16 Nisan 2013 Salı

Babaya Özlem

 Büyük Beşiktaş'ın, büyük efsanesi Hakkı Yeten'i ölümünün 24. yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

Vala Somalı'nın kaleminden Hakkı Yeten:

"Kim ne derse desin, bize göre Türkiye'nin gelmiş, geçmiş en büyük futbolcusu Hakkı Yeten'dir. Tam 17 sene sırtında taşıdığı Siyah-Beyaz formasını zaferden zafere koşturmuş, aynı zamanda takımına yenilmezlik vasfı kazandırmıştır.

Müthiş kafa vuruşları, balyoz gibi sağ, sol şutları, sürati ve kendine has çalımlarıyla ideal oyuncu tipinin en belirli numunesi olan Hakkı Yeten, ayrıca otoritesi sayesinde takımında senelerce kurduğu disiplinle kaptanlık vazifesini de başarıyla yürütmüştür.


Hakkı Yeten'i bütün Beşiktaşlılar değişmez bir kaptan olarak kabul ederler. Bugün bile büyük, küçük herkes ona Kaptan diye hitap etmektedir.

Futbol oynadığı 17 sene içinde; beş senesi üstüste olmak üzere 8 İstanbul Ligi, 3 İstanbul Şilt ve Kupası, 1 İzmir Enternasyonal Fuar Kupası, 3 Milli Lig, 1 Türkiye Kupası ve 2 Başbakanlık Kupası ile 4 hususi turnuva birinciliği, ceman; 18 resmi, 4 hususi 22 şampiyonluk kazanan bir takımın orkestra şefliğini yapmak büyük Türk futbolcusu Hakkı Yeten'in şahsiyeti ve sporculuk değeri hakkında kafi ölçü teşkil eder kanaatindeyiz.

Şöhretini, ustalığını memleket dışına kadar yaymış olan Hakkı Yeten, bir ara İngiltere'nin meşhur Arsenal takımından transfer teklifi almış; fakat içindeki Beşiktaş sevgisi yüzünden bu cazip teklifi reddetmiştir.

Baba Hakkı 1910 yılında Vodina kazasında doğdu. Bir yaşındayken ailece İstambul'a gelip, Beşiktaş semtine yerleştiler. 1914 yılında 1.Cihan Harbi patlak verince, babası binbaşı Mahmut Nedim, Çanakkale'de vazife almış ve vatanını müdafaa ederken şehit düşmüştür.

Bütün ruhu ve hüviyetiyle tam bir asker olan Mahmut Nedim, oğullarını da asker olarak yetiştirmek istedi. Bu yüzden Hakkı Yeten mutlak olarak askerliği seçmişti. Dul bir annenin etrafında her biri küçük çağlarda bulunan 6 çocuk yetim kalmışlardı. Bu yüzden sırayla ağabeyleri Muhtar ve Nuri, onları takiben Hakkı Yeten askeri okula dahil oldular.

Kaderin cilvesi veya hayatın akışı, onlara istikballeri için baba mesleği olan askerliği, en doğru yol olarak göstermekteydi. Askerliğe karşı son derece alaka ve muhabbet duymaları belki de biraz ırki veya ırsi bir temayülün tezahürü de olabilir.


Ona ilk defa spor zevkini, bilhassa futbol merakını büyük ağabeyi Muhtar aşılamıştı. Muhtar Bey, Harbiye futbol takımının santrhaf mevkiinde temayüz ettiği gibi ayrıca güreş ve boks yapan kıymetli bir sporcuydu. Nihayet Halıcıoğlu Askeri Lisesi'nde futbolu ile göze çarpan Hakkı Yeten, 1931 yılında Şeref merhumun delaletiyle askeri liseden ayrılarak Siyah-Beyaz formalı takıma iltihak etmiştir. Derken muvaffakiyet yılları birbirini kovalamış, Beşiktaş takımında bir yıldız gibi parıldayan ve Türk sporunda devleşen Hakkı Yeten adeta takımının emniyet sübabı olmuştur. Biz futbolu veyahut geniş anlamda sporu kulüpçülük olarak anlıyoruz. Kulübümüzün menfaatleri umumi menfaatlere uymadı mı hiçbir zaman objektif göremiyoruz. İşte bu zihniyet yüzünden milli takım intihabında da isabetli seçim yapamıyoruz. Bugüne kadar hiç olmazsa milli davalarda biraz makul olabilseydik, heralde Hakkı Yeten gibi bir yıldız milli takımda 3 defacık vazife almazdı. Halihazırda Denizcilik Bankası'nın hukuk müşavirliğini yapan Hakkı Yeten, Hasan Polat federasyonunda asbaşkanlık, Beşiktaş Kulübü'nde de 3 defa başkanlık yapmıştır. Ona sporculuk devrinde "bakışı bile faul" derlerdi ama vücudunda nice "yere bakan, yürek yakan"ların, sözde munis görünüşlü rakip futbolcuların tekme izlerini görmek bugün bile mümkündür."

Kaynak: Türk Sporunda 75 Yıl / Beşiktaş Spor Tarihi - Vala Somalı (1978)

Baba, Hakkını Ödeyemeyiz




Hiç yorum yok: