milli takıma alınmaması ile ilgili kimi eleştirilerde bulundu. Bazı oyuncuların kredisinin sonsuz olduğundan, yani seçilmek için performansa bakılmadığını dile getirdi. Durumu Toraman özelinden çıkarırsak, pek de haksız sayılmadığı gün gibi ortadadır. Milli takım, çokça uzun zamandır "birilerinin" takımı konumundadır. Kimi oyuncular, performanslarına bakılmaksızın her daim çağırılmakta. Aynı şekilde Anadolu takımlarından her hangi birinde oynayıp, düzenli istikrar sağlamasına rağmen hiç çağırılmayanlar var. Ya da bir hazırlık maçında yalandan çağırılıp, sonra hiç akla gelmeyenler.

Benim için varsa yoksa Beşiktaş'tır. Milli takımı önemseyip, ciddiye almaktan çok çok seneler önce vazgeçtim. Milli takım, beni heyecanlandırmıyor, kendimden bir parça bulamıyorum. Zihniyeti, işleyişi, içine aldığı oyuncuyu, hocayı soktuğu kalıbı sevmiyorum. Bununla birlikte, kendi takımımın oyuncusu hakettiği dönemde onun için çok önemli olan bu payeyi almadığında kızıyorum. Yoksa Beşiktaş'tan oyuncu alınmış, alınmamış zerre umrumda değil. Hatta, bizden oyuncu almasın aman sakatlanırlar diye endişelenirim. Ancak profesyonel bir futbolcu için kıymetli bir alan olduğunu da bilirim. Oyuncum adına üzülürüm, o üzüldüğü için.

Toraman'ın seçilmemesi bu dönem ile ilgili değil sadece. Çok uzun zamandır nedense tercih edilmiyor. Üst düzey stoper olduğu iddiasında değilim; ancak hiçbir zaman haketmediğini söylemek de büyük haksızlık olur. Kimlerin ısrarla seçildiğini düşünürsek.

Aynı şekilde Necip, geçen sene gösterdiği performans ile A takıma seçilmemiştir. Necip gibi genç oyuncular için çok daha mühimdir bu. Gelişimlerini ilerletmek adına mühimdir. Onun gibi oyuncuları diri tutmanın, çıta altına düşmemesini sağlayan unsurların başında gelir.

Durumu Beşiktaş ile sınırlı tutmayalım. Mesela Gaziantepspor'daki Olcan, geçen sene ligin en iyi adamlarından biriydi. Bu çocuk, bu performans ile seçilemediyse, daha nasıl bir performans sergilemeli? Olcan, kendi kendine dememiş midir, şimdi çağırılmadıysam bir daha hiç çağırılmam heralde diye. Senenin en çok süre alan adamlarından biri olan Kayserisporlu Hasan Ali, kendi takımında dahi oynayamayan mevkidaşının çağırıldığını görüp, kendisini göremeyince ne düşünmüştür acaba? Örnekler artabilir gitgide. Akla ilk gelenleri saydım sadece.

Tekrar konunun başına dönelim. Toraman'ın açıklamalarından sonra Oğuz Çetin de yanıt vermiş hemen. Tabiki de yanıt hakkı olacaktır. Ama sırf yanıt verirken kullandığı üslup, kurduğu cümleler bile onun seçimlerinin ne derece yanlı olduğunun kanıtı.

"Kişiler ve isimler hiç önemli değil. Bu konuda konuşmayı sevmiyorum ancak bu konuda şöyle bir örnek verebilirim. Türk futbolunda önemli yer almış bir kişiyim. 19 yıl Türkiye liginde oynadım, 26 yaşında ilk kez A milli formayı giydim ve 70 kez milli oldum. Milli takım kaptanlığı yaptım. 1999'da Sayın Mustafa Denizli'nin milli takımın başında olduğu dönemde milli takıma alınmadım ve hiçbir zaman da konuşmadım. Dolayısıyla duygulara hakim olmak lazım. Kimin hakkında konuştuğuna dikkat etmek lazım. Ama ben her zaman bu tip gençlere hoşgörülüyüm. Gençler, heyecanlılar, istekleri, arzuları var. Ama öncelikli olarak kendi performanslarına bakmaları gerekiyor ve bu tarz eleştiri yapan oyuncuların o mevkide oynayan oyunculara bakması gerekiyor. Uygun görülen, inandığımız oyuncuları bünyemize alıyoruz. Tabii ki Toraman gibi oyuncular da performansını yükseltirlerse, üstün başarı gösterirse, özellikle takımında oynamaya başlayıp orada gözümüze girerse o da milli takıma tekrar girebilir."

Bu söylenenler doğrultusunda kendisine sormak isterim:

1- Bu konuda konuşmayı sevmiyorum dedikten sonra kendisiyle ilgili "sözüm ona" bir örnek vermek, kendini yüceltmeye çalışmak yüksek egonun bir sonucu mudur?
2-1999'da milli takıma alınmadığını söylerken bizlerle dalga mı geçiyor, şaka mı yapıyor? Çünkü Oğuz Çetin, 1963 doğumlu. 1999 senesinde 36 yaşındaydı ve 1 sene sonra aktif futbol hayatını sonlandırdı. 99 senesinden örnek vermek ancak şakacı bir kişiliğin örneği olabilir.
3-Ülkemizdeki oyuncuların kimin hakkında konuşup, konuşmayacağına dair yazılı bir liste var mıdır? Var ise bilgilenmek isteriz.
4-Gençlere hoşgörü.. Toraman, 30 yaşında. Mesleki anlamda genç değil. Bu soru değil, bir hatırlatma.
5- Eleştiri yapan oyunculara, kendi mevkilerinde oynayan diğer oyuncuların performansları ile kendilerininkini kıyaslamayı tavsiye etmek güzel bir öneri. Şu kıyasın değerlendirmesi hepimizi mutlu edecektir: Gökhan Zan, Servet Çetin?
6-Takımında oynayıp, gözümüze girerse Toraman'ı alırıza istinaden de: 5. sorudaki isimleri cepte tutarak, Yekta Kurtuluş ve Mert Günok'un nerede gözünüze girdiğini açıklarsanız bahtiyar oluruz.

1 yorum:

Yakup Sabri İNANKUR dedi ki...

O kadar cümlelerine gerek yok Oğuz Çetin'in. Kendi futbol oynarken -ki harika bir futbolcuydu- Beşiktaş'ın taş taş üstünde bırakmadığı dönemde, Rıza'nın, Metin'in, Gökhan'ın, Feyyaz'ın ay-yıldızlı formayı giyme tekrarı 30 ila 50 arasında değişir. Bu sayının da yarısı 90 dakikalık teri taşımaz içinde.

Lakin aynı dönem kendisinin içinde olduğu Fenerbahçe ve Galatasaraylı klas oyuncular için bu rakam 70lerden başlar.

Mevcut durumda ise başta Necip Uysal olmak üzere Serdar Aziz, Alper Potuk, Olcan Adın, Aykut Demir gibi isimler de takımları dolayısıyla akla bile gelmiyor. Mesela yarın sarı renkli formalardan birini geçirseler bu isimlerin de Serdar Kesimal gibi çağrılacağına eminim.

Zaten verilmek istenen mesaj da bu. Avrupa'da vitrin yapmak isteyen, milli formayı giymek isteyenin önüne 2 tercih koymak.

Tıpkı son 10 yıldır Türk Futbolu'nun önüne sadece 2 tercih koymak gibi.

Aslında bu kadar soruya ya da yoruma yazık.

Ülkede ne kadar adalet varsa, futbolunda da o kadar adalet var.