2 Şubat 2012 Perşembe

Nerdesin Olm Sen?


Türlü olumsuzlukların aynı anda yaşandığı başka bir takım bilmiyorum ben. Olabilecek her türlü tatsız şeyin bir anda olduğu. Bu gece de o anlardan birisiydi. Zaten cepte sıkıntının alası var. Maç öncesi de, Fernandes'in 2 maç ceza aldığı haberi geldi. Maçın başlarında İsmail ve Hilbert sakatlanarak oyunu terkettiler. Kötü futbol, kötü hakem, üstüne skorda geri kalmak derken, Beşiktaş'ın kaptanlarından biri kırmızı kart gördü. Hem de ne kırmızı...

Quaresma, Beşiktaş formasıyla bugüne kadar 3 defa kırmızı kart gördü. Geçen sene, Şeref Bey'de Dinamo Kiev'e 1-4 yenildiğimiz maçın uzatma dakikalarında kasti harekette bulundu rakibine. Bu hareketi o dönem "kazanma hırsı" diye adlandırıldı. Kazanmak istediği için, takımını deplasmanda yalnız bıraktı. Tribünler, adını haykırarak içeri uğurlamayı tercih ettiler.

Bu sene, ligin ilk yarısında deplasmanda Bursaspor ile oynanan maçta, rakip 10 kişiyken, üstelik Beşiktaş 0-1 mağlupken kırmızı kart gördü. Trivela yapmaya çalışmıştı, yapamadı. Buna sinirlendi, rakibine kasti müdahalede bulundu. Rakip tribünlere, armasını öperek tepki gösterdi.

Bu gece... Haftalardır, sakatlık yüzünden formasından mahrum kalan Quaresma, Şeref Bey'deki ilk maçında yine rakibine sert ve kasti bir hareket yaparak, takımı eksik bıraktı. Takımı mağlupken, 2 arkadaşı sakatlanarak oyunu terketmişken ve hocası "tercih" değişikliğini, tek hakkını ondan yana kullanmışken.

Elbette oyuncu kırmızı kart görür, o adrenalin ile sahada yolunda gitmez her zaman hiçbir şey. Pozisyon icabıdır, hatasını telafi etmeye çalışırken daha da kötü hale getirir, çığırından çıkar vs. Ama bir oyuncu hep aynı kartı görüyorsa ve bunun kazanma hırsı ile alakası yok ise orada bir dur demek lazım, bu adam kaptansa 2 defa dur demek lazım.

Benim nazarımda ihanettir bu. Oynadığı kulübe, takım arkadaşlarına, taraftara, hocasına. Bunun özeleştirisini yapmayan oyuncunun da her şeyden önce kendine hayrı yoktur. Çok merak ediyorum, soyunma odasında acaba arkadaşlarından özür diledi mi? Kendinden büyükleri ya da yaşıtlarını geçtim, genç takım arkadaşlarının gözünde nasıl konumu? Bir Necip'i, Veli'yi nasıl ikna edersiniz bu gece için? Ne dersiniz de kabul eder bu hareketi? Takım arkadaşlarının kabul edemediğini ben nasıl edeyim?

Kiev maçında kart gördüğünde yeni gelmişti Beşiktaş'a. Ve o dönem "koçum benim" ile kotarılmıştı durum. Bursaspor maçı, kazanılmıştı. Üstelik arada husumet olan Bursaspor tribünlerine arma şov yapılmıştı. Bugün, mağlup olmasaydık ve cezalı olduğu maç F.Bahçe maçı olmasaydı, ses çıkarmayacak ciddi bir kesim vardı yine. Bunu da göz ardı etmeyelim. Quaresma'nın bu hal ve tavırlar içerisindeki en büyük sebeplerden biri de onlara bu denli fırsat veren bizleriz. Yoksa, "Olur mu öyle şey? Aynı kartları Edu, Necip, Veli, Holosko da görse sineye çekerdik" mi diyoruz?

Tüm dert bu mu? Olmadığını elbette biliyoruz. Zaten olanı, bu maçla ayyuka çıkanı irdeliyoruz sadece. Ne derdimiz Quaresma'yı asmak, ne linç etmek. İyi yönetilmeyen bir kulübün, iyi yönetilmeyen futbol şubesinin, takımının kaptanının da kendini bu çarka meze etmesini sindiremiyoruz. Birkaç sezondur yıldız futbolcuya tav olup, onların sergilediği lakayıt tavırlara ses çıkarmayan bizleri eleştiriyoruz.

Kulüpte en yeni kişi olan Carvalhal'in, en doğru şeyi söylemesi de ancak bizim Beşiktaş hikayemizde olurdu zaten. "Beşiktaş, her şeyden üstündür."

1 yorum:

Yakup Sabri İNANKUR dedi ki...

Mersin maçı nazarında genel ve isabetli bir Beşiktaş anlatımı olmuş, fikrine sağlık. Hoş, zaten son 4-5 yılın Beşiktaş muhabbetlerinde saha içinden çok saha dışı meze oluyor.

Quaresma, Guti, Diatta, Adem Dursun...vs aslında sorunları kadar kocaman bir balığın pulları ya da kuyruğu. En büyük sorun balığın en büyük yeri; kafası.

Tüm pis kokular da oradan yayılıyor.