9 Şubat 2009 Pazartesi

Konya Deplasmanı

Çıkmışsın geceden yola, zulanda umut, emanetin tribüne sakladığın sesin.
45 yaşında adam ve 15 yaşında çocuk aynı otobüste, sevdası aynı Beşiktaş.
Ne de güzeldir Beşiktaş için yollar katetmek.

Gece 1 gibi her zamanki gibi stad önünden kalktı deplasman otobüsleri. Ne şanstır ki Antalya'ya gidişimizde olduğu gibi sadece Kibariye cd'si vardı otobüste. Deplasman otobüsünün ahengini bozan şarkılara her ne kadar ara sıra müdahele etsekte gidiş ve dönüşte dinlemek zorunda kaldık. Fazla mola vermedik gidişte,1 kere çorba molası 1 kere tekel 2 kere wc için durduk. Ezogelinden bozma tavuk parçaçıklı mercimek çorbası ile yeni bir yemek çeşidi öğrenmiş olduk.

Konya'ya ilk gidişim. Bildiğin düz şehir, dümdüz. Stada yaklaştığımızda paf takımının maçı vardı. Her zamanki gibi emniyet paf maçını izlememize izin vermedi ve 2 saat stad önünde beklemeye koyulduk. Stad önünden, paf takımın maç yaptığı sahanın 1 kalesi gözüküyordu. Biraz bakalım dediğimizde gol sevincini gördük. Konya atmıştı.

Birçok deplasman tribününde olduğu gibi stadda sadece 2 turnike mevcut. Stada giriyorsun, yine birçok deplasman tribünü gibi, birçok şehirden gelmiş taraftarlar. Beşiktaş'ı ilk defa görecek olan çocuklar futbolculardan çok taraftara dikkat kesiliyor.

Maç başlıyor ve bitiyor. Var mı yazmaya gerek ötesini. Değinmişim maç sonrası taraftar demeci yazımda, bu takım sistem, organizasyon, duran top taktikleri üzerine antremanlarda ne yapıyor ? Sahaya bakınca hiçbirşey olduğunu görüyorsun. Ama gel gör ki tribünde hala Zan konuşuluyor. Ernst 2. maçında eleştirilmeye başlanıyor. Denizli'ye sitem ediliyor. Delgado olsaydı, nobre girse, Ekrem sakat olunca gibi cümlelere sığınılıyor. Futbolcuların ötesindedir Beşiktaş'ın sorunu. Yorumcu olarak Beşiktaş'ın sorunlarını ard arda tespit edip, çözümlerini dile getiren Denizli teknik direktör olarak hala birşeyler yapabilmiş değil.

Çiledir galibiyetsiz deplasman dönüşü. Maçı kazanmaya o kadar şartlamışım ki kendimi, kaybetmişiz gibi bir his içindeyim. Dar alanda Kısa Paslaşmalar'da ki motto gibi ; '' Ya kazanırsın ya kaybedersin beraberlik yoktur'' .

Beşiktaş 2009 yılına bomba gibi, süper girdi başlıkları vardı bir kaç güne kadar gazetelerde . Lastik patlamıştı Konya'da. Yetmezmiş gibi bizim otobüsünde lastiği patladı. Polis eskortu şehir merkezinin dışına kadar bize yolcu ettikten sonra, hem karnımızı doyurmak için hem lastik değiştirmek için bir tesis aranmaya başlandı. Lastik patlak, karnımız aç, moraller bozuk ve istediğimiz gibi bir tesis yok. Lastikçi alakasız bir yerde bulundu, yemek ise çok daha farklı bir yerde uzun zaman sonra yenildi.

Sessiz sedasız bir geliş oldu İstanbul'a. Semte inildi sabah 5 gibi.
Bir deplasman daha bitti, kahır dolu.
Nicesine diyemeyeceğin bir yolculuk daha.
Ama hala bir Beşiktaşım var Beşiktaştan öte Beşiktaştan ziyade ...



3 yorum:

ferdinand dedi ki...

alkış tutan ellere, deplasman yapan bedenlere sağlık...ben ne yazıkki artık o gücü bulamıyorum, ayaklarım geri geri gidiyo. takım zaten hiçbir zaman süper olmadı ama tribünler bu kadar kötü olmamıştı. belki esas bu zamanlar gitmeli ama o yollar çekilmiyo eski muhabbetler, tayfalar, pankart asmalar olmadan.
otobüsten iner inmez burna pelesenk olan köfte kokularını özledim öte yandan:)
inşallah antep ya da sivas deplasmanı yapıcam askere gitmeden.

Şairler Parkı dedi ki...

deplasman tayfası ve muhabbetinin değişimi konusunda ne yazık ki haklısın.
ama arada iyi deplasmanlarda çıkmıyor değil.

sivas olsun beraber gidelim . ya da ankara'da ki maçlardan birine geleyim. ama karşılaşalım bir şekilde.


marmara

ferdinand dedi ki...

mutlaka herşeye rağmen güzel, her maç sonrası eve dönüşte napıyorum lan ben dememize rağmen:)

inşallah hocam, bir yerde kesişir yollar, laflarız iki rekat.
ben gidersem u maçlara haber ederim mutlaka...selamlar