8 Ağustos 2011 Pazartesi

Çok bunaldık be abi !



Şu zamanlar yeni transferlerin takıma adaptasyonunu merak etmek vardı. Hazırlık maçlarında yeni sezona dair umut beslemek. Yeni formaları heyecanla beklemek. Kombine için kredi kartı hesapları yapmak. Stadın yanından geçerken tarifsiz bir heyecana kapılmak.

Avrupa’da ki rakip ve rakiplerimizin kura çekimlerini sabırsızca beklemek. Çıkan takımın inceleme yazılarını araştırıp okumak. Kampı takip eden gazetecilerden kampla ilgili yorumları bir hevesle okumak. Necip’in efor testinden 1. Çıktığına sevinmek ya da aynı necip’in en iyi genç oyuncular listesinde 7. Olmasından dolayı 2 sene sonra nasıl bir topçu olacağını konuşmak.

Yeni sezonun taktiklerini yapmak, ilk onbirler karalamak. Alternatifsiz bölgeleri dert etmek. Paf takımından a takımına kaç oyuncu çıkar diye beklemek. Bu sene golcü sorunu çözüldü öngörüsüne bir kez daha kapılmak. Tandem tamamdır abi diyebilmek. Bu sene daha da kanatlanacağız diyebilmek.

Neşeli geçen kamp fotoğraflarından ‘’ ahaaa takımda dayanışma oturmuş. Önemli olan takım olabilmek gerisi gelir’’ ezberini bir kez daha tekrarlamak.

Her senenin ezberi bu sene bozuldu. Çok tadım-tadımız kaçtı . Savcı,telefon dinlemeleri, şike, teşvik, adalı, tayfur, metris, hapishane ziyareti, kulüp açıklamaları ... Bu gündemden dolayı diğer bütün alışkanlıkları-heyecanları unuttum.

Suçlu ya da suçsuz muhasebesine girmeye gerek bile duymuyorum. Bank asya ligide çok ürpertmiyor beni, suçsuzlukları ispatlanıp aklanma ihtimalleride derin bir coşkuya sevk etmiyor Şu şike gündemine kadar kombine fiyatlarına tepki göstermeme rağmen almaya niyetliydim. Hatta almak istemeyen arkadaşlarımıda teşvik etmeye çalışıyordum.

Ne avrupa hezimetleri, ne transfer rezaletleri ne de yönetimin saçma açıklamaları-politikaları bu denli savunmasız bırakamamıştı beni.

Asi ruh belgeselinde ayhan abinin o sözleri çınlıyor bazen kulağımda ‘’ Ben bazen Beşiktaş yenildiği zaman bir çocuk gibi sarılmak istiyorum Beşiktaş'a, kollamak istiyorum’’ . Ne olacak ki sevgimizden zerre mi eksilecek sanki diyip en zor şartlarda beşiktaşa olan bağlılığımız da Eve Dönüş filminden o sahne geliyor aklıma. Gözaltında ve işkence gören ve birbirini tanımayan iki adamın bulundukları durumu unutup, gazeteye sarılı ekmeği yerken beşiktaş haberine odaklanmaları,fenere yenildiğimizi öğrenince üzülmeleri, hoca’nın övünmek gibi olmasın ama tabi ki beşiktaşlıyım hem de gazhane tarafı kale arkası müdaviyim demesi.

Şu sıralar sanırım en güzeli yalnız başınıza sevmek Beşiktaş’ı. Ne rüzgara kapılmak ne de gereksiz tepkilere-savunmalara ihtiyaç duymadan. Nostalji şemsiyesinin altına belki de ilk defa girme gereği duymadan. Beşiktaş’ı bugünleriyle de sevebiliyorsam, bağlılığımdan birşey kaybetmiyorsam. Bir felaketten daha sağ çıkarız. Sen aklımıza mukayet ol kartalım.

Hiç yorum yok: