14 Kasım 2010 Pazar

Bir Parça Huzur


Ya bir parça huzur ile soluk alacaktık ya da huzursuzluk ortamının dibine batacaktık. Tam anlamıyla böyle bir maçtı. Oynanacak oyundan ziyade skor önemliydi. Ve Beşiktaş nihayet galip geldi.

Maç başlar başlamaz görüldü ki, oyuncular bir an önce gol bulmak istiyor. Üzerlerindeki mevcut sıkıntıyı, olumsuzluğu bu golle yok etmek istiyor. Oyunun ilk yarım saatindeki iştahlı görüntünün bana hissettirdikleri bunlar. Sonrasında yorulan orta saha, hakimiyetini kaybedince biraz baskı yemeye müsait bir Beşiktaş ortaya çıktı. Yine mi aynı dert derken hem penaltı, hem de devre arası yetişti imdadımıza.

Hiçbir Beşiktaşlı için 1-0 rahat bir skor değildir. Bizim rahat etmemiz için ikiyi, hatta üçü atmamız lazım. Takım da bunun gayet farkında. Bu yüzden aceleci davrandılar ve cömertçe harcadılar ele geçen fırsatları. Oyuncuların büyük bir bölümünde golü atayım, rahatlayım bilinci olduğu için 2 bir türlü gelmedi arzuladığımız dakikalarda. Holosko'nun Quaresma'ya vermek yerine kaleye vurması, Quaresma'nın herkesi ipe dizip, sıfıra indikten sonra içerdeki arkadaşlarına vermeyip, kaleciye nişanlaması, Hilbert'in sağdan girdikten sonra kaleyi düşünmesi vs. . Uzatma dakikaları ile beraber yine stres tavan yapmışken, Quaresma yetişti imdadımıza. Hilbert' attığı harika pasla 2. golü bulduk. Birçok Beşiktaşlı, goool diye sevinmek yerine oh bee demiştir sanırım.

Takıma şöyle bir bakınca aksayan yerler yine aynı. Tabata ve Holosko bu takımın en verimsiz isimleri olmayı başkalarına devredemeyecek gibi gözüküyorlar. Tabata'yı Holosko'dan ayıran özellik koşuyor olması, kendince mücadele ediyor olması. Tabi bu yeterli değil. Çünkü demek ki doğru yere, doğru zamanda koşmuyor ve mücadelesi verim almaya yönelik değil. Holosko'nun hali ise bir garip. Umursamayan bir hava içerisinde. Bu da bir futbolcu için en büyük sıkıntı olsa gerek. Bunun çözümüne dair net bir yanıtım yok. Devre arasında umarım gönderilirler. Hem kendilerine yeni bir sayfa açıp, mutlu olurlar, hem de Beşiktaş'a zarar veren isimler olmaktan kurtulurlar.

Toraman'ı stoperde izledikçe Sivok diye sayıklıyorum.

Quaresma, bu takımı sahiplendi, bunu her haliyle hissettiriyor. Şu an en büyük falsosu siniri. Bir maçta, hiç ummadığımız bir anda kırmızı kartı görebilir. Çok fazla tekme yediği aşikar. Fakat hükmü kendinin vermeye çalışmasını doğru bulmuyorum. Milleti çalımlarıyla ipe dizsin yeter. Diğer türlüsüne girmesin hiç.

Rakip takım oyuncularına: Yapmayın oğlum, Guti'ye vurmayın bu kadar. Adamın her maç dizi, bacağı kanıyor. İnsafsız herifler.

Hiç yorum yok: