27 Kasım 2013 Çarşamba

Beşiktaş'ta Bir İspanyol: Jose Sambade




Bir süre önce AS TV, İstanbul'a gelip, kaleci antrenörümüz Jose Sambade'nin bir gününü kayıt altına almış. Videoyu izleyince acaba neler demiş merakı baskın çıktı. Önce sevgili Emre ile ardından da bir arkadaşımın aracılığıyla Özge ile görüştüm çeviri için. Her ikisi de sağ olsun, kırmadılar, hallederiz dediler. Önce Özge çevirdi; eksiklikleri,düzenlemeleri Emre yaptı. Sonrasında her ikisi arasında metinler birkaç sefer gitti-geldi. Sonunda aşağıdaki metin ortaya çıktı. Hem Emre'ye, hem Özge'ye ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum buradan da. Yoğun dönemlerinde vakit ayırdılar, zahmetli ve yorucu olmasına rağmen harika iş çıkardılar. Tamamen amatör bir ruhla yapılmış olması daha da kıymetli kılıyor durumu. 

Altyazı ekleyecektik videoya; ancak senkron sorunu yüzünden yapamadık. "Aman ya kim anlayacak senkronu" tadında da bir şey hazırlamak istemediğimiz için de çeviriyi metin olarak yayınlıyoruz.

"Deportivo'da geçen 14 yıldan sonra elime ayrılma; yani, yeni tecrübeler elde etme, yeni rekabetlere yelken açma fırsatı geçti. Ben de bu şansı değerlendirmek istedim. Benim için sürpriz olan ise bu ülkeye, Beşiktaş a gelmek konusunda her şeyin bir anda ve inanılmaz hızlı bir şekilde gelişmesi oldu. Çünkü bir akşamüstü bir telefon aldım ve birden buraya gelme olasılığımın olup olmadığını sordular. Buraya gelmek isteyip, istemediğimi öğrenmek istediler. O an bir seçim yapmalıydım. Fakat bir sonraki durağımın neresi olacağı sadece benim geleceğimle ilgili değil, ailemi de bağlayan bir karardı. Aslında çok da düşünecek bir şey yoktu açıkçası. O an karar vermek lazımdı. İstanbul hakkında anlatılanlar ise bana çok da ikna edici gelmedi. Önemli olan noktalardan biri benim ve ailem için çalışacağım yerin son derece güvenli olması gerekliliğiydi. Fakat oturup konuştuk ve üç yıl için burada olacağım konusunda hemen anlaştık. Ve burada, İstanbul'dayım.

İstanbul gibi çok güzel kültüre sahip bir yerde çalışıyor, Beşiktaş gibi mükemmel ve son derece canlı bir semtin göbeğinde yaşıyoruz. Havası farklı ve futbol kokan bir semt. Burada tarihi yapılar mevcut. Semtin her yerinde kulübün simgesi olan kartal, kara kartal heykellerine rastlıyorsunuz. İlgimi çeken bir yer İstanbul. Zıtlıkların şehri. Her türlü kültürü, her türlü milleti bünyesinde barındırıyor; fakat gerçek şu ki çok fazla sayıda insan var ve trafikle başa çıkmak zorunda kalıyoruz. Ben, Avrupa’da yaşıyorum, kulüp tesisleri ise Asya kıtasında kalıyor. İşimi yapmak için de her gün karşıya geçmek zorundayım. Çok fazla trafik var ve günün belli bölümlerinde yoğunluk fazlasıyla değişiyor. Ben de yola çıkmadan önce trafiği kontrol ediyorum. Zorluk çekmemek için hayatımızı trafiğe göre ayarlıyoruz. İster vapurla, ister köprüden geçiyorsunuz karşı tarafa. Benim evim birinci köprüye yakın. Eğer trafik azsa 35-40 dakikada kulübe varıyorum. Tabi trafik yoğunsa bu süre 1.5 saate çıkıyor.

Beşiktaş, büyük bir kulüp. Türkiye’nin en büyük 3 kulübünden biri. Kulüp, şu an yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Takımda kadroya girmeye çalışan pek çok Türk genç isim mevcut. Büyük ve tarihi bir kulüp burası. Türkiye'nin en eski kulübü. Çok büyük bir geçmişe sahip. Taraftar sayısı da oldukça fazla. Kulüpteki ilk maçım St.Pauli'ye karşıydı. Berlin'de, İstanbul'a uzak sayılabilecek bir yerdeydi ama çok büyük bir destek vardı. Burası çok rahat bir yer, tesislerde istediğimiz her şeye sahibiz. Evden önce bir süre burada kaldım ve evden bir farkı olmadığını söyleyebilirim. Burada ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Ayrıca çok sıcak bir ortam mevcut. Herkes görür görmez neler yaptığımı, nasıl olduğumu soruyor. Ailemi de soruyorlar. Zaten burada tam bir aile ortamı mevcut. Bu düşüncelerimi kulüptekilerle de paylaşıyorum. Geldiğimden beri hiçbir yabancılık çekmedim. Burada çalıştığım için son derece memnunum. 



Buraya gelmeden de tanındığımı öğrendim. Dahası her geçen gün buraya alışmam daha da kolaylaştı. Hiç zorluk çekmedim. Ben de onlara adapte olmaya çalışıyorum. Zaten şu da var ki İspanya ile burada yaptıklarım arasında pek ciddi bir fark yok. Zihniyetler gerçekten hemen hemen aynı. Sonuçta 14 senedir İspanya ligindeydim. Belli bir kültüre, bir mantaliteye alışmıştım. Bu açıdan neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. 
 
Dört kalecimiz de çok iyi seviyede. Mesela Tolga gibi aralarında milli olanlar da var. Cenk de milli takıma gidenlerden. Üçüncü kalecimiz de B milli. Bu üçünün yanı sıra bir de çok genç bir kalecimiz var, Emre. Sonuçta burada Beşiktaş'ın geleceğini de arıyoruz.

Önceleri iletişimde zorluk çektim. Sonuçta dilini bilmediğim bir ülkedeydim. Burada doğal olarak Türkçe konuşuluyor, zaman zaman İngilizce de kullanılıyor. Sonuçta Türkçem yok, İngilizcem bile çok iyi değil ama bir şekilde iletişimi sağlıyoruz. Burada benim Bilic ile kurduğum iletişim gerçekten son derece önemli. Benim yaptığım işe saygı duyuyor ve işimi kolaylaştırmak için elinden geleni yapıyor. Son derece samimi ve sıcak bir insan. Bu duruma çok şaşırdığımı söyleyebilirim. Sonuçta buraya gelerek büyük bir değişiklik yaptım ve bu yakınlık kararımda memnun olmamı sağladı.

İlk geldiğimde, kaleci bulmam istendi. Türkiye'yi tanımadığım için de referans almak zorunda kaldım. Videoları inceledim ama seçim yapmak gerçekten çok kolay oldu. Ligi tanıyan, son derece deneyimli biri olan Tolga’da karar kıldık. Şu anda birinci kalecimiz.

Cenk ise ikinci kalecimiz. Kesinlikle potansiyeli var. Milli takımda da yer almış. Kondisyonu, kapasitesi iyi. Geleceğin kalecisi demek doğru olmaz; çünkü bugünün kalecisi. Çok iyi bir seviyede. Zaten daha önce forma da giymiş bir isim. 2 genç kalecimiz daha var demiştim. Birisi Stuttgart'ın ikinci takımından  geliyor. Tam bir Alman. Garip bir çocuk, çalışkan, disiplinli. 24 saat çalışabilir. O da B milli takımda forma giyiyor.

Son olarak da Emre isminde bir genç kalecimiz var. Rotasyon sürecinde şu an. Tabi daha pek çok gencimiz var. Yetenekli gençler kendi aralarında bir mücadele içindeler. Salı ve Çarşamba günleri B takımlarının maçları oynanıyor ve bu maçları izleyerek kalecilerimizi takip ediyoruz. 

Tabi bir de şöyle bir durum var. Ben İspanya'nın Galiçya bölgesinden geliyorum. Bizim karakterimiz bu,  özleyerek yaşıyoruz. Yaşadığımız yerden ayrılıp, başka bir yere gitmek bize ağır geliyor. Sadece ülke değiştirmek değil, bölge değiştirmek bile bizim için son derece zor.  İspanya'da ekonomik açıdan zor bir dönemden geçiyoruz. Fakat sınırları aşmamız lazım. Bizim futbolumuz var ve bu sayede dışarıda rahatlıkla çalışabiliyoruz.

Aslında bakarsanız başka bir yere gittiğimizde aradığımızı bulamama, istediğimiz seviyede bir iş bulamama, karşılığının ödenip ödenmeyeceği korkusu var bizde. İspanya'daki hayattan kaynaklanıyor bu ama aşmamız şart. Yeni deneyimler lazım. Sadece spor anlamında değil, kişilik olarak da. İşte ben de tam bunun için buradayım. Yeni maceralar için. Kendimi geliştirmek için de. Buradan önceki kulübüme teşekkür borçluyum, çok büyük bir kulüptü. Deportivo'da istediğim her şeye sahiptim ama başka şeyler de yaşayıp kendimi geliştirmem lazımdı. Aileme de başka ve yeni imkânlar sağlamam gerekiyordu. Futbol, benim bunları yapabilmemi sağladı ve buradayım. Kesinlikle hepimizde bu cesaret olmalı. Başka bir ülkeye veya şehre gidemem denmemeli. Futbol sadece İspanya'da oynanacak diye bir şey yok. İspanya dışında da güzel şeyler oluyor. Aslında sadece futbolda değil ama konumuza bakarsak evet, futbol.

İspanyolluk, dünyanın şu an her yerinde ve herhangi bir futbol ortamında bize yardım eden bir durum. Dünya Kupası'ndaki durum da belli. İspanyol futbolcular,  taktiklerinin taklit edilmek istenmesi. Bu durumda kendimizi, nasıl bir seviyede olduğumuzu göstermeliyiz. Bu bizim sorumluluğumuz. Futboldaki yeteneklerimizi korumamız lazım. Şu anda İspanya dışındaki futbol dünyasında bir İspanyol olmak  bir avantaj."



1 yorum:

serkan dedi ki...

ellerinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş. videoyu izleyip sambade'nin görüşlerini merak edenlere dev hizmet :)