6 Nisan 2014 Pazar

06/04/1987 Feyyaz 4 Metin 1 (Milliyet Gazetesi Manşeti)


 Beşiktaş Şeytanları
Stat kadar büyük bir özür dilemek lazım. Beşiktaşlı olan da, Beşiktaşlı olmayıp futbol yazar olan da mevsim başından beri Ulvi'ye pek ulvi gözlerle bakmamışız. Ulvi, ikinci yarıda Siyah-Beyazlı ekibin geri dörtlüsünden çıktı. Beşiktaş'ın defans aklı kafatasından çıkıp, işkembeci dükkanının vitrinine düştü.

Gökhan stoper olunca Beşiktaş, Antalya Birinci Lig turizm şirketi yerine kaleyi daha çok seven bin ayaklı bir rakibe yakalansa idi, yediği tek gol belki ikiye belki üçe çıkardı. Beşiktaş'ın geri dörtlüsü ile Türk Lirası, dün bir ortak buselik'in önünde şapur şupur... "İkimiz de enflasyon karşısında lordluğu bırakıp mort"

Beşiktaş, dünkü maçı çokcası elindeki bastonuna binen bir güneşli park emeklisi ihtiyar gibi oynadı. Ayakların pek gıcır gıcır, pek çabuk adımlı olmaması normal. Bir haftada ikisi deplasman olmak üzere üç lig maçı. Futbol yerine insan üç parti pişpirik oynasa, bir kere de olsa yere yanlış kağıt atar. Beşiktaş'ın dünkü oyununda süre-i ayak ve sürç-i kafa oluşmuşsa, bunu "bahar yorgunu" veya "lig yorgunu" oluşuna verin. 

Bir Beşiktaşlı kırk yıl koşmaz ki. Bırakın garibim bir yıl da nefes alsın. Teknik direktör Yavuz Sultan Selim ne güzel taktik vermiş. "Olmaya cihanda bir nefes sıhhat gibi"

Beşiktaş, Antalyaspor'u tüm takımı futbol şarjına bağlamasa bile birkaç futbolcuyu şeytan kılığına giydirerek yine de kolay ve açık farkla kazandı.

Metin, çıkıncaya kadar Antalyaspor'un defans palmiyelerini iki büklüm eden sertlikte esen
bir rüzgardı. Teknik bütünlüğünü bazen sakar hareketlere sokup kırdıran harika büyümüşün attığı gole bir dolu bardak içki "fon-dip" olarak kurban edilirdi.

Feyyaz, "kolay mı, zor mu" sorularına hiçbir teknik direktörün cevap veremeyeceği süper goller attı. Delikanlının her golden sonra şerefi olan kapalı tribünün bir kuzeyine, bir güneyine gidişine bakılırsa, dikkatli bir Tv izleyicisi ve galiba da bir "Kuzey-Güney" hayranı.

Yazıyı kesmeye kalksam, Fikret oğlumuz beni keser. Fikret, dün topla sanat kesen bildiğimiz o yontu ustası idi. Fikret, Vakko'nun vitrinini seyreder gibi kendi tekniği önünde beni ve tüm Beşiktaş tribünlerini ağaç ederken, sağ ve sol koridorlara indirdiği 50-60 metrelik kontra paslardaki korkunç isabet yüzdesi ile uzaktan kumandali füze yapan tüm silah fabrikalarının teknolojisi ile alay etti, durdu.

Eh yazıyı artık durdurma zamanıdır. Beşiktaş durağına geldik, galipler inecek.

İslam Çupi


Hiç yorum yok: