30 Ocak 2011 Pazar

Efsane Olabilmek

Trabzonspor ile oynanan maç öncesinde tribünler Sergen'e tepki göstermişti. Kendisi de "Ben, bunu haketmedim." diye açıklama yapti. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Durumu hak-hukuk ekseninde değerlendirirsek, Sergen epey bir zararlı çıkar.

Beşiktaş taraftarının Sergen'e neden tepki gösterdiği gayet ortada. Durum, gayet ortadayken ısrarla tartışmanın eksenini –meselenin özü eleştiri olmamasına rağmen - " adam Beşiktaşlı diye sizi eleştirmeyecek mi?", "100.yılda yaptıklarını çabuk unuttunuz." çıtasına getirenler var.

Önce şu eleştiri mevzusuna değinelim. Sergen'in eleştiri yüzünden tepki gördüğünü dile getirmek, duruma at gözlüğü ile bakmakla eş değer. Sergen, hocanın takım üzerinde uygulamaya çalıştığı sistemi yanlış bulabilir, yetersiz bulabilir, oyuncu kadrosunda yanlışlıklar görebilir ve bunların tamamını dile getirebilir. Bunda da hiçbir sıkıntı olmaz, olmasında da sebep yok zaten. Fakat Sergen'in yaptığı eleştiri değil. Sergen, nasıl can yakarım, nasıl yaralarım derdinde. Beşiktaş'ın hocasına, oyuncusuna saygı duymuyor. Mantıklı cümleler yerine " Schuster, ne yapmış yaaa, Guti, dünya yıldızı değil, Guti ne yapmış, Guti kadar bende oynarım" diyerek, hem saçmalamanın zirvesini görmüş, hem de kişisel hırslarına yenik düşmüştür. A2 takımı hocası iken, yollar ayrıldıktan sonra kendince bir yol izlemeyi tercih etmiştir. Fakat gözden kaçırmamamız gereken bir nokta var. Sergen, şu an Beşiktaş yönetimine muhalif bir yapı sergilerken, eger çark 3 gün sonra lehinde işlerse, en büyük yönetim yanlılarından biri olmaya müsait kişiliktedir. Bknz:Sinan Engin.

Diğer noktaya gelelim. Kimse Sergen'in yeteneğini, 100. yıldaki katkısını inkar etmiyor, yok saymıyor ama Sergen'in bu katkılarının olması onu dokunulmaz da kılmıyor. En verimli zamanında kaprisi yüzünden Beşiktaş'tan ayrılıp, yıllarca rakip takım formalarını giyerek, en güzel yıllarını oralara harcadı Sergen. Yetmedi, doğuştan F.bahçeliyim dedi, yetmedi, orta parmağını Beşiktaş tribünlerine gösterdi. Gün gelip, Beşiktaş'a geri döndüğünde aynı tribün özkaynak etiketi yüzünden bağrına bastı. Aynı tribün o zaman vefalıydı da şimdi mi vefasız oldu?

Tribünümüzün en sevdiğim özelliklerinden biridir doğaçlama hareket eden yapıya sahip olması. Anlık hareketi en iyi uygulayan tribündür aynı zamanda benim için. Gönül de alır, kulak da çeker, tokatı da basar.

Bir de efsane karmaşası var. Efsane kime nedir? Efsane nasıl olunur?

Şöyle bir Beşiktaş tarihindeki Beşiktaş efsanelerine bakalım, akla ilk gelen isimlere: Şeref Bey, Baba Hakkı, Voleci Şeref, Süleyman Seba, Recep Adanır, Yusuf Tunaoğlu, Vedat Okyar, Metin Tekin, Gökhan Keskin, Rıza Çalımbay… Ve daha nice isim tabiî ki de. Bu isimlerin hiçbiri sırf sahada sergiledikleri performans ile Beşiktaş efsanesi olmadılar. Hepsinin başka başka hikayeleri, başka başka büyüleri var. Hepsi rakip takımlar tarafından saygı gördü, hepsinden söz ederken gözlerimiz doldu. Hepsinin Beşiktaşlı olduğunu cümle alem biliyor. Yeri geldi, kurdukları tek bir cümle yol haritamız oldu. Yeri geldi, şu an hayatta olmadıkları için üzüldük, emanet bıraktıklarına sahip çıkmayı ilke edindik.
Sergen’i böyle bir toplulukta nereye koyabiliyoruz? Benim koyabildiğim bir yer yok. Diğer isimlerin öncelikleri hep Beşiktaş olmuş. Yukarıdaki isimlerden Recep Adanır da Galatasaray’a transfer olmuştur. Galatasaray formasıyla Beşiktaş karşı sahaya çıkınca, Galatasaray taraftarları sevgi gösterisinde bulunmuş Baba Recep’e. Fakat Baba Recep, Beşiktaş tribünlerine gitmiş, eli yüreğinde. Sonra da Galatasaray tribünlerini selamlamış, ayaklarını göstererek. Yüreğim Beşiktaş için, ayaklarım Galatasaray için atacak demiştir.

Efsane olmanın yolu, tribün için Baba Recep’in tavrında, alttaki pankartta gizli.



Bir de şu var : “Ligin bitmesine 2 hafta vardı, kart sınırındaydım, Gs ile oynuyorduk, kart göreyim de erken tatile çıkayım dedim. Kim bunu diyen? Beşiktaş özkaynağından yetişmiş, sözde Beşiktaş çocuğu. Guti, Eskişehirspor maçında kırmızı kartı gördü diye yer yerinden oynadı. Ne profesyonelliği kaldı, ne de tatil planları. Sergen anlatınca hikayesini keh keh güldü millet. Aynı Sergen başka “komik” hikayesinde diyor ki: Kulüpte çekilişle araba veriliyordu, arabayı bana verin dedim, gol atarsan veririz dediler. Gol attım, herkes gole seviniyordu, ben arabaya. Bunu anlatınca sözü özü bir adam diyoruz biz, işimize öyle geliyor. Attığı frikik goller ile kendimizden geçtik her daim. Ama Sergen attığı o gollerden sonra Sinan Engin’e koştu her seferinde, sonra da anlattı. İddiaya girerdik bilmem kaç dolarına.

Sinan Engin ve benzer zihniyetteki hiç kimse Beşiktaş efsanesi değildir benim için. Sergen de bu yolu izlemeyi tercih etmiştir. İzlediği yolun getirileri-götürüleri olacaktır. Beşiktaş tribünü götürü kısmında yer almıştır.

Ve bir efsane der ki…

“"Hep efsane olmaktan bahsedilir ya...Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilmektir.Bir çocuktur sizi o yıllar öncesine götürenya da efsaneleştiren.Biz nasıl Baba Hakkı'yı merak edip, onu araştırıp, neredeyse ellerimizle dokunduysak, yıllar sonra bir çocuğun bizi aklına düşürüp araştırmasıdır.Biz, o efsane içinde olan şanslı insanlarız.Yoksa efsane olmak ne haddimize.Tek efsane vardır o da Beşiktaş'tır...."

4 yorum:

Ömer dedi ki...

100.yıldaki şampiyonlukta, ondan sonraki sezon ŞL'deki katkılarını inkar edecek halimiz yok ama benim gözümde gerçek Beşiktaşlı değildir, Beşiktaş'ın efsaneleri arasına da giremez Sergen. Beşiktaş'ın belli dönemlerinde iyi işler yapmış bir futbolcudur, ötesi değil.

Tepkiyi haketti, tribünde ağzının payını verdi. Sızlanacağına, ben nerede hata yaptım desin önce

stalker dedi ki...

çok güzel yazmışsın yeğen. üstüne söz söylenmez.

always dedi ki...

Ağzına sağlık.zaten ben nerede hata yaptım,bi kere bile deseydi kariyerini şekersporda bitirmezdi.

pascalhakan dedi ki...

Noktayı koymuşsun ağzına sağlık