Dün akşam oynanan maçı İstanbul'da izleme şansı elde eden bir Leipzig taraftarı, kendi forumlarında maça ve şehre dair izlenimlerini paylaşmış. Sevgili arkadaşım Muharrem de bizleri kırmayıp, çeviriyi yaptı. Buradan da tekrar teşekkür etmek istiyorum. Çok kısa sürede metni bize ulaştırdı, sağolsun.
İyi okumalar.
1. Gün: Seyahat
Saat 15'te Leipzig havalimanında buluştuk. Check-in ve
güvenlik işlemleri sonrası uçağa binmeyi bekledik ve 17:40'ta İstanbul'a doğru
yola çıktık. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra Taksim'e gitmek üzere
otobüse bindik. Orada bulunan otelimiz stada 500 metre uzaklıktaydı.
Otele giriş yaptktan sonra gece saat 12'de bir şeyler atıştırmaya karar verdik. Her yerde dürüm vardi tabi
(etin tadı Almanya'da olduğundan çok daha güzeldi). Yolda karşılaştığımız
insanlar çok yardımsever ve samimiydi. Tabi ki konumuz futboldu; fakat sadece
Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarıyla karşılaştık. Maçtan galibiyetle
ayrılmamızı dilediler. Otelin barında uyumadan önce bir Efes içtikten sonra
saat 02.30 gibi odamıza çekildik ve bizim açımızdan tarihi olacak ertesi günü
beklemeye başladık.
2. Gün (maç günü): Şehir turu ve maç
Güzel bir kahvaltıdan sonra şehri gezmek üzere otelden
çıktık. Önce Cihangir Cami'ni geçtik, oradan da stada dogru yürüdük. Orada
bulunan, iki katlı olan ve bir taraftar olarak beklediğiniz her şeyi bulunduran
mağazaya (Kartal Yuvası) uğradık. Ardından sıra Taksim ve İstiklal Caddesi'ne
geldi. Burada Galatasaray Store'a da uğradık (4 katlı fakat daha az alan).
Galata Kulesi ve köprüsünü geçtikten sonra Şişhane'ye kadar geldik. Zaten buradan
da maça kadar dinlenmek üzere otele döndük ki oraya giden yolumuz uzun değildi.
Leipzig taraftarı olduğumuz belli olmasına rağmen hiçbir
zaman kötü muameleye maruz kalmadık. Her köşede güzel sohbetlere dahil olduk. Bazıları bizim, çoğu tabi Beşiktaş'ın kazanmasını istedi. Üzerinde Beşiktaş
forması bulunanlar bile bize çok iyi davrandı ve selam verdi. Tek bir dakika
bile güvenliğimizden şüphe etmedik. Her köşede kediler görmek mümkündü. Özellikle bankaların, dükkanların ve yüksek binaların önünde. Polise gelirsek:
Kendimizi güvende hissettik, dikkatli baktığımızda her köşede polislerin veya
sivil polislerin olduğunu gördük. Alkol, sigara ve biranın sadece ara
sokaklarda bulunan birkaç dükkanda satıldığını gördük.
2. Gün (Maç günü): Maç
Maçı ve skoru herkes gördü zaten, daha fazla detaya inmeye
gerek yok. Asıl maçta yaşadıklarımı aktarmak istiyorum. Hala büyülenmiş
durumdayım, kulağım çınlıyor. Tüylerimi diken diken eden bir deneyimdi.
Saat 19'da diğer taraftarlarla haberleştiğimiz gibi
Taksim'de buluştuk. Saat 19:45'te polis eşliğinde stada
yürümeye başladık. Deplasman tribününe vardığımızda bize stada girmesi yasak
olan maddelerden bahsettiler. Bozuk para, powerbank, çakmak vs. Alkol ve sigara
yasağı da buna dahil. Tam 3 kez kontrol edildik ve bazı taraftarlarda bu
maddelere rastlandı. Geri vermemek üzere ellerinden alındı. Bu 3 kontrolü fazla
bulanlar için açıklamak gerekirse: Bizim stadımızda yapılan kontroller kadar zayıf değildi, şimdiye
kadar sorun olmadı ve umarım bundan sonra da olmaz. Sadece 250 kişi olduğumuz
için stada hızlı giriş yapabildik. Saat
20:10'da tribünde yerimizi aldık. Yemek ve içecek büfeleri mevcuttu, fiyatlar
da düz olduğu için bu durum hoşumuza gitti. Kart ile ödeme yoktu, bozuk para da
yasak olduğu için 5 ile bölünebilen bir hesap çıkmak zorundaydı ki kağıt para
alabilelim. Su sayesinde sorun yaşamadık bu konuda da.
Takımlar sahaya ısınmaya çıktıklarında bizi ve takımı neler
beklediğini tahmin etmeye başlamıştık. Zaten ilk yarıyı da özetledi bu durum,
çünkü daha önce böyle bir deneyimleri yoktu. Dışarıdan birisine bu gürültüyü
nasıl anlatsam? Zor. Önünüzden geçen bir lokomotif düşünün, iletişim bile zor
hale geliyor yanınızda bulunan kişiyle. Sadece atmosferi yaşamak icin seyahat
etmeye değdi. Sadece bir tribün degil, tribünlerin tamamı tezahüratlara
dahildi. Elektrik kesintisinden sonra da telefonlar ile devam edildi, o durumda
bile tribünler karşılıklı tezahürat yaptı. Maç biter bitmez stat rejisi müzik
çalmaya başladığında ıslıklar yükseldi. Müziği kesmek zorunda kaldı ve taraftar
kaldığı yerden devam etti. Aradan birkaç dakika geçti, yine aynısı oldu. Acaba
Leipzig'de de mümkün mü bu?
Takımı kutladıktan sonra yavaş yavaş stadı terk etmeye
başladılar. Müziğin başlaması ile birlikte Beşiktaş taraftarıyla birbirimizi
alkışladık ve veda ettik. Polisin yardımıyla diğer tribünde bulunan Beşiktaş
taraftarlarıyla atkılarımızı takas ettik. Maçtan 30 dakika sonra tribünü terk
ettik ve polis eskortuyla otele vardık. Otelde maçın özetini izleyip, kendi
aramızda analiz ettik, yaşananları idrak etmeye çalıştık. Almanca konuşan
Beşiktaş taraftarları ile de sohbet ettik. Bize, bir dahaki sefere Çarşı'ya
gitmemizi (tabii formasız) ve orada takılmamızı önerdiler. Yemeklerin ve
kalitenin daha iyi olduğunu, bir barda takılıp bira içme imkanlarının daha
fazla olduğundan bahsettiler. Bir sonraki sefer için aklımızda bulunduruyoruz; eğer Beşiktaş ile bir daha eşleşirsek.
Şampiyonlar Liginde ilk deplasman maçımız unutulmaz bir anı
olarak kalacak. İstanbul çok güzel ve misafirperver bir şehir. Çok güzel tecrübeler
edindik ve gelecek deplasmanlar için tecrübe kazandık. Ekim ayında ikinci
deplasman maçımız olan Porto'yu iple çekiyoruz şimdiden.
Yazının orijinali: http://www.rb-fans.de/artikel/20170927-special-fanbericht-besiktas.html
5 yorum:
Alman taraftarlar guzel. Ingilizler gibi degil taraftari da medeni.
It was a fantastic game I hope. Thanks
Interesting dolls.Thank you so much.
clipping path service
Thank you so much for sharing this blog with us, it is really amazing valuable and informative.
Freight Forwarders in Delhi
Your blog was so nice and very attractive to see.
raster to vector conversion service
Yorum Gönder