21 Şubat 2011 Pazartesi

Lpgli Ferrari


Sene başında Schuster, Ferrari'yi düşünmediğini hissettirdiğinde nasıl olur ya diye inletmiştik ortalığı. Çünkü bir önceki sene, özellikle ligin ilk yarısında mest etmişti bizleri Ferrari. Ligin ikinci yarısında ise daha çok sakatlıkları gündemde oldu. Ama olsundu, savunma ise söz konusu İtalyan olsun, çamurdan olsundu mantığımız.

Neyse başa dönelim. Hoca, nasıl olur da istemez Ferrari'yi diyorduk. Manisa maçında gördük, daha doğrusu anladık. Hocanın oynattığı sisteme uymayan bir adamdı. Bunlar benim çok bildiğim şeyler değil. Niye bahsediyorum? Sene başında nasıl oynamaz diye isyan edilen, düne kadar da yok yere Ferrari'yi sildi diye eleştirilen Schuster, bu maçta neden Ferrari'yi oynattı diye eleştiriliyor. Fazla komik benim için. Rüzgarı her halükarda arkamıza almaya bayılıyoruz.

Ferrari'nin yaptığı sorumsuzluk ikinci plana atılmış, vurun Schuster'e demek daha kolay geliyor. Beşiktaş, takım olarak rakibi karşısında baskıyı kurmuş, tribünler sağanak yağmur havasını almışken ve üstelik top bizdeyken, profesyonel (!) oyuncunun yaptığı ikinci plana atılamaz. Nasıl bir sorumsuzluk bu? Kafanda o an ne var? Top nasıl olsa gitti, vursam kimse görmez mi diyorsun? Hakem görmese bile biz görecektik. Tüm takımın o an ki emeğini hiçe sayıp, mahvetmiştir Ferrari. Mazur görülecek, kabul edilebilecek bir tarafı yok. Bir de ellerini açıyor, yapmadım bir şey diye. Pozisyonu takım arkadaşlarının neredeyse tamamı görmedi. Ama şu saat itibariyle hepsi haberdar. Ee Ferrari kolların açık mı hala?

Gelelim işin Schuster kısmına. İnadına ve inadına Schuster diyorum. Bunu söylerken gözlerimde bir bez yok, altı boş kuru bir inat değil. Türk medyasının pis kokan ağzına inat, dün dediği ile bugün dediği tutmayanlara inat.

Dün maç öncesi Altan Tanrıkulu Schuster'e sallıyordu. Peşine Aykut Kocaman'dan bahsetti. Kötü gidilen dönem, Fenerbahçe yönetimi sahip çıkmış evladına. Sahip çıkıldığı için takım bu durumdaymış. Ama Schuster...Iıhh olmuyormuş. Nasıl bir çelişki yahu bu? Hızını alamadı, yabancı hocalar olmuyor bu ülkede dedi. Örnek verin bana, ben de bu inadımdan vazgeçeyim. Türkiye, milli takımlar bazında yerli hocalar ile çeyrek finallerden, yarı finallere mi koştu? Takımlarımız, Avrupa kupalarında her sene minimum çeyrek final mi oynadı? Ben mi kaçırdım bunları? Nasıl bir yabancı düşmanlığı bu? Yerli oyuncu yabancı oyuncuyu sabote eder, basın yabancı hocayı kötüler, yerli hocaların ağzında hep aynı terane " o şans bize verilse". Vazgeçin artık yahu, vazgeçin şu ayrımcılıktan.

Lucescu, çingene; Aragones, yaşlı; Del Bosque, kasap; Tigana, redkit; Rijkaard, hiç anlamıyor işten; Schuster, ahlaksız.

Peki siz? Ağzınız leş gibi kokuyor ve bu durum dişlerinizi fırçalayarak geçecek değil.

8 yorum:

ramram dedi ki...

Basının gazına gelen taraftara da hastayım arkadaş. Başkan Schuster'le devam etsin, gerçekten gelecek senenin kadrosunu kurduğunu göstersin, belki bugüne kadarki hatalarını lehimize çevirmiş olur, birşeyler öğrendiğini gösterir. ilk 30 dakika Dia'ya engel olmak için hiçbirşey yapmayan Quaresma konuşulmaz, Ferrari'nin yaptığı konuşulmaz, Almeida'ya Schuster'e sallanır. Futbolda gol kaçırmak var ama rakibe böyle vurmak yok. Skora göre futbol yorumcuları alıştım da skora göre Beşiktaş taraftarına alışamıyorum.

JimmyLue dedi ki...

Schuster'in kalması durumunda başarılı olacağına inanıyor musunuz?

Schuster'in referansı şu ana kadar oynanmış 40 küsür maç değil midir?

İlk yarıyı tamamiyle çıkarıyorum mevzuudan -olağandışı sakatlıklar,kadronun bazı bölgelerinin darlığı,alışma süreci vs..- fakat hiç kimse teknik anlamda İBB maçı ile başlayan skandalları göz ardı etmemeli zannımca.

Oyun içi müdahale,herhangi farklı bir plan -A,B,C.. ,risk yönetimi,insan ilişkileri ..vs anlamında çok yetersiz.

İnat uğruna Fatih Tekke'den yararlanmayıp Ali Kuçik'i,Holosko'yu merkez santrafor oynatması,Ernst'in iç burukluğu,Bobo'nun kenarda buharlaşması,10 kişilik pestili çıkmış takıma herhangi bir müdahalede bulunmaması -İBB maçı,hatta FB maçı!- ,Erhan Güven sevdası,Fb maçında kenarda 2 kanat beki ve 0 Tandem bulundurması, basına yaptığı komik açıklamalar..
Bende kredisini tüketti.

Başarı istiyorsak Schuster olmamalı.Üzücü ama gerçek.

Başarı istiyorsak bu yönetim de olmamalı,planları olan,saygılı,güzel insanlar çıkmalı.Yönetimsel ve teknik anlamda.

Unknown dedi ki...

Aşırı özgüven kibire dönüşmüş Schuster'de.Karakter olarak Beşiktaşımız'a yakıştığını düşünmüyorum.Ferrari kaç aydır topa değmemiş 2 kritik maçta birden 11 e koyuyorsun.Ferrari tamam bu maçı belki o katletti ama Kiev maçına ne diyeceksin?O maçı kim katletti. 2 duran toptan gol yiyorsun,geriye düşüyorsun.Ve yaptığın hamle Erhan Güven'i oyuna almak.Erhan bırak Beşiktaş'ı amatör kümede bile oynayacak kapasitede değil.Bunu 9-10 yaşında çocuklar bile görüyor ama Schuster göremiyor.

Şairler Parkı dedi ki...

JimmyLue, Baggio

Bir alttaki yazıda az çok Schuster'in tercihleri hakkında bir görüş belirtmişim zaten. Yazdığım satırlarda Schuster'in fevkalede başarılı bir hoca olduğunu da ima etmedim. Ki bunlar tartışılabilir ve mantıklı söylenen tüm saptamalara katılabilirim demişim. İşin Bobo, Ernst, Erhan Güven vb birçok detayında yani işin teknik kısmında farklı düşünen çok az insan vardır sanırım.

Derdim bu değil.. umrumda da değil. Kulübün mevcut tüm sıkıntılarının görmezden gelinip, her sene futbol takımının hocasının suçlu ilan edilmesidir sıkıntı. Medya gibi iki yüzlü bir kurumun karşısında tavır gösteremiyor oluşumuzdur sıkıntı.Bu blogu eğer takip ettiyseniz -ucundan kıyısından- daha net anlaşılır söylemek istediğim.

JimmyLue.. F.Tekke'nin bu kulübe alınmasıdır benim için sıkıntı. Ali Kuçik'in oynaması değil. Sözde özkaynakçı bir tavır sergilerken, bu gerçekleşince itiraz etmek samimi gelmiyor. Son paragrafına kesinlikle katılıyorum. Güzel insanlar... Çirkin yönetim karşısında ay parçası gibidir benim için Schuster.

Baggio.. İşin teknik kısmındaki düşüncelerimi yukarıda belirttim. Anlaşılır olmuştur sanırım. Açık ve net itirazım birgün ak dediğimize, öbür gün bok diyişimizdir. İnsanların fikirleri elbette ki değişir; ancak bunu ifade etme şekilleri vardır. 2 gün önce söyleneni yok söylemedim havasında takılan bir güruh benim eleştiri noktam.

O yüzdendir ki bu ülkeye çok fazla hoca gelip, gider. Biz de hep arkalarından acaba sabredileydi ne olduyu konuşur duyarız. Yıllarca insanlar birbirlerine futbol sohbetlerinde aynı hikayeleri anlatır duru. Biliyor musun Alex Ferguson ilk senelerinde başarısızmış,istifasını istemiş tribünler vs vs. Vay anasını be nidaları ile... Ben de yeğenlerime sanırım Lucescu'yu, Bosque'yu ve nicelerini daha değişik yolla anlatacağım. Biliyor musunuz çocuklar, bu adamları yolladık, işe yaramaz bulduk, onlar da sonra işte...

Ege

Unknown dedi ki...

Asıl başından yanlış yapanın yönetim olduğunu ve asıl kanserli bölgenin Yıldırım Demirören olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz.Hatalar zincirleme gidiyor tabii.Yalnız hocayı eleştirdiğim noktalarda da hem fikiriz diye düşünüyorum.Ben asla Tigana'nın gitmesini istemedim mesela.Aynı şekilde Mustafa Denizli'nin de istemedim.Çünkü takıma kafa yoruyorlardı.Çok eleştirdim Mustafa Denizli'yi ama asla gitsin istemedim.Schuster de inan bu sene takıma biraz mesai harcasa,biraz kendini yükseklerde görmese diyorum sadece.Belki tavrı ve tarzı bu ona da saygı göstermek gerekir fakat yaptıkları tutmayınca eleştiri de gelecektir bu da unutulmamalı.Yine teknik konulara girecem fakat gerçekten oynattığı futbol 5 uzunla fastbreak basketbolu oynamaya benziyor.Bir sorumlu bulup linç edelim demiyorum ama o da hatalarından ders almayınca davetiye çıkarıyor maalesef başarısızlığa.

Bu arada önceki yazımda biraz sert yazmışım,kusura bakma.Çok sinirlendim son 2 maça.Yazılarını takip ediyorum ve beğeniyorum.Aman yanlış anlaşılmasın

Şairler Parkı dedi ki...

Baggio, sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Yanlış anlamadım, kusura bakılacak da bir durum yok. Yazıyoruz karşılıklı işte ne güzel. Üslup bu olduğu sürece benim adıma bir sıkıntı yok. İnce düşünmüşsün sağolasın.

Taban tabana zıtlık bir durum yok zaten bu konunun genelinde. Sadece önemsediğimiz şeyler biraz daha farklı sanırım. Yani senin gözüne batan, beni çok rahatsız etmiyor ya da tam tersi:) Yani şu yükseklerde görme meselesi.. Buraya has bir durum değil, adam buraya gelince böyle olmadı hepimiz biliyoruz. İlk günler lafları, tavırları hoşumuza gidiyordu, sonradan eğreti gelmeye başladı. Ne değişti? Değişen sanırım beklediğimiz, arzuladığımız başarının gelmemesi.Bir de maç sonu demeçleri bahane olarak gözükmeye başladı. Bundan da rahatsız olmaya başladık. Temel olarak bende sorumluluğu almasını istiyorum ayrıca. Ve elbette ki bende diyorum: ulan porto deplasmanında ikinci yarıda oynadığımız oyuna niye yaklaşamıyoruz diye. Ama bu ikinci planda kalıyor. Öncelikli olanlar hep başka şeyler kafamda.

Bir de Zapo'nun gittikten sonra yapmış olduğu röportaj var. Ne yalan söyleyim o röportajda Schuster için söylediklerini çok önemsedim ben. Belki de bu yüzden kendimce bu adamın kredisi hala bol bende.

Ege

JimmyLue dedi ki...

Ege,

Sıkıntılarda hemfikiriz sanırsam ;
Serdar Bilgili'den başlayıp günümüze uzanan değişim.Tabii ki F.Tekke gibi bir adamın Beşiktaş gibi bir takıma alınması mübağala varsa affola ama Lucarelli'nin Lazio'da oynaması gibi birşeydir benim gözümde.. Çünkü benim Beşiktaş'ım apolitik,sadece başarıları ile ayakta durmaya çalışan bir takım olmadı hiç..

Başarıyı kesinlikle önemsemiyorum; ciddi anlamda başarı üzerine kurulmuş,başarıya giden yolda herşeyi yapmayı göze alan kimselere saygı duymuyorum fakat samimiyet biraz da kayboldu gibime geliyor.Tribünde,yönetimde,Hocada..

Değişiyoruz,kötü oluyor.
Keşke herkes babasını alıp götürse tribüne,kulaklar çekilse..

Şairler Parkı dedi ki...

JimmyLue, şu söylediklerine katılmamak elde değil. Tablo budur.

Ege