2 Kasım 2008 Pazar

Seyahat

Salı akşamı 18:30 İstanbul, Cuma sabahı 10:00 İzmir...Kısa süreye yine çok şey sıkıştırma. İstanbul'a bu sene biraz geç gittim. Hep bir şeyler çıktı, planlar her daim bozuldu vs. İstanbul'a indikten sonra Küçükçekmece'ye doğru yola koyuldum arkadaşımla. Eve girmeden önce midye yiyelim dedik. Ne gerek var, birazdan eve gireceğiz ve mis gibi yemekler bizi bekliyor. Yok ama pis boğazlılığın ilk maddesi bu. Midyeleri götürdük, tadımlık niyetine. Evet tadı kötü değildi; ancak kimse kusura bakmasın bizim buranın midyesi bilmem kaça katlar. Fiyatlar daha uygun üstelik. Sonrasında akşam yemekle, sohbetle, yarına dair planları gözden geçirmekle ve geceyi kötü bir filmle tamamlamak ile geçti.

Ertesi gün semtte kahvaltı ve daha büyük bir kadro ile Kadıköy'e geçiş. Kendi çapımızda bir Kadıköy baskını:) Diğer arkadaşları beklerken bir çay içelim dedik. Çay 2 liraymış, çayı yanda kendileri üretiyor sanırım. Denize yakın masalarda oturursak 2 lira, içeriye kayan masalarda oturursak 1.5 lira ödersiniz dedi. Ticari zekanızı seveyim dedim. Yine Kadıköy kıyı şeridini turlarken, yaşlı bir amca köpeği ile oynuyordu. Artık amca mı oynuyor, köpek mi anlamadım. Amcam atıyor şişeyi suya, hayvan girip getiriyor. Lan soğuktur su, hani Boğaz hep akıntı olur dediler:) Biz köpeği gördüğümüzde ıslaktı zaten, bunun üzerine 2 defa da denize girdiğini gördük. Zatürre olacak hayvan:)






Kadıköy'de akşam bitti işimiz. O işten bahsetmiyorum evet farkındayım, çok gizli:) Akatlar'daki maça gidelim dedik, aha o da ne, cumhuriyet bayramı nedeniyle deniz trafiği kapatılmış. Yahu İstanbul gibi bir şehirde deniz trafiğini kapatmak nasıl bir mantık, kabul edilebilir bir yanı yok bence. Ordan otobüsle Akatlar, berbat İstanbul trafiği. Her bir dakikada İzmir'de yaşıyor olmaya şükretmek.

Otobüsten indikten sonra açlık krizinde olan bir grup, lütfen salon önünde köfteci olsun diyen aynı grup, köfteciyi görünce sevinçten ağlayan da aynı grup. Açlık yüzünden ne yediğine ses çıkartmayan evet yine aynı grup. Yanına yanaşan köpeğe atılan köfte ve köpeğin köfteyi koklayıp itmesi sonucunda Aldırma Kartal diyen aynı grup.

Salonda az sayıda taraftar, işin ilginci S.E'de orada. Maçtan sonra Taksim. Daha düzgün bir yemek ve geceyi Fiorentina-Inter maçı eşliğinde alkolle sonlandırmak.

Ertesi gün ise dibine kadar semti yaşamak. Pando Amca'nın yerinde yapılan kahvaltı. Bal-kaymak, yumurta, çay... Kazandibi'nde muhabbet ederek, arkadaşları beklemek. Sonra Şairler Parkı...Semt Bizim Aşk Bizim..

Şeref Bey'e adım attıktan sonra hiçbir şey umrumda değil. Skor beni ilgilendirmiyor. Tabiki de Beşiktaş'ın galip gelmesini istiyorum ama orada olmak yetiyor bana. Tribünleri şöyle bir seyretmek, sahaya çıkan Beşiktaş formasını görünce içinin ürpermesi.

Maç sırasında biraz talihsizlik yaşadık. Çıkan gerginlikte olaylarla alakası olmayan arkadaşımızı aldı polisler. Kafalarına göre davranıyorlar, tribünden istediklerini alıyorlar. Yanında 8-10 yaşında kardeşi olanı bile kardeşi ile alan bir emniyet gücümüz var!

Geceyi Kazandibi'nde sonlandırırız derken, karakol önünde bitirdik. Ertesi sabah çok erken saatte yolculuk. Direk işe geçme ve nihayet dinlenme fırsatı.

Hoş geldim İzmir...

Ege





Hiç yorum yok: