
Bu sezonu şampiyon olarak bitirmesek bile Eskişehir deplasmanı yıllarca hatırlayacağım bir deplasman olacak.
İstanbul'dan saat 9 gibi çıkıp 5 saate Eskişehir'e vardık. Minibüs organizasyonu yapılmış, tayfa sağlam, biletler alınmış. Herşey güzel ilerliyor stada kadar. Anadolu takımlarının rakip takımlara reva gördüğü bir durum olsa gerek ki yine tek turnikeden girerek maça girdik. Kocaeli maçında olduğu gibi erkenden stada girdiğimiz için pekte kuyruk sorunu itiş kakış yaşamadık aslında. Stada girdiğimizde bizi büyük bir süpriz bekliyor. Seyyar tribün olarak adlandıralan bir tribüne giriyoruz. Derme çatma tribün ya da kaçak tribünde diyebiliriz. Demirlerin üzerine yerleştirilen tahtalar ve koltuklar. Bir an kendimi 23 Nisan etkinliklerinde felan hissettim. Ki bu görüşümü ilerleyen dakikalarda Eskişehir tribünleri destekleyici davranışar sergilediler. Bir önce ki yazımda kendi tribünümüze dönük bir özeleştiride belirttiğim gibi taraftarın asli görevleri vardır. Asli görevini yerine getirdiği takdirde bunun yanında bir de görsel eylemler sergilemesi takdire şayandır. Eskişehir tribünleri görsel olarak iyi olsalar bile takımı destekleme konusunda ne yazık ki beklentilerimin çok çok altındaydılar. Bando takımın sürekli birşeyler çalması, senkronize bir şekilde şov yapmaları, yaptıkları kareografi. Kendilerini Güney Amerika takımı taraftarı sanıyorlar gibi bir görüş birliğine vardık Askapuska ile.
Eskişehir tribünlerinin Hakem Selçuk Dereliyi tribüne çağırıp alkışlamaları, EsEs Beşiktaşı yenecek Sivas Kupayı alacak şeklinde ki tezahuratları da EsEs'in artık kafamda daha net bir şekilde yer almasını sağladı.
...
Maç öncesi aklımız Hentbol maçından dolayı Süleyman Seba'daki maçın gidişatındaydı. Ege sağolsun ara ara mesajlarla bilgilendirmede bulundu. Hentbol takımın yenilmesine kendi adıma değil oyuncular adına daha çok üzülürdüm. Ama onlar çok güçlü denilen rakip karşısında en azından bir beraberlik koparmışlar. Belki buraya kadar belki devamı var. Ama onlar çoktan büyük başarı elde ettiler kalplerimizde.
...
İlk yarılar kötü oynayıp 2. yarı açılan Beşiktaş bu maçta ters bir denkleme sürüklenmişti. İlk yarı göze de hoş gelen bir futbol ve bolca posizyonlar vardı. Eskişehir eksiklerinin fazla olmasını sahada dirençsiz futboluyla hissettiriyordu. İlk yarı sonunda maç bu şekilde devam ederse 70. dakikadan sonra kesin 4-5 farklı bir galibiyet gelir diye düşünüyordum Ama Mustafa Denizli takımı kurcalama fantazisine girişmişti. 2. yarının hemen başından itibaren başlayan Eskişehir atakları Mustafa Denizli'nin değişikliklerde aceleci olmasının yanlışlığını gösteriyordu. Bobo artık klasikleşmiş bir gol attıktan sonra maçın böyle bitmesine bile razı olmuştum ki takımın yaş ortalamasını arttırdığı kadar futbolunun güzelliğini de arttıran Yusuf oyuna dahil oldu. Yusuf çok güzel çalımlarla girdiği ceza alanında topu Holosko'ya çarptırarak güzel bir gole imza atarak ayrıca maçın sonucunu tayin ediyordu.
...
Dönüş yolu biraz fazlaca zahmetli oldu. Önce staddan çıkmak için yaklaşık 1:30 saat bekledik. Hiçbir deplasmanda bu kadar beklediğimi hatırlamam, nerdeyse bir maç süresi kadar staddan çıkmak için bekledik. Stada girişimiz sancısız olmuştu ama çıkışta telafi edildi. Beşiktaş taraftarının girmesinin yasak olduğu Bursa üzerinden yolumuza devam ettik. Deplasman tarihine geçecek bir şekilde İnegöl'ün en iyi restaurantlarından birinde çorba yerine İnegöl köfte ile midemizi şenlendirdik. Maç öncesi,esnası ve sonrasında 82. yılındaki Eskişehir maçı zaman zaman konuşulmuştu. Yemek yerken hal hatır sormak için arayan Amcam Eskişehirde olduğumu öğrenince birden şaşırdı. Ben de 82 de ki Eskişehir deplasmanına gitmiştim diyip anlatmaya başladı. Aman dedim şimdi anlatma ben uğrayım bir ara. Yemek sonrası meze yapmayalım dedik amcamızın sayılı deplasmanlardan birini. Ardından yolumuza devam ettik ama feribot iskelesine kadar. Yaklaşık 2 saat feribota binmek için bekledik ki bu da dönüş yolculuğumuzun toplamda 8 saata tekabul etmesini sağlıyordu. 19:45 gibi staddan çıkıp Gece 4'de ancak evde olabildim.
...
Bu maça dönük kendime eleştirim ise Fotoğraf makinamı Eskişehir'e götürmeye üşenmem oldu. O kadar güzel kareler vardı ki bizim tribüne dair. Sanırım birçok maçta aynılarını bulmak için kurgu yapsam bile yeterli olmaz. Keşke götürseydim de şuraya kendi fotolarımdan iki adet koyabilseydim.
...
Bu sezonu şampiyon olarak bitirmesek bile Eskişehir deplasmanı yıllarca hatırlayacağım bir deplasman olacak. demiştim yazının başında.
1-0 öndeyiz ve yağmur yağmaya başladı.
Yağmurla birlikte biz de Yağmurlu bir günde tezahuratını söylemeye başladık.
Hem maça bakıyorum hem tribüne, yağmur altında daha bir şevkle bağırıyor tribün.
Ardından güneş açıyor. Gökkuşağı açar birazdan diyorum Güneşi gördükten sonra.
Gökkuşağı açıyor hemen ardından.
Tribün hemen yapıştırıyor besteyi.
Gökkuşağı açtı Şampiyonluk Gelecek.
Yağmur Güneş ve Gökkuşağı eşliğinde 85. dakikada Gündoğdu'yu söylemeye başlıyoruz.
Yusuf bu güzelliğe bir cila atıyor Gündoğdu ardından. Maç 2-0 oluyor.
O anı kamera ile çeksem de binlerce fotosunu çeksem de yaşadığım hazzı anlatamaz galiba.
Sadece Güneşi değil Beşiktaş'ı gördüm o anda. Yazı ile bile anlatmam çok zor.
Güzel bir deplasmandı. Böylesinin Nicesine