2007 - 2008 sezonu, Beşiktaş
Trabzonspor deplasmanından 2-3'lük galibiyet ile dönüyor. Ama nasıl? 2-0
mağlup duruma düştükten sonra öne geçmesini bildik.Fakat maçta
ilginç bir şey oldu. Rüştü, ceza sahası dışında elle oynadığı
gerekçesi ile oyundan atıldı. Pozisyonun bir diğer kahramanı ise Umut
Bulut'tu. Canhıraş bir şekilde bağırıp, Rüştü'nün eliyle oynadığını iddia
etmişti. Hakemin Rüştü'ye kırmızı kartı göstermesiyle de ödülünü
almıştı. Ne tesadüf ki o maçın da hakemi Bülent Yıldırım'dı. Daha sonra
yardımcısı ile birlikte Rüştü'den özür dileyeceklerdi.
Geride
bıraktığımız haftada, son dakikalarda penaltı kazandı Galatasaray.
Olmayan penaltı pozisyonu hakkında haliyle isyan ettik, konuştuk. Burak
Yılmaz, bolca eleştirildi. Umut Bulut da takım arkadaşı Burak Yılmaz'ı
savunarak, pozisyonun % 100 penaltı olduğunu söyledi.
Gelelim
Burak Yılmaz'a. Beşiktaş forması giyerken, elle gol attığı için
eleştirilen, sevilmeyen Burak Yılmaz'a. Kariyerine şöyle bir
bakıldığında ceza sahası içerisinde, etrafında uçtuğu vakitler o kadar
fazla ki. Aşağıdaki video onunla ilgili görüntüler ile dolu. Cezasahası
civarına geldiği vakit, niyetinin ne şekil aldığı ile ilgili. Burak'ın
amacının gol olması, golü düşünmesi çok normal. Fakat bunun yapılma
tarzı ve bunun normal kabul edilmesi anlaşılır değil.
http://www.youtube.com/watch?v=Grla8bduWrI
(Videoyu ne yazık ki görüntü olarak ekleyemedim. Link olarak veriyorum.)
Hem Burak, hem Umut iyi futbolcular. Oynadıkları takıma "kazandırmaları" yüksek isimler. Onları iyi kılan şey sadece futbolculukları. Lakin her ikisi de kötü sporcu ve spor ahlakından yoksun isimler. Kendi çıkarları için yalan söylemekten çekinmeyen, başarıya giden her yolun mübah olduğunu sanan, rakip takımdaki oyuncuların da kendileri ile aynı mesleği yaptığını unutan insanlar. Burak Yılmaz, gol kralı olmuş olabilir. Kariyerinin geri kalan döneminde çok daha başarılı günler yaşayabilir. Umut Bulut, bundan sonra çok daha iyi sezonlar geçirebilir. Bu alışkanlıklarından vazgeçmedikleri sürece ikisi de iy futbolcu; ama kötü sporcular olarak anılacaktır. En fazla forma giydikleri kulüplerin taraftarları tarafından sevileceklerdir. Gerçi çok şükür ki Burak Yılmaz formamızı giyerken, hakettiği tepkiyi göstermiştik.
Bir de hem iyi futbolcu, hem de iyi sporcu olanlar var. Ve ne mutlu ki Beşiktaş forması giyiyor bir tanesi. Mustafa Pektemek. Pektemek, sadece saha içerisindeki hal ve tavrı ile değil, saha dışındaki haliyle de etkiliyor beni. Haddinden fazla paraların kazanıldığı ortamda kendini bozmayan nadir isimlerden biri. Mustafa'yı bugüne kadar abartılı gömlek, tişört, pantolonlar ile görmedik. Saç traşından tutun da saçını tarayış şekline kadar abartısızdır. Beşiktaş'ın bünyesinde bu tip oyuncuları bulundurmasından her zaman keyif aldım. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde de dillendiririz sık sık. Koluna taktığı abartılı saat değil, mahcup gülümseyişidir aslolan. Sadeliktir kendimize yakıştırdığımız. Galatasaray maçında da farkını ortaya koydu Mustafa.
http://www.youtube.com/watch?v=Grla8bduWrI
(Videoyu ne yazık ki görüntü olarak ekleyemedim. Link olarak veriyorum.)
Hem Burak, hem Umut iyi futbolcular. Oynadıkları takıma "kazandırmaları" yüksek isimler. Onları iyi kılan şey sadece futbolculukları. Lakin her ikisi de kötü sporcu ve spor ahlakından yoksun isimler. Kendi çıkarları için yalan söylemekten çekinmeyen, başarıya giden her yolun mübah olduğunu sanan, rakip takımdaki oyuncuların da kendileri ile aynı mesleği yaptığını unutan insanlar. Burak Yılmaz, gol kralı olmuş olabilir. Kariyerinin geri kalan döneminde çok daha başarılı günler yaşayabilir. Umut Bulut, bundan sonra çok daha iyi sezonlar geçirebilir. Bu alışkanlıklarından vazgeçmedikleri sürece ikisi de iy futbolcu; ama kötü sporcular olarak anılacaktır. En fazla forma giydikleri kulüplerin taraftarları tarafından sevileceklerdir. Gerçi çok şükür ki Burak Yılmaz formamızı giyerken, hakettiği tepkiyi göstermiştik.
Bir de hem iyi futbolcu, hem de iyi sporcu olanlar var. Ve ne mutlu ki Beşiktaş forması giyiyor bir tanesi. Mustafa Pektemek. Pektemek, sadece saha içerisindeki hal ve tavrı ile değil, saha dışındaki haliyle de etkiliyor beni. Haddinden fazla paraların kazanıldığı ortamda kendini bozmayan nadir isimlerden biri. Mustafa'yı bugüne kadar abartılı gömlek, tişört, pantolonlar ile görmedik. Saç traşından tutun da saçını tarayış şekline kadar abartısızdır. Beşiktaş'ın bünyesinde bu tip oyuncuları bulundurmasından her zaman keyif aldım. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde de dillendiririz sık sık. Koluna taktığı abartılı saat değil, mahcup gülümseyişidir aslolan. Sadeliktir kendimize yakıştırdığımız. Galatasaray maçında da farkını ortaya koydu Mustafa.
İlk golden sonra sevinç sırasında Sivok'un ayağına
basıyor ve hemen özür diliyor. (02:15'ten itibaren) Ezeli rakibiniz ile
oynuyorsunuz, kendi evinizde öne geçmişsiniz ve tüm takım
arkadaşlarınızla gol sevinci yaşıyorsunuz; ama arkadaşınıza istemeden
yaptığınız anlık bir hareket sonrası "pardon" diyorsunuz. Adrenalin bu denli zirvedeyken bunu es geçmemek. Bir diğeri de attığımız 2.
golün hemen öncesinde Melo ile birlikte topa müdahale ediyor. Melo yerde
kalıyor. Pozisyon devam etmesine ve hala atakta olmamıza rağmen o anlık
dilimde Melo'yu kaldırıyor Mustafa. (06.48'ten itibaren)
Küçük detaylar
mı? Evet. Bizim için kıymetli mi? Defalarca ve yüksek sesle evet. Üzücü
olan ise hem Mustafa'nın yaşadığı sakatlık, hem de çirkin biten maç sonu
ile futbolun adaletinin olmadığını tekrar görmek. Bizim ülkemizde hep
aldatanlar, rol yapanlar, başkasının üstüne basarak yukarı çıkanlar
takdir edilir. Sadece futbol değil, her konuda böyledir. Bizim de boynumuzun borcudur bu düzene
hem Mustafa'yı hem de Beşiktaş'ı yedirmemek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder